SlideShow

25

We Are The People

Doğuyoruz , büyüyoruz , yiyiyor ve sıçıyoruz .. Günahlar işleyip tövbeler ediyoruz ; egolar tatmin edip şekilden şekile giriyoruz.. Kariyer yada ün peşinde koşuyor , para  kazanmak için şekilden şekile giriyoruz. Hayalleri satılmış insanlar olarak 21. yüzyıla çok güzel ayak uyduruyoruz.

HAYATIN SIRADANLAŞTIRAMADIKLARINDAN MISINIZ ?


5

Mala Bağlamak

Mala bağlamak terimini eskiden çok kullandığımı farkettim aniden. Tabi Almanya'ya geldiğimden beri kullanmadığımı da farketmem fazla sürmedi. Oysa ki burada o kadar çok mala bağlıyorum ki , saymak imkansız.
Çarşamba gecesinden başlayalım. Tipik  mala bağlanma gecelerinden biriydi. Öğlen 12 de başlayan futbol turnuvası akşam 6 ya kadar sürdü. Tabi yaptığımız tek şey futbol oynamak değildi ; bunun yanı sıra mangal ve bol alkol tüketimi gerçekleştirdik. Eve dönüp içmeye devam ettikten sonra outdoor partiye gittik. Tabi o kadar uzun süreli bol alkol tüketiminden sonra bilinç kendini kapattı. Gerçi hatırlamadığım hiçbirşey yok ; genelde hiçbirşeyi hatırlamam. Hatırladığım salakça şeylerden biriyse bir kızla aramızda geçenler .. Kızla muhabbet ettikten sonra kıza içki ısmarlıyorum - niye ısmarlıyorsam artık - Neyse daha sonrasında kıza içkisini verdikten sonra kızın güzel olmadığına karar verip bye diyip gidiyorum. Nasıl salakça bir davranışsa artık. Normalde bir partide çok sarhoşken bir kıza içki ısmarlıyorsanız şansınızı yatağa zorluyorsunuz demektir. Daha sonrasında 2 saat yürüyüp kayboluşum var . Neyse ki arkadaşı arayıp taksicinin telefon numarasını alıp eve dönebildim ..

Bu çarşambanın hikayesiydi.
Gelelim dün geceye.
Yaklaşık 6 saat çalıştıktan sonra evde ki 151. kutlamaya yetişebildim ; sıra sıra biralar ve şampanyalar sonrasında başka bir dernekteki partiye yol aldık. Kontrollü olacaktım vs. ; hepsi yalan oldu.  Kaçak giriş yapıp giriş ücretinden yırttım . Daha sonrasında aldığım içki kuponuyla alkol tüketmeye başladım. Kuponu bitiricem diye götüme kadar içmek zorundaydım . İşin içine bir de sarhoş barmen girince olanlar oldu. Adama 5 kere votka enerji dedim ancak 5 kere votka portakal alabildim. İşin kötüsü adam bardağı full votkayla doldurup portakal suyunu damlatıyordu. 2 kere uyarmama rağmen sonuç değişmedi. Eve nasıl döndüğüme dair hiçbir fikrim yok . Uyandığımda çok ciks yattığımı farkettim; evet takım elbiseyle yatağımda uzanıyordum.

Az önce bir arkadaşın anlattığına göre eve taksiyle dönmüşüz ; ve diğer bir olaysa şöyle : taksi gelmiş ve beni arıyorlarmış , eleman bana tuvalletten çıkmamı söylemiş ve bende anında kapıyı açıp çıkmışım . Artık ne yapıyorduysam tuvalette ; ben bile bilmiyorum. Hayırlara vesile olsun : |

Bir diğer arkadaş sokakta uyanmış ve kayıp listesi şöyle : Ayakkabılar, cep telefonu , anahtar ve ceket..
Tam olarak bilen biri var mı diye herkese sorup duruyor ama maalesef verimli olarak hatırlayan yok.
Kendime belli süre alkol yasağı vermek istesemde mevcut şartlarda imkansız gibi görünüyor.

