SlideShow

0

Gurbet...

Hani her yigidin bir yogurt yiyisi her asiginda bir sevisi vardir ya, Iste buda böyle birsey.. Buranin sogugu bir baska oluyor arkadas , ana-baba sicakliginin eksikligimi yoksa alisildik bir kelimenin sicak esintisimi bilemedim... 4 duvar geciyor millet yillarcada , burayi mi geciremiyecegiz ; sorarlar adama... Gecer elbet gecer.. Simdilik biraz hasret biraz melankoli.. Alisiyor insan , alisir... Kimbilir kac sevdigimizi biraktik gurbete cikmadan yanibasimizda en uzaklara....
0

Yolculuk...

Aslinda artik yolculuk pek siradan birsey oldu benim icin .. Ama yinede alisamiyor insan vedalarin o ic burkmasina .. Hem bunun yanisira Sabiha Gökcen'den ilk ucusum benim..  En azindan curcunasiz bir yer , Ataturk Havalimanina kiyasla...
Biletsizlikten dolayi sunekspressle uctum , ama inanin bana kesinlikle tavsiye etmiyorum... 3 lu koltuklari ezelden sevmem, neyse ki cam kenari almamistim yerimi... Igneler yuzunden ucakta aninda uyuyakalmisim; ne kadar uyudugumu bilmiyorum ama yemek servisi icin uyandirdiklarinda midemde ki gurultuyla yemek servisi komplikasyonu hosnut birakmisti beni.. Taa ki sunekspresin yemek konusunda ne kadar cimri oldugunu anlayincaya kadar.. Bir tavuklu makarna (ufacik kutuda) ve yanina birde sutlac... Sunekspress: atistirin acliginizi yatistirin. Ben havayolu sirketi saniyordum, yanilmisim..
Hannover havaalanina indigimde soguk havayi kemiklerimde hissetmeye basladim. Ama bundan baska bir sorunum daha vardi ; meshur 1 euro sorunu.. Valizleri tasiyacak arabayi alabilmek icin icine 1 euro atmaniz gerekiyor.. 2 euro ve 50 centi deneyeen tek cahil benimdir heralde. Nasreddin Hocanin torunuyuz nihayetinde ya tutarsa ... Neyse uzun ugraslar sonucu parami bozdurup, icabina baktim... Trenimin kalkmasina daha 4 saat var.. Oyle saatlerce gezdim havaalaninda , ceken bir wireless aradim; yok... Duzgun bir yemek yeri aradim yok... Neyse sonunda mcdonlds i buldum ve attim iceri kendimi... Hemen 2 cheesburger soyledim.. Kadin, hizli almancasiyla beni afallatarak sadece kahvaltilik yaptiklarini soyleyince hayallerim yikildi.. orda resimlerden etli bisey gozume carpti : Mcmuffin TS.. Hic dusunmeden kahveyle birlikte siparis ettim.. Koca bir isirikla yarisini tukettigimde , etin tadinin farkli oldugunu dusundum. Bir daha tadiym dedim belki ilk isirista degisik gelmistir dusuncesiyle.. Neyse ikinci isirikta bitirdigimde tadinin kesinlikle cok degisik oldugunu anladim ve mcmuffinin tanitildigi tabloya dogru goz attim altinda ki su yazi benii kisa sureli uzdu : mit schweineflasche (Domuz etli)
Evet , almanyaya varir varmaz ilk acligimi domuz etiyle tukettim ; yazik bana...
Sonrasi atladim trene ve 2 saat tren yolculugundan sonra ver elini gottingen.. Dayimlarin eve girdikten sonra yaklasik 12 saatlik bir uyku macerasi yasadim ve hayat farkli bir dilde farkli bir ulkede yeniden basladi....
0

Ayak üstü...

Uzaklaşırken tanıdık duygulardan, insan aşık olmak istiyor.. Şöyle ayak üstü , yormadan aşk.. Öyle uzun kalmaya niyetim yok , kızıl saçlarını koklayıp çıkacaktım .. Renklere takılmıyorum içimden kızıl geçti sadece.. Vücudum sana dönük olmayacak , bir ayağım kapıda .. Şöyle aşık olasım var ayak üstü, dudaklarını gözlerimle öperek.. Kalbim sende aklım kim bilir nerde ... Düşünmeden ... Şöyle ayak üstü,bir yanım sıcağında bir yanım kışta kalmalı...
0

Son dakika...

