SlideShow

3

Vaskanson II


İyi bir inanç iyi bir yalandan daha sağlıksızdır, biri ölünceye kadar diğeri yatsıya kadar... 
-Vaskanson-

Arıların çiçeklerle sevişmesinden öğrendi insan sevişmeyi, ve bal yerine kötülükler doğurmayı öğrendiler sadece...
-Vaskanson-


İyiyi kendince iyi olan kötüler belirledi ve kötüye dışlananlar kaldı. İyiyle kötü futbol takımına seçilmek yada seçilmemekle aynı şeydi. İşte bu kadar saçmaydı sevap ve günahlarımız.. 
-Vaskanson- 
0

Vaskanson



İnsan kendi illüzyonu olan Tanrının bir illüzyonudur...
                             - Vaskanson-



Bir su kadar saf olabilen bir su kadar kolay kirlenebilir;
günah ve insan homojen bir karışımdır... 
                               -Vaskanson-
2

Pazartesi Sendromu


Bu pazartesi sendromu psikolojik heralde.. İş yok okul yok yinede pazartesi sendromu var.
Hayatımda ki bu süreksiz gidişata bir dur demem gerekiyor. Pazartesilerin icabına cumartesiden bakmam lazım belkide.. Rahatlamış bir cumartesi gecesi hoş bir pazarı ve ardından sendromsuz bir pazartesiyi getirebilir belki .. .

-İnsan hatalarını bir başka insanın doğrularında görür.. -
İnsan beyninin o boş şartlanmışlığı bu salak önermenin bile doğruluğunu sarsıyor..

Canımızın istediğini yapmalıyız, mantığıyla mı yaşamalıyız acaba ?

Bugün uyuşturucu istedi canım bi altınvuruş yapayım...
Bugün hız tutkum bastırdı şu otobanda bi 350 basıp geleyim..
Bugün libidom yüksek bir grup sex yapayım...

Kim bilir kaçıncı beyin sikilmişlikleri yaşıyoruz... İnsan ömrü ortalama 60 sene ama bence bu ömür beynin ömrü.. Çok bile sabrediyor bu kokuşmuş hayata.

Kendimden bir bok olmayacağını anladığım zamanla insanlardan bir bok olmayacağını anladığım zaman dilimi aynıydı.
Tecrübelerle kaşarlanmak yerine ismi anılmayan bir saf olmayı yeğlerdim..

Bişeyi yapmış olmak için yapmayı sevmemek lazım bazen.. Uçlarda tutkularla yaşamalı..

Yüzdün mü km'lerce boğulurcasına yüzmeli, sigaraya sarıldın mı ciğerlerini kanatırcasına ağzından düşürmeden..
Sevdin mi acıya acıta..
Hiçbir mutlu hayat yoktur..
Siz insanlara sadece mutluluk verirseniz (ki veremezsiniz) yinede ne kadar çok verirseniz o kadar tersini alırsınız..

Yeni atasözü :
Yılanla seviş , kimseyi koynunda besleme ...

Bildiniz. . . Benden ata olmaz , en azından şimdilik ...

Herşeyi iyi bilmek hiçbirşeye yetmiyor aslında. Çünkü bilgi ve tecrübe arzularınızı yada tutkularınızı dizginleyemiyor..

İnsanın ne arzuladığını kontrol edememesi garip bir olgu... 1 dakika sonra ne arzulayacağımı bilmiyorum.
Ama şuan tam tamına şuan sağlam bir kavganın ortasında kendimi bulasım var ..

Açılan kaşımdan akan kanın sıcaklığı bütün beni ısıtsın istiyorum. Sağ yumruğumun buluştuğu o yuvarlak hatlı surat dünyaya vurmuşum gibi hissettirsin beni...
Karnıma yediğim yumruk nefesimi kesmeli, Marsa gidip nefessiz kalmış gibi hissetmeliyim.. Ve Dünya'ya geri döndüğümde aldığım o ilk oksijenin hepsini sağ koluma oradanda yumruğuma aktarıp nakavt vuruşunu yapmalıyım...

Ve alın kanıyla kazanmanın o zevkli gülüşü suratımda belirmeli...

Hayatın rekabet olmadığını söyleyebilen bir insan tanımadım henüz.
Ne olursa olsun en kötü kendinizle yarışıyorsunuzdur...