Başım dönüyor , fickiym böyle hayatı... İki gün daha içmeye devam ; malum 151. dernek kutlamalarımız var. Takım elbise ve alkol zorunluluğu da ekstrası.

Alkol kokan dudaklarımla ıslak ıslak öpüyorum hepinizi.
3

Aşk


Aşk,
İmkansızlık olabilitesinde,
Dans edişidir duyguların... 
Aşk,
Uzak ülkelerde , 
Yapılamamış devrimdir,
Aşk,
Yabancı kadınların,
Karanlıkta cama buğu yapan,
Ateşli nefesleridir.. 
Aşk,
0 ile 1 arasında,
Sen ve ben ihtimalsizliğidir... 
2

Ego Bomb


İnsan gaz dolu bir ego bombasıdır .. İyi benzetmelerin kötü sanatçılardan daha az rağbet gördüğü bir dünyada yaşadığımız için egolarım diğer insanların kine göre daha alt seviyede, yada öyle söylemek istiyorum ...

Psikolojiyi, din ve genel ahlak kurallarıyla harmanladığımızda ; ortaya ,yapılan herşeyin asıl sebebinin bok bir ego olduğu çıkıyor. Tabi insanların ego kavramı kişiden kişiye farklılık gösteriyor.
Örneğin ; bazı insanlar kokusuz sıçabildi diye ego tatmini yaşayabilirken bir diğer insan toplum arasında osurmamış olduğu için ego tatmini yaşayabiliyor. Yine bütün bunların ego merkezli olduğu bilinirken , egonun toplumsal kurallarla şekillenmiş olması insanı tiksindirtiyor. Sonuçta ego bütün olarak ben içeren birşey ve başkaları tarafından yapılmış şeyler ile şekillenmesi hem ironik hem saçma . . .
Hem ironi olup hem saçma olan şeyin gerçekliği kesinlikle kabul edilemez.

Öyle ki egonun toplumsal olarak şekillenmemiş bir haline geleyim... İnsanlar sevişince ego tatmini yaşarlar ;erkekler , kadınlara göre daha fazla ... Evet bu erkek kadın egosunun ayrımı toplumun piçliği...

Sevişmek olayını sadece 2 birey arasında ele alırsak , bu iki kişinin birbirine yaşatabileceği en büyük egolar arasında yer alır . Yinede bir egoyu iki kişinin paylaşmasını matematiksel olarak düşünürsek masturbasyonun daha fazla ego tatmini sağlaması gerekir. Maalesef durum böyle değil ve bunun sebebi yine toplumun piçliği.

Şimdi gelelim , sevişme ihtimalimizin yüzde 90 olduğu insanlarla sevişmeyi tercih etmeyip yaşadığımız ego tatminine . . İki zıt kutup arasında ki ego farkını anlamak hiçbir zaman mümkün olmayacak olsada durumu şöyle bir ayrıntıya dökmek istiyorum  :
Bedensel ihtiyaç olarak yemek yeme zorunluluğumuz var ve bunların bir çoğunuda vücuttan atma zorunluluğumuz...
Sıradan lezzetsiz bir yemek çok ufak ölçülerde bir ego tatmini yarattığından hissedilmesi imkansızdır , nitekim sıradan bir boşaltım da öyle.. Ama hoş ve lezzetli bir yemek bizi ego orgazmına kadar götürebilir. Ve düşününce uzun süreli bir sıkışmadan sonra yapılacak bir boşaltım sonrası yüzümüzde gülücükler ve egolarla kendimizi dışarıya atarız ve bazen şu cümleyle kendimizi aydınlatırız : " Dev Sıçtım , hoh"

Şimdi bütün bunların sevişme , seks ,sex vs. (artık ne derseniz) ile bağlantısına geçelim. . .
Sıradan ve lezzetsiz bir kişiyle ( izafi bir durum ) sex sıradan bir yemekle aynı seviyede ego vermez ; oysa hergün sex yapsaydınız durum böyle olmazdı...
Lezzetli bir kişiyle olan durumun yemek ve boşaltım olayından bir farkı yok .. Yine benzer ego tadılmış olacaktır.
Bütün bu bahsettiğim genellemelerin hiçbirinin içerinde duygusallık yoktur. Bir yemekle , bir boşaltım şekliyle yada bir kişiyle aranızda duygusal bir bağ varsa hissedeceğiniz ego tatmini çok daha yüksek seviyelerde olacaktır..