Şimdi birde yanlış zamanlama diye bir olgu var hayatta.. Murphy'nin kurallarının temel taşı sanırım...
Gitmek üzereyken yeni keşifler hayatı dahada yoruyor...
Kalkmak üzere olan otobüse binmeden önce son anda tuvaleti geliyor ya insanın , herşeyde aynı bu son dakikada buluyor insan birçok şeyi... Ya yol ya yol , kaçıracaklarınız nasıl olsa altta kalacak...
0

Gittiğinde...

Gittiğinde geri bıraktıkların için üzülme , döndüğünde anlayacaksın ki onlarda herşey gibi değişmişler ... Yinede kendilerini vuranlardır gidenler... Düşünecek pek şey yok, bir kalem ve bir kağıt ; isteyene çok bile... Bir kağıda binip gider bir kalemle öldürürsün kendini , sevdiklerini ... İşte gitmek böyle birşey; bir nokta, bir nokta ve yanına son bir nokta daha...
0

Aşırı doz

Ve verdiğinde,
Damarlarımızdan
Aşırı dozda inançları...
Mavi rengini aldı gökyüzü...
Ve krizler ,
Gece nöbetleriydi hep,
Renkler yoktu,
Ve her sabah uyandığımızda ,
Umut şırıngası kolumuzda,
Aşırı doz hayallere uyandırıldık ...
MeclupCash
0

Hayatın p-içinden

Öyle arada abuk arzularla sınırları aşmak gerekir ... Hayatı tatmak amaçlı tabi , yoksa bokunu çıkarmak amacı gütmüyoruz bu arzularda...
En az 2 olmak üzere hafif alkollü bünye deneyimizin olmazsa olmazı.. Ve tabi 2010 İstanbul'unun gecesi olmasıda şart... Nasıl bir zihniyettir ki koskoca avcılarda yaklaşık  6-7 km boyunca bir tekel bayii canlılık belirtisi göstermesin.. Sırf bu sebepten yine iktidara sövesim geldi , neyse...
İşte o kadar yürüyüp tekel bayiini bulunca çöldeki kutup ayısından kaçabilmiş bedevinin surat ifadesini sahipleniyorsun.. Hele birde buz gibi birayı görünce orgazm olamamış kutup ayısının yakamadığı sigarayı yakıyorsun... Tabi bide o biraları aldıktan sonra geri dönüş yolunda sigara almadığımızı farketmek , ne kadar kaçarsan kaç sonun kaçınılmazdır klişesini hayatımıza soktu ... Neyse ki polis çevirdi ve ümitlendik acaba şansımız dönüyor mu diye... Üstümüzü arayan polisin bizde üstünü aradık laflarla; tabi sigarası var mı ki acaba.. Yokmuş üzüldük, kendimize mi üzülelim polis agabeylere mi bilemedim... Sigarasız alkol nasıl zor geçerse , gece devriyeside bi o kadar zor geçer kanımca..
Neyse ilk biralarımızı açtığımızda boğazımdan aşagıya akan o buz gibi bira mutluluğumu geri getirdi...3. yudumda elimden kayan bira şişesi dünyanın sonunun habercisi gibiydi.. Ağır çekimde yere düştü ve anında patladı... Üreticilere sesleniyorum: daha dayanıklı ve elden kaymayan şişe istiyoruz artık...
Öyle üzücü bir andı ki kelimelerle betimleyemeyeceğim ... Elma şekeri alınmış bir çocuk belkide bilemiycem şimdi...
2. biram olsada ilk göz ağrım bi başkaydı , yerini tutamadı...
Ve bu geceden sonra hayatın p-içinden öğrendiğim tek şey ... Hayat hep bir çöl ve kutup ayısı hep arkanda... Ya kaç yada zevk almaya bak..
0

Şizofrenik..

Şizofrenik seviyor insan hep... Düşünmeden, tartmadan bazense görmeden karşındakini ... Sevmeden yaşayamayanları ele alıyorum bu cümlelerimde... Ya da sevmekten korkanları... İnsanlar içinde yeni insanlar yaratıyoruz sevmek uğruna...
Kimbilir hangi orospuların içine prensesler hangi prenseslerin içine orospular sığdırıyoruz...
Neyse şizofrenik seviyor insan , küfürlerinden çiçekler yapıp prensesine sunuyor... Papatyalar sonbaharda açıyor ya , yapraklar hep sevmiyor sarı sarı ... Şizofrenik seviyor işte insan , sevmeyi seviyor sonunda öldürmeyi çıplak duygularıyla...
0

Tanrı öldürtür..