Fuck the life , adopt the son of bitches...
2

Yatmadan önce yazısı ...Vol x

Oscar töreni sona erdi. Ama bununla ilgili konuşmayacağım.. Bu saate kadar ayakta kalmamın sebebi buydu.
Neyse bunun önemi yok. . .

İnsan, ne meraklı varlıktır. Belkide hayatımızda bir çok hataya merakımızdan düşeriz. Geriye dönüp baktığımızda bir merak sonucu en büyük yanlışlarımıza vardığımızı farkederiz. İnsan yanlışlarından ders alan bir canlı gibi gözüksede bunu en az yapabilen canlı varlıktır.

Abuk subuk insanların hayatımda sorunlar çıkarmasını hiç sevmem. Gerzek gerzek insanları kim sokuyor lan buraya...
Pıllarını pırtılarını toplayıp uzağa taşınsınlar.. Hatta mümkünse aynı oksijeni solumayalım ...
4

Mr. Nobody


Uzun süredir kafamı kuracalayacak bir film izleyememiştim. Ve dün gece Mr. Nobody filmi çıktı karşıma. Bir iki araştırmadan sonra direk izlemeye koyuldum.
Filmde birsürü senaryo birbirine olasılıklar dahilinde kurgulanarak bağlanmış . Yani aslında bir film izlerken olası bir çok filmin özet halini izliyorsunuz.. Her birinde ayrı bir duygu yoğunluğu ayrı bir dram yatıyor. . .
Hayatımızda seçimlerin ne kadar önemli olduğunu çok iyi vurgulayan filmlerden bir tanesi olmayı başarmış...
Ve tabi kuantum fiziğinin o egzantrik konularını senaryoya ufak ufak enjekte edip  izleyicinin düşünsel dünyasını zenginleştirmeyi başarmışlar.
Filmde sahne geçişleriyle kurgu geçişleri o kadar mükemmel ki herseferinde zevkten dört köşe olmanız mümkün...
Bu filmin tek kötü yanı şu olabilir: Ayrıntılara çok önem vermişler ve hiç bir şeyi kestirip atmamışlar bu nedenle arada durağan sahnelerden sıkılabilirsiniz   ; yinede bence bu kötü bir yan değil, üsluptur ama bazı insanlar sıkılabilir.
Film benden 10 üzerinden 8.2 almayı başarıyor.

Gelelim resmi bilgilere...

Yönetmen, Senarist:  Jaco Van Dormael

Oyuncular: Jared Leto, Sarah Polley, Diane Kruger

-Aşk bir omuzun ötekine değişidir... - 
5

Fack to the Future

İki gündür hiçbişey yazmadığımın farkına vardım az önce.
Evet bildiniz traş oldum. Ben sakallarım olmayınca pek güzel şeyler yazamıyorum. Banada ilginç geldi .
Hayat aynen devam ediyor. Okul tatilde olduğundan bütün gün evde pinekliyorum.
Dün gece 90. dakikada Bayern Münih  attığı golle inter milanı 1 -0 yenmiş oldu. E tabi bunun üstüne bira içilmez mi içilir.. Bir kaç bira götürdükten sonra her zaman ki gibi renk ziyaretine doğru yol almak için hazırlandık..
Gittiğimiz yerde bira fondipleyecektik ama birde ne görelim parti var. Normalde giriş 15 euro olmasına rağmen biz beleşten girmiş bulunduk.
Beleş içkide olunca yemede yanında yat partisinden oldu bu . Bi kaç saat sohbet içki falan derken bizim ufaklık sarhoş oldu eve gidelim falan dedi.
Eve doğru yola attık kendimizi.. Heralde 2 km lik bir mesafe var . . Kafalar epey bi güzel.
Bizim eleman demez mi hadi eve kadar joggin yapalım diye..
Ulan Hero senin neyine joggin; birde sarhoş kafayla..
Popomda solungaç çıktı arkadaş... Evrim teoriside böylece tamamlanmış oldu ..
Bu evrim teorisiyle ilgili düşüncelerimide başka bi postta açık seçik yazacağım .. Comin soon.