Yani mesajımız şu :
Emotional Sex > Ordinary Sex  = Emotional Dinner/2 > Ordinary  Dinner/2 = Emotional Shit/2 > Ordinary Shit/2
7

Bazen

Kaybedenler Kulübü filminden bahsetmiştik şu yazımızda  ... Filmi benim için etkileyici kılan bir sahne var ; ve o sahneyi sizinle paylaşmak istedim. . . İzlemediyseniz bile sahneyi izleyebilirsiniz ....

Bunca olguyu , tabuyu yalın kelimelerin doğal halleriyle anlatabildekleri için ; pek güzel olmuş...

3

Kocaman Günaydın...


Herkese Kocaman bir günaydın diliyorum...
Fenerbahçe şampiyon olduğundan mutluluğumuzun katsayısı pek bir yüksek.. Gerçi kutlayabilmiş değilim ; başka bir platformda da belirttiğim gibi   :

Gurbet, tuttuğun takımın şampiyonluğunu kutlayamamaktır.

Neyse Fenerbahçe şampiyon olacak olamayacak derken şampiyonluğu kucakladı. Bütün herkes övgü alırken asıl övgü alması gereken kişi yeterince almadı diye düşünüyorum.
Evet bu kişinin adı Aykut Kocaman ...
Kimdir Aykut Kocaman :
Bize göre zamanın volecisi , fenerin bitiricisi.. Fenerli babaların oğullarına Aykut ismini vermesine sebep olan futbolcu. Oğuz Çetin'in gol arkadaşı.

1965 doğumlu olan Aykut Kocaman Fenerbahçe takımında 3 kez gol kralı olma zevkini tatmıştır. 2000 senesinde İstanbulspor takımında başladığı teknik direktörlüğe çeşitli takımlarda devam ettikten sonra Fenerbahçeye sportif direktör olarak gelip daha sonra direktörlüğe geçmiştir.
Hepimiz Fenerbahçe gibi büyük bir takımda ilk sezonda şampiyonluğa ulaşmanın zor olduğunu biliriz. Üstelik eski sezonlara göre Fenerbahçenin kadrosu rakiplerinin kadrosuyla aşağı yukarı aynı kalitedeydi..
Şöyle dönüp geçmişe baktığımızda Fenerbahçe o zamanların nice yıldızlarıyla şampiyonluklar kaçırmıştı.

Yıllanmış dedenin , kokuşmuş Daum'un yapamadığını yapmış olan Aykut Kocaman'a sonsuz saygılar ve sevgiler...
0

Ardışık

Hiçbirşeyin ardışığı iyi değildir demek isterdim ama iyi olanları vardır heralde..
Ardışık seks
Ardışık maaş
İyi olan liste böyle uzayıp gider.. Yani ardışık kelimesi sadece güçlendirici bir sıfat haline geliyormuş..
Neyse insan ardışık günler halinde içmemeli . .Araya bir iki gün girmeli diye düşünmeye başladım .. Saat 4 buçuk ve beyin hücrelerim hala yeterli sıvıya ulaşamadılar. . Bugün pek ulaşabileceklerini pek sanmıyorum ; herşey iyi güzel de keşke bu akşam çalışmak zorunda olmasam.

İkinci bir detay olarak , ciddi hafıza problemleri yaşamaya başladım..Artık benim sarhoşluğum hatırlamamak oluyor ; niye hatırlamıyorum lan ... Dün gece çok içmemiştim sanki ; emin değilim .. Ama ondan önce ki geceyi hatırlamamam normal .. .
Yine de hatırlasam daha iyi ...
Acaba hatırlamadığım zamanlar yaşlanmıyorum mudur.. Böyle bir varsayımla gençliğin formülünü bulmuş sayılırım..