Şüpheyi her zaman şeytan  mı sokar insanın aklına , bazense tanrı .. Hep şeytan öldürtmez, merhamette bir yere kadar... Öldürmeli insan bazen gökkuşağında.. Hem usta yalanları yapanlar ,sanatkar seri katiller şeytandan çıkmıyordur değil mi ! O böyle bir yetenek veremez sanmıyorum... Ve Tanrı bazen öldürtürde, iyiliğin ve yaratıcılığın ışığında ...
0

Bir Replik


Jacob's Ladder filminden bir replik paylaşmak istedim..

"If you're frightened of dying, and you're holding on, you'll see devils tearing your life away. If you've made your peace, then the devils are really angels, freeing you from the Earth. "



"Eğer ölmekten korkuyorsan ve hayata sarılıyorsan,hayatını almaya çalışan şeytanları görürsün. Ama kendinle barışırsan,o zaman şeytanlar gerçek bir melek olup seni bu dünyadan kurtarırlar."
0

Hayır...

Bugün hayır seçili zarfımızı sandığa attıktan sonra bi nebze rahatlamıştık ama sayımın açık ara farkla evet lehine gittiği şu dakikalarda rahatsızlığımızı geri kazandık.. Sorun sandıkta mı sandıkçıda mı hükümette mi halkta mı , kim bilir ... Ama bir kez daha belli oluyor ki  halkım özlemiş köleliği, kimisi hakkediyor da, kurunun yanında yaşta yanıyor ..
Neyse içimiz yinede rahat , uç noktalarda bu memleketin siyasetle elde edilemeyeceğini bir kez daha görecekler nede olsa... Raha uyu Paşam ; gençlerin daha ölmedi...
0

Kısa bir ara

Kısa bir ara vermiş gibi hissettim.. Ruh halim bozunmaya uğramış ; yazma özürlü kıvamına gelmişliğim var iki günlük... Normal , herzaman beyniyle duygularını aynı keseye sığdıramıyor insan.. Bazen insan sebepsiz dalgındır ya , hiçbişey yoktur aslında ; sadece düşünceli.. Komik yanı hiç birşey düşünüyordur , koca bir hiçbirşey... Pekte anlatılabilirliği yokmuş bunun . Zaten öyle herşey dökülememeli kağıda , Tanrı'da bunu düşünerek bedene dökmedi herşeyi ; sanırım ...

Y.Ş.: Eddie Vedder- Society

Y.Ş. = Yazının fon şarkısı
0

Bayram melankolisi

Bayramın ikinci günü evde oturmamalı insan... O yoğun ilk günden sonra pek bi ağır geliyor ; yalnızlık... Kapı her çalışında heyecanla irkiliyor insan , baktığında delikten şeker toplayan çocuklara içinden diyor : bize şeker uğramıyor... Ve telefon çalmıyor birinci gün kü kadar , bayram mesajları sekteye uğramış ...
6

Gitmek...

Yollar aniden çıkar insanın karşısına , gitmek nedir bilmezken... Birbiriyle öpüşen kırmızı ışıklar arasında gidersin, kalmak nedir hatırlayamadan...
Bir köşede açılmamış mektupların , odanın demirbaşı hiç anlamadığın tablon , dudağında eskimiş sigaran ve gözlerinde geçmişin izi gidersin ...
Gitmek asildir bazen , bazense aşağılık ve korkak...Cesaret ister ... Gitmek bazen kaçmaktır , bazense intihar... Yeni bir hayatta olabilir.. Eski bir şarkı , dudaktan düşmez ; gidersin ...
0

Kaç Kurtar

Yaşamak için yaşamak ... Zevkleri bir köşeye attık... Kordonu kopmamış yetim bebeye bağırıyorum koş kurtar kendini...
Uçurtmasının ipine boğazını bağlamışlara sesleniyorum, kaç kurtar kendini çocuk... Öyle saf değil şimdi ; soruyor insan
büyüdükte sanki noldu ? İlk tekmen ilk günahın belkide en masum anne karnına .. Kaç kurtar kendini doğma , kimbilir kimleri
tekmeleyeceksin , hangi günahlara gireceksin, hemde sırf yaşamak için... Unut zevkleri, arada bir onlar; kısa film araları gibi...
0

Parmaklar arasında kelebek...