Bu arada evde 2 gündür internet olmadığı için radyo yayını yapamadık. .Kısmetse bu gece yayında olacağız.. Haydin Eyvallah..
2

Kaybedenler Kulübü

-Sayın okuyan ; sizinle yatmış mıydık ?

Geyiği keselim , pompaya devam... Film hakkında çoğu insanın yorumu şu : Herkesin kendinden birşeyler bulacağı bir film. Oysa benim düşünceme göre kendinize dair çok şeyler bulabileceğiniz bir film olduğu ..


Toplumsal kaygıların , yontulmaların güzel eleştirildiği ; cinselliğin hayatımızda ki yeri ve hayallerimiz...

-Nasılsın ?
-Standart

Standart kelimesinin vurgusu dibe vurmuşluğun vurgusuyla aynı olduğundan kulağa pek hoş gelen repliklerden biri olmuş filmde.

Oyuncular : Yiğit Özşener , Nejat İşler, İdil Fırat, Ahu Türkpençe
Yönetmen : Tolga Örnek

Filmi ince bir notlayalım :

Senaryo : 7/10
Oyuncu: 9/10
Yönetmen : 5/10

Benim bu filme genel notum ise 8.2

Konu :
Hayallerini tercih eden iki dostun gündelik gece sohbetlerini "Kaybedenler Kulübü " adlı radyo programında yapmaları ve ulaştıkları sıcak dinleyici kitlesiyle beraber hepsinin hayatlarına kısa ve öz bir bakış ..

Dozunda aşk , dozunda seks , dozunda felsefe...

Hadi eyvallah....
6

Radyo

Evet... Daha önce gerek yalnız gerek çok sevdiğim bloggerlarla beraber radyo yayını yapmış ve bundan zevk aldığıma karar vermiştim...
Bugün bunu biraz daha ciddi bir şekilde tekrardan yapmaya başlamak istiyorum.. Yayın saatlerini daha önceden belirleyip daha dinlenilir bir hale gelip daha fazla kişiyle birlikte olma şansını yakalayabilirim diye düşündüm .. 

Şu anda yayındayız... Bazı teknik sorunlar yüzünden anca başlayabildik .. 

 http://blogun-sesi.blogspot.com

Sağ Tarafta  Radyo Yayın kısmında yayın saatlerimiz yer alacaktır. Ve orada ON AIR  yazılı resim varsa bu yayında olduğumuz anlamına gelecektir... 
0

Adım

Senli satırların, 
Kellelerini vuralı çok olmuştu ... 
5'er atlıyordu dizelerden,
Akrep... 
Ve Tanrı koşuyordu,
Şaşar adım. . 
Demli anıların, 
Kanını emeli çok olmuştu...
Oluk oluk akıyordu teraslardan,
İnanç... 
Ve Tanrı korkuyordu, 
Kaçar adım... 
Yalnızlığı,
Karanlıkla seviştireli çok olmuştu... 
9'ar doğuruyordu ölümlerden,
Hayat... 
Ve Tanrı bağırıyordu , 
Susar adım... 
Ve ölüyordu,
Bir kadın ,
Adım adım... 
4

Çesine


Dünya bitmişçesine,
Uçsuz ve sihirliydi,
Elma-cık kemiklerin...
Düştü ve kayboldu
 İç organlar dünyasında,
Yer çekimim...
Cenneti bulmuşçasına,
Koca pencereme, 
En güzel perdeydi,
Kara kirpiklerin... 
 Tanrı,
Dudağı yaratmayı unutmuşçasına
Öyle güzel öperlerdi ,
Parmak içlerin...
Bedenini kaybetmişçesine,
Tutkulu sevişirdi, 
Nefes
Nefese 
Kelimelerin


2

Mariaa


Uvvv

Maria 

You've gotta see her 
Go insane and out of your mind 
Latina 
Ave Maria ....


Blue as ice and desire 

Don't you wanna’ make her? 
Oooh don't you wanna’ take her home? 



Dün gece iki rus arkadaşla gordon gin içerken çalan bu eski şarkı hayatımı film şeridi haline getirdi.. Bu şarkıyı ilk nerede ve nasıl bir ortamda dinlemiştim kimbilir ... Ve şimdi ki hale bak.. 
Güzel güzel içtik ama sonrası boktandı. Uyku tulumuyla yerde uyumak zorunda kaldım ; her yerim tutuldu.. 

Sabah bir güzel Bagel Station'da kahvaltı yaptık. İtalian bagel biraz pahalı ve az doyurucu olsada müthiş lezzetliydi ; et içermeyen birşeyin bu kadar lezzetli olabileceğini düşünmezdim. Ve tabi ki yanında içtiğim Caramel Moccachino'nun mükemmeliğini unutmamak lazım. 
Sonrasında ders çalışıp biraz uyuduktan sonra kendimi bu geceye hazırladım .. 
Rus arkadaşın rusyadan gelen arkadaşının son gecesi olduğundan 3'ümüz diskoya gideceğiz . Tabi ortada ki dil karmaşası mükemmel ; ikişer gruplar olarak aramızda farklı dillerde konuşuyoruz ; almanca, rusça ve ingilizce.. tabi ben rusçaya dahil olamıyorum .. Erkek erkeğe muhabbet olunca beden dilide kullanılmaz hale geliyor ; ah kadınlara can kurban diyesim geldi ..

Bu yazıyı aslında dün gece yazmıştım ama çeşitli sebeplerden dolayı yayınlayamadım..
Dün gece ki gezmelerde artık başka yazıya kaldı...


2

Ortaya karışık


Keşkelerin olmadığı bir yerde yaşamak isterdim... Demiş Hande ablamız ; kadın güzelleşiyor. Ulan bu şarkısınıda seviyorum , bu yaz Bodrum'da tatil yapmış olduğum için değil üstelik..

Neyse bi sigara yakayım , efkar bastı.

Senin olmadığın ülkelerde yaşlanmak isterdim...
Çok yalnızım lan , şarkılarla konuşuyorum o derece...

Dün bizim evde parti vardı , bi önce ki postumda bahsetmiştim. Neyse beklediğimizden daha fazla kişi geldi; yaklaşık 200 kişi. Tabi bize eğlenmekten çok çalışmak düşsede güzel bir geceydi . Keşke sonu da benim için güzel bitseydi.
Sonunu hatırlamıyorum ... Saat 3 'e kadar çalışırken kaçak içki tüketimi yapmaktan dolayı kafam güzelleşmiş. Ve 3 ten sonra içtiğim kolasız full romlu Cuba Libre'ler beynimin anı yapmaya yarayan hücrelerini öldürmüşler.
Haliyle sabah pantolon ayakkabı gömlek üçlüsüyle yatakta uyandım..
Ulan bide 200 kişi evde olunca nefes alınamayacak kadar sıcak oluyormuş..
Neyse ne diyordum , heh uyandım o şekil ; ve o kafayla kalkıp bir bira fondipledim. Baş ağrısı desen artık baş ağrısı bile değil ruhum ağrıyor o derece.
Üniversite liginde maçımız vardı ; akşamdan kalma halimle kendimi bol bol çalımladım . Akan her damla terim buram buram alkol kokuyordu . Malum yine yenildik . Ben kötü değilim takım kötü .

Neyse bi kız var .. Bir postta bahsetmiştim sanırım ; hatırlamıyorum . Anci diyelim kıza . Daha önce ne dediydim kim bilir .. Esmer olduğundan mı yoksa güzel güldüğünden mi bilmiyorum ama beni çektiği kesin. Öyle çok sohbetimiz olmasada (ah şu almancanın gözü kör olsun  ) bir elektriklenme söz konusu .
Kızı ayda bir falan gördüğümden ve o gördüğüm zamanlarda önce çok meşgul olup daha sonra sarhoş olduğumdan herhangi bir ilerleme kaydedemedim.. Görünen o ki bir ay daha herhangi bir ilerleme kaydedemeyeceğim.