Enteresan bir gecenin izleriydi bende kalan , bir kelebeğin kozasında bıraktığı kanat izleri gibi... Bir yabancının ellerinin tenine dokunuşunun melodisi... Doğum günüydü arkadaşımın, turuncu diyoruz kendisine ..
İki kişilik bir doğum günü partisi verdik kb'de(küçük beyoğlu)..
Ufak jestlerin büyüklere göre daha anlamlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz biz, kime göre neye göre düşünmeden..
Öyleyse alalım iki tane ıslak kekimizi.. Browni olur dankek olur markalara takılmadan.. Neden bir değil , biri yer birinin bi tarafı şişer olmasın diye tabikide...
Birde mum bulmak lazım, keki aldığınız tekel bayii pasta mumu satıyorsa bilin ki şanslı gününüzdesiniz ve şansınızı zorlayın ..
Kb'nin iç kısmısında mumları iç ateşimle yakarken sıcak bir elle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim.. Bir yanıp bir sönen mumları anca iki el yakabilirdi doğrusu..
Parmaklarının uzunluğundan mı yoksa kırmızı ojelerinden mi bilemiyorum , olgundu benden yaşça epey.. Yinede sıcaktı, suratına bakmadan sevdim bu sıcaklığı susarak... Ellerime yerleştirdiği iki pastanın üstünde ki mumları teker teker yakarken yeniden doğdum resmen.. Bir yabancıya bir anlık hissediyordum birşeyler, azsonra herşey bitecekti yanıp ve sönen bir mum gibi... Tekrar dokunduğunda eli elime , kalbim kozasından çıkmış bir kelebek gibi dövme oldu parmaklarına...
Belkide bundan yazıyorum ya bunu buraya.. İlk defa bir parmak arasının üstünde dövme gördüm , bir hayat arası gibi... Yanan mumlar arkamı döndüğümde ona söndü ve tekrar döndüm , mumlar kadar bende istiyordum... Tekrar bıraktığımda kendimi kelebeğin kanatlarına , daha bir sıcaktı, tarçınlı bir şarap gibi... Kısa sürdü , ne kadar uzasada kısaydı bana göre ve hep .. Mumlar tekrar söndüğünde dönecek açgözlülüğü bulamadım kendimde.. Yetinmeliydi insan , bir yabancıyla yetinmeliydi..

Kırmızı ojeli bir kelebek...
Ve bir kelebek kondu bu gece elime , kanatlarını ödünç verdi ; ne güzel şeymiş uçmak...
0

Egomania...

Günün içinden kısa bi olay paylaşmak istedim ... Çok geçmedi üstünden epi topu 45 dakika önce yaşandı bu olay .. Oruçsuz bünyemde ki aç karnımı doyurmak için seçkin ama pohtan fastfoodçu burger a gittim .. Şansım yerindeymiş ki löp diye hemencecik bi masaya çöktüm... Hemide çift kişilik masa , oh dedim yaya yaya ... Neyse yemeğin yanında telefonda bizim turuncuyla akşam napalım planları yapıyorduk.. Derken iki tane yurdum hayvanı geldi aman insanı, dişi pardon bayan; neyse verdim ikinci masamı gitti, pek zor kelime teşekkürü telafuz edemedikleri için öyle bişey duymadım .. Neyse telefonla konuşmama devam ettim ve yemeğimi bitirdikten sonra kalkmak için müsade istedim yurdum dişisinden (egomanyak) , sagolsun yol verdi geçerken afiyet olsun dedim mübarek 11 ayın sultanının hatrına .. Ama nerde azizim , bırak teşekkürler kelimesinin telafuzunu bunlar sağol kelimesini bile ögrenmemişler henüz.. Ki teşekkürler pek uzun ve zor bi kelime.. Afiyet olsun lafının altında ne tür bir yavşama belirtisi aldıysa artık..Üstelik 10 dakika sonra görsem tanımayacağım kadar göz teması kurmuşluğum olmasına rağmen nasıl bir şizofrenik ego tatmini içerisine girmek bu ... Neyse hor göremiyceğim, taze bir habere göre hayvanlar aleminde işler böyle yürüyormuş..
İşte masadan kalktıktan sonra kapıya yürürken ki yaklaşık 35 saniyede aklımdan bunlar geçti...
Kurtuluyorum sizden yurdum dişisi bibisi vssi ... Oh be...
0

Kitap Arası...

Almanca kitabının arasında tesadüfen rastladım bu dörtlüğe.. Kim bilir aralarda unuttuğum kaç dörtlük ve kaç aşk var böyle...

Sende öğrendim ben birçok şeyi,
İlişkiler kurdum a,ş ve knin arasında ,
Başka yerlere dillere merak saldım ,
Seni ve devamını cümlesini ,
Farklı şehirler tadında söyleyebilmek için...

Nerde olduğunuz farketmez , İstanbul,Paris , Venedik , Sydney, New York sever insan skolastik bir şekilde...
0

Sığmıyor...

Hece ölçülerine sığdıramadığım gibi hayal gücünü, bir bedene sığdıramadım aşkı.. Kelimelerden hücre yapmak pek uygun gelmedi düşüncelerime.. Bundandır ki hormonlara bağlayamadım sen sebebini ... Özgür ölçüye bıraktım hayalleri , seni yalnızlığıma bıraktığım gibi...
0

Günahkar..

Günaha yakın yaşamanın zevkini anlatan bir şarkı...Hayatımın şarkılarından , paylaşmadan edemiyeceğim sanırım... Nina Simone ' a sonsuz kere teşekkürler..
SINNERMAN

Oh Sinnerman, where you gonna run to?
Sinnerman, where you gonna run to?
Where you gonna run to?
All along dem day

Well I run to the rock, "please hide me"
I run to the rock,"please hide me"
I run to the rock, "please hide me, Lord"
All along dem day

But the rock cried out, "I can't hide you"
The rock cried out, "I can't hide you"
The rock cried out, "I ain't gonna hide you guy"
All along dem day

I said, "Rock, what's a matter with you rock?"
"Don't you see I need you, rock?"
Lord, Lord, Lord
All along dem day

So I run to the river, it was bleedin'
I run to the sea, it was bleedin'
I run to the sea, it was bleedin'
All along dem day

So I run to the river, it was boilin'
I run to the sea, it was boilin'
I run to the sea, it was boilin'
Along dem day

So I run to the Lord, "please hide me Lord"
"Don't you see me prayin'?"
"Don't you see me down here prayin'?"

But the Lord said, "go to the devil"
The Lord said, "go to the devil"
He said, "go to the devil"
All along dem day

So I ran to the devil, he was waitin'
I ran to the devil, he was waitin'
Ran to the devil, he was waitin'
All on that day

Oh yeah, Woh yeah, Woh yeah

Well I run to the river, it was boilin'
I run to the sea, it was boilin'
I run to the sea, it was boilin'
All along dem day

So I ran to the Lord
I said, "Lord hide me, please hide me"
"please help me"
Along dem day

He said, "child, where were you
when you oughta been prayin'?"
I said,"Lord, Lord, hear me prayin'"
Lord, Lord, hear me prayin'
Lord, Lord, hear me prayin'"
All along dem day

Sinnerman you oughta be prayin'
Oughta be prayin', Sinnerman
Oughta be prayin',
All on that day

Don't you know I need you Lord
Don't you know that I need you
Don't you know that I need you

Power, Lord!
0

İlişiksel...

Bugün ilişkisel bunalımlara ilişiksel bi kaç not düşmek istedim, yamru yumru ellerin üstüne..
Şimdiden teknolojik Mecnunun telefon şebekelerini çökerttiğini hissedebiliyorum .. Ey gidi dağlar tabi , özlemişlerdir seni seviyorum cümlesine eko yapmayı..
Nedir arkadaş bu kapsama alanı arttıkça bunalım alanıda artıyor resmen . .. Yeni telesekreter sistemi geliştirilmeli bunalıma uygun ; 3 aramadan sonra şöyle söylemeli elektronik bayan : "Aradığınız sevgili şuanda sizden bunalmış durumda , lütfen belli süre aramayın " ... Tabi elektronik arasıra bay olmalı , kıskanç bünyelere özel üretim..

Ey gidi Graham, eminim ki cennetten cehenneme geçiş yapmış ilk kuldur ... Vay haline onun, Aşk-ı Memnu'nun meşhur ensesti Behlül bile bu kadar yuva yıkmamıştır arkadaş...
2

Kadın...

Bir erkeğin içinde ki potansiyelin adıdır Kadın; derine gömülmüş bir potansiyel...
En olmadık yerlerin kuytu köşesidir; bulunmadık , melankolik...
Tatlı bir yorgunluktur , kışın ortasında kazanmanın terleri...
Bir rüyadır kadın , uyku tutmayan gecelerde görülen...
Ve bir kadın bir yüreğe eşittir çoğu zaman ...
1

Eylül ve Sonbahar...

Ve yaz bittiğinde insan yavaş yavaş enerjisini yitirir .. Artık biraz daha melankoli aylarıdır gelen .. Öyle ya sonbahar, aşk filmlerinin vazgeçilmezidir..