Dönelim partiye... Ev partisi iyidir hoştur güzeldir ama sadece dışarıdan katılıyorsanız.Bugün alt üst olmuş evi temizledik ve yaklaşık 6 saat sürdü. Şişeler ,kırık bardaklar , dekorlar vs . Neyse ki bir daha ki ev partisi 6 ay sonra .

Kendi ruh halime gelirsek ; evet çok yalnız hissediyorum , baştan çıkasım var ..

Bu şekilde baştan çıkartılabilirim.. 
Harbi baştan çıktım :| 

Cuba Libre 
2 cl Rom 
4 cl Kola
1/2 Lime 
Bir kaşık şeker 
Buz
2

Home Party 2


Evet bizim evde her dönem bir kere parti veriliyor. Yaklaşık bir aydır partinin reklamını yaptıktan sonra gün geldi ve çattı... Evin bütün duvarlarını alüminyum folyoyla kapladıktan sonra üzerine çeşitli grafitiler çizdik .
Partinin adı 80's meet's 90's
Gerçi bizim için pek parti sayılmaz , çünkü ev ahalisi olarak çalışacağız.
Partinin geliri eve gidiyor ve sonra toplu bir organizasyonda bir kısmı harcanıyor. Partinin asıl amacıda bu zaten.

Neyse hoş bir parti olmasını diliyoruz . . .
2

Ders İçi Karalama

Yaptığım en iyi şeyi yapıp yazmaya karar verdim. Büyüdüğüm ve ait olduğumu sandığım yerden binlerce km uzakta , bir konferans salonunda bilgisayar dersi alıyorum.
Profesörün anlattığı şeylerin ancak yarısını anlayabilsem de , şükür sistemim çalışıyor. İşin boktan yanı, sınıfta enteresan bir gruplaşma var  ve benim grubum benden ibaret. Hal böyle olunca , ödevleri tek başıma yapabilmek zorunda kalıyor yada yapamıyorum. Çekingen ve kimseye minnet etmeyen yapımı ele alırsak , tanımadığım bir elemana gidip ödevini kopyalayabilir miyim demek  , bana ejderhanın yuvasından yumurtasını çalmak gibi geliyor.

Arada ders konusunda karamsarlığa kapılsamda , bu üniversitenin 4 sene içerisinde biteceğini umuyorum. Bu dönem 3 ders alıyorum ve sanırsam 2 dersi geçeceğim . Geçen dönem aldığım 3 derstende kaldığımı varsayarsak   seneye alttan 4 dersim olacak . Seneye biraz ekstra çalışıp onları verebileceğimi düşünüyorum. Böylece elimde kayıp dönem olmaz . Onun üzerine kazara 1-2 dersten kalsam bile , bu bana en fazla 2 döneme patlar ve ben 2014 yılında mezun olmuş olurum.
Evet 2014 yılında yaşım 27 olmuş olacak. Normalde birinin mezun olması için ideal yaş 23 veya 24 'tür .
Yaklaşık 4 senelik bir kayıp söz konusu .

Kayıp ; kime göre neye göre diye sorgulamamız lazım.
Yinede bu sorgulamayı kenara bırakırsak ; 27 yaşında bilgisayar programcısı diploması ve Bilgisayar Mühendisliği diplomasına sahip olmuş olacağım. Bunun dışında 4 yıllık bir yurtdışı hayat tecrübesi ve bu esnada çalıştığım işlerin tecrübesi ; tabi ki 2 . yabancı dilim olan Almancanın mükemmelik derecesinden bahsetmiyorum bile .

Aslında planım 27 yaşında sadece mezun olmak değil ; bunun yanında 10.000-20.000 euro arası bir birikime erişmiş olmak . Tabi bunun olabilmesi biraz zor gözüküyor.
Biraz fazla çalışıp ayda 150 euro kenara atsam yılda 1800 euro yapar ve bu 3 yılda 5400 euroya tekabül eder.

Ulan gelecek gelecek diye ne kadarda harap ediyormuşum kendimi. Yarın birgün bok yoluna gidince herşey çöp olacak..
Sanki hepimizin hayatı bir nevi müsvedde defteri..

Profesör hala anlatıyor. Tahtayıda çok iyi göremiyorum..
Tahta dediğime bakmayın , projektör perdesi .(her ne boksa)
Bundan önce hep en önlere otururdum ama bugün arkaya oturasım geldi  ve bu sayede sınıfta ilk defa güzel bir kız görmüş oldum.
İşin enteresan yanı bu kızla bir partide sarhoşken tanışmıştım . Ben hayal meyal hatırladığımdan onun hatırlamasını beklemiyorum zaten şeyimdede değil.
Ve ayrıca geçen cuma çalıştığım yere yemek yemeye geldiydi , kızı her gördüğümde başka erkekle.. Ulusal kaşar sanırım.

Bok var arkaya oturdum , okuyamıyorum., adamın dediklerinide tam anlayamadığımdan bekleme odasında ki insanlar gibi hissediyorum kendimi .
İnsanların niye arkada oturduğu belli ; hepsi laptoplarında birşeyler yapıyor. Dersi takip edenler varsa bile onlarda laptoptan takip ediyordur .
Bundan sonra bende laptopumu götüreceğim , koyarlar.

Yalnız hale bak 3 sayfadır yazıyorum , ödev olsa 3 sayfa yazı yazmak 1 haftamı alır.

3 Mart 2011

Can sıkıntısı nelere kadirmiş pehey...
6

Kadınım


Yastıkları kaplanlar gibi tırnaklamak zorunda kalan , hayata sabır kavramını katan anneler..
Bir yılın 12 aya tekabül ettiği dünyada 9 ayın bir hayata tekabül ettiğini öğreten anneler...
Fedakarlıkları Tanrıyı aşmış sol yanı kocaman anneler...
Bir hastane odasında Dünyaya mucizeyi öğreten anneler...
Bir yuvanın en sağlam kalesi olan anneler...
Suskun kalbimizin dili olan anneler...

Hepsinin anneler günü kutlu olsun ...

Ey hayatımın kadını  ,
Yanında olmak isterdim bugün , aslında hergün  ;
Birlikte uzun yıllar teptik ,
Aklımın ucundan bile geçmezdi bu kadar uzak kalacağımız...
Mutluluğumun ve başarılarımın mimarısın...
Ama bu öyle bir aşk değil ...
İlahi aşkla bile kıyaslanamaz ...
Ellerinin arasında giden bebek arabasından başka hiçbiryerde
Daha güvenli hissetmedim ben...
Bir adım ötede ki odada uyurken ,
Nefesini duymaktan başka birşey
Daha mutlu etmedi beni ...
Seni Tanrıya kafa tutabilecek kadar seviyorum ..
Çünkü sensiz cennet bile cehennemden kötüdür...

Seni seviyorum hayatımın Kadını ...
Anneler günün kutlu olsun


6

Tanrı Değilim

Yine yalnızlık dolduruyor kadehleri , 
Dudaklarının bulanmadığı geceleri ,
Hayallerim kırmızılıyor... 
Ateş böcekleri bile sevişiyor, 
Nede olsa duman olmayan yerden çıkmıyorlar... 
Sevişmek diyince Tanrı geliyor insanın aklına ,
İnsan diyince birşey gelmemesi gibi... 
İstemekle isteğini bilmek arasında ki farkı , 
Birbirine doğru kayan iki yıldız arasında arıyorum... 
Sonrası karanlık, 
Ne yazık,
Yıldızları ,
Sadece sırt üstü yatarken görebiliyorum, 
Sırf bu yüzden Tanrı olmak güzel şey ... 
Yüzüstü yatarken ,
Yıldızları görebilmek... 
Ya da ya da , 
Yanında olmadan seni görebilmek... 
Kaçıncı günaha terkederken kendimi,
Terkedilmişliklerin babasıymışım gibi hissediyorum,
Söylemene gerek yok ,
Biliyorum,
Tanrı değilim , 
O da ben değil ....... 
0

Ornitorenk


Sophie : - Avez-vous dit bonjour
à votre femme recemment?