Sonbahar yeni açan çiçekleri değil , elinizde olan çiçekleri görme mevsimidir aslında... Ve bundandır ki daha az aç gözlüdür insanlar...

Bir şarkıda da diyor ya : " Eylül aniden gelir... "
Gerçekten öyle ; aniden geliyor Eylül , yeniliklere o kadar açık olmuyor insan.. Daha kapanıyor içine ve içindeki tutkulara...

Mesela hiçbir eski sevgili yazın dönmez... Sonbaharda başlar ilk adımları , soğuk bir kışı yalnız kaldıramaz kolay kolay pek çoku...

Ve aklı başında olan bir kısmı yazın ölmek istemez mesela , katakulliye gelir çünkü ... Sonbahar daha bi yakışıktır , sararmış yaprakların düşüşünden hallice...
0

Erzincan Krizi

Erzincan belediyesi bir ilke imza attı; Erzincan'da İçki satışı yasaklandı.. Bunun Erzincan'da nasıl bi etki yaratacağını bir okuyucu olarak merak ediyorum .. İşin gülünç kısmı ise Erzincan Belediyesinin Chp'li olması ...

Sebep olarak yan beldelerden içki tüketmek için gelen insanların kavga çıkarması gösteriliyor..
Ne kadar basit ve kökten bir çözüm olmuş . İnsanların şu düz mantıklarına hastayım doğrusu ...
Yan beldelerden gelenler yüzünden aldatma oranı yükselirse eminim ki belediye sekside yasaklar.. Kolay gelsin Erzincan kolay gelsin TürkiyeM.

Not:Trakya'nın herhangi bir ilinde böyle bir yasaklama olsaydı neler olurdu kimbilir..
2

Bir Film Klişesi...

Yüz binlerce film ve yüz binlerce senaryo bulunan bir dünyada yaşıyoruz.. Tabi ki hepsine hakim olmak imkansız .. İnsaoğlunun uçsuz bucaksız hayalgücünü hayranlıkla seyrediyoruz , bu film ve senaryolar sayesinde..

Ancak her filmin ve senaryonun mutlak bir gerçeği var ki değişmiyor : Karşı cinslerin birbirleri üzerinde ki hormonal etkileri.. Bu ara hemcinslerin etkisini konu eden filmlerde mevcut. Neyse kısacası aşk diyelim , toplum öyle dillendiriyor bu etkileşimi .
Genelde kalple sembolize edilen "aşk" filmlerde karşımıza pek bu şekilde çıkmıyor. Tabi türü romantik olan filmleri hesaba katmıyorum.. Çünkü romantik filmlerde herşeyle sembolize edilmesi mümkün.

Neyse bahsetmek istediğim bir film klişesi , belki de bir aşk klişesi...
Olmazsa olmaz repliklerden biri :
A kişisi :"Sanırım sana aşık oluyorum ve bu ilk..."
B kişisi :"İlk defa yaşadığın şeyin ne olduğunu nerden bilebilirsin ki ?"
İşte efsane aşk klişesi repliği aşağı yukarı bu kelimelerle geçiyor çoğu filmde..
Ve evet aşk gerçeğin aksine kalpte değil , karında başlıyor filmlerde... Karında enteresan bir yumru ve hafifleme tasvir ediliyor...


Ve düşündümde bu ramazan ayında iftar vaktine yakın, topluca aşık oluyoruz sanırım...
0

Siyah Gözlerine Beni de götür...

Nurullah Genç'in muhteşem şiirinden kesitler paylaşmak istedim bu gece.. İster okuyun ister İbrahim Sadri'den dinleyin;tercih sizin..
Uyku tutmuyor karanlıkları,
Yitik düşlerimi kovalıyorum
........
Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini
Kaptanları sorgulayan
Yanından geçen küheylanların
Korku tûfanına yakalandığı
Siyah gözlerine beni de götür
Güneş ülkesinden gelen yiğitler
Benzeri olmayan bir dünya kursun
Cellat, ayrılığın boynunu vursun
.....................
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi
Siyah gözlerine beni de götür
......
0

Alkol...

İlk zamanlarda insan pek farkına varmıyor yokluğunun , ama gitgide kabarıyor insanın damarları... Susuyor insan, kendini kaybetmeyi severcesine susuyor... Öyle hemen vurmuyor insanı sensizlik , yavaş yavaş ; kendini bulduğunda özlüyorsun seni ... Alkol istiyor insanın canı bazen, mikrop tutmaya yüz tutmuş eski sevgili yaraları gibi ...