Sergei: -Mais et vous,  vous avez dit "je t'aime"
à votre mari recemment?

Sophie:  -Pas depuis 100 ans.

-Je ne t'ai jamais dit: ornithorynque non plus.
-qu'il faut réparer cet oubli.



Sophie: - ornithorynque

----------------------------

Sophie: - Söyle bakalım Bay Sergei Nimov-Nemovich,
son günlerde karına merhaba dedin mi?

Sergei: - Dünden beri demedim,
ve sen Bayan Nimov-Nemovich, kocana onu sevdiğini söyledin mi?

Sophie:- Hayır, 100 yıldır söylemedim.
-Ya da hiç ornitorenk demedim.
-Şimdi söylemenin tam zamanı.

Sophie: - Ornitorenk
4

Kaşar

Kaşarın açılımını yapabilmiş insan yoktur sanırım. Nitekim başlığa aldanıpta açılımını yapacağımı sanmayın.
Bu yazımda bir film tanıtacağım.

Easy A


Liseye giden ve hızlı yayılan dedikolurdan nasibini alan bir kızın hikayesini kendi ağzından anlatan bu film 2010'un izlenilesi filmleri arasına girmeyi başarıyor .
İnsanların hakkımızda söylediklerinin , davranışlarımıza oranla daha etkili olduğunu güzel bir şekilde gösteren "Easy A" bir kızın kaşar adı altında yaşadığı avantajları ve dezavantajlarıda anlatıyor.

Will Gluck'ın yönettiği filmin başrolünde göz alıcı performansıyla Emma Stone yer alıyor.

Eğer ki kızıl saçlı bayanları seven biriyseniz Emma Stone 'u daha bir dikkatle izleyeceğinize eminim. .




Ve bu komedi filme Emma Stone'unda katkılarıyla 7 puan veriyorum. IMDB puanı 7.2

Haydin iyi seyirler..
4

Parti Vol 1500


Bizim partileri işitmeyen yoktur herhalde. Daha önce şu cümleyi kurdum mu bilmiyorum ama yine kuracağım : Türkiyede hep düşünürdük ; acaba alkol ucuz olsa halimiz ne olurdu . İşte Almanya'da bunu tecrübe ediyorum.

Dün gece yine ekstrem bir parti yaptık . Her partiden önce bizim evde sağlam bir içiyoruz .
Anlayacağınız altyapımız çok sağlam.
Neyse dünkü parti  başka bir öğrenci evindeydi. Yarım şişe votka ve bir kaç birayı mideye indirdikten sonra elemanlarla malum bölgeye yol aldık.

Burada ev partilerinin bazılarında şöyle bir sistem yapıyorlar. 10 yada 20 euroluk fiş alıyorsunuz ve onunla içkilerinizi alıyorsunuz . Tabi fiş bitsin diye bok gibi içmek zorunda kalıyorsunuz. Hal böyle olunca bir yarım şişe votkayı daha devirmek durumunda kaldım. Biraları su sayıyoruz ; yapacak birşey yok .

Gecenin ilerleyen saatlerinde hatırladığım 2 nokta var .

Fight : Evet bu noktada kavga etmeye çalışıyordum. Ettim mi bilmiyorum , kimle ettim onuda bilmiyorum , niye ettim onuda bildiğimi sanmıyorum. Tek hatırladığım 5 kişinin beni tuttuğuydu. Ve şu an bildiğim şey ise çenemde çok feci bir ağrı olduğu.

Epic Fail: 2. hatırladığım şey belli diskoya gidip içeri alınmamak. Bodyguard abiler tanıdık olduğundan hoş bir şekilde söylediler diye hatırlıyorum . Ama umarım yanlış şeyler söyleyip orada ki kredimi tüketmemişimdir.


Sonrası malum sabah yatakta pantolon gömlek uyanmaca.
Hatırlanmayan gecelerin hepsinin amk .