Neyse nerde kalmıştık , heh evin kapısını gördüğümde içimdeki hayvan sevinç çığlıkları atmaya başladı.. Zor bela kapıyı açtıktan sonra merdivene 1.80 uzandım.. Yaklaşık bi 10 dakika merdivende nirvanaya ulaştım ; daha doğrusu midemde çalkalanan bilmem kaç litre bira ulaştı nirvanaya..

Neyse lan sonra bi bok yapmadım.. Netten biraz 3 top oynayıp ayıldıktan sonra attım kendimi yatağa...

Bu arada iş buldum... Kötülükleri temizleyen Kahraman olucam.. Evet Bulaşıkçılık işi buldum ..
Geçici tabi , 1 ay falan çalıştıktan sonra kısmetse barmenlik yada garsonluk yapmaya başlıycam.. .
Money is money ...
15

Traş..

Böyleyim

After; nasıl olsam acaba
   



Böyle olcam bugün galiba... 

Edit: Bu bebekten istiyorum bitane... Kendimi boşuna traş olmuş gibi hissettim :|




10

Hoşçakal/Düet


Hoşça-kal...
Bazen kelimelerin anlatamadıkları olur..
Ve bazende duygularımızın anlatamadıklarını kelimelerin anlattığı...
Hoşça-kal...
Hiçbir dile çevrilemeyeceği gibi,
Hiçbir duyguyada çevrilemiyor...
Hoşça-kal...
Yarı buruk yarı mutluluk...
Hem gitmek var içinde hem kalmak...
Hoşça-kal...
Birlikteyken hoştuk...
Hep öyle kal..
Hoşça-kal...
Sen öznesi kalsın ki,
Biz özneside kalabilsin...
Hoşça-kal...
Yarım bir gidiş bu,
Gitmekte kalışın kelimesi...

Meclup
22.02.2011 03.32/Göttingen

---------------------------





Düş Sokağı Sakinleri- Hoşçakal

Zaman durdu
Bir gurbet olmuşken Ankara yüreğimde
Ellerim tutuldu sanki dudaklarım kendime kilitlendi
Hoşçakal sevgilim
Yüreğim durdu
Ne de heyecanla çarpardı
Sana dokunurken ellerim
Tenin beni örterken sevgiyle
Hoşçakal sevgilim
Yaşam durdu kapanıyor gözlerime dünya
Nerede mavi mutluluklar
Nerede sevdamız ve yarın umutlarımız
Hoşçakal sevgilim
Zamanım doldu
Hep birşeyler vermeye çalıştım sana
Bir ömrümü yalnızca sevgi vererek geçirebilirdim
Ama sizin vermeye pek değil hiç vaktiniz olmadı
Hoşçakal sevgilim Hoşçakal sevgilim
4

Hiçbişey...


Odama hapsolmuş durumdayım. 15 m2 içerisinde neler yapılabilir diye düşünmenize gerek yok çünkü yapılabilecek şeylerin hiçbirini yapmak istemiyorum. Çok iddaalı fikirleriniz varsa paylaşabilirsiniz tabi..

Eve gireli 3 saat oldu ama sıkıntıdan ölüyorum. Bugün nedense hiçbirşey yapasım yok, işin kötü yanı yatıp uyuyasımda yok.
Arada gelirler ya insana ; ot kıvamında bir ruh haline bürünür sebepsiz.
Heralde ben ya film izlerim yada  mal mal bilgisayarın ekranına bakarım.
Bu arada acıktım çok fena. Pizza yapacağım sanırım. Tabi popocuğumu kaldırabilirsem.
Bu ruh halinden hemencecik kurtulmayı diliyorum , yoksa bu insan yokluğunda aç kalırım.
Hani benim aşçım hani benim uşağım .. Tabi 3 kişi benim odamda biraz zor kalırız..
Kalsak bile aşçı uşağa uşak aşçıya sonra onlar komple bana olayının mecburi yanından nasibimizi alırız.
Evet ben arada çok sıkılınca böyle fükülgen şeyler yazabiliyorum.

Ayrıca nolmuş lan nolmuş nolmuş duydun mu diyesim var .. Ama yok elimde kayda değer hiçbir dedikodu kırıntısı yok. Mehmet Ali Erpil'in parmağına sıkmışlar .... Devamı reklamlardan sonra..

Sos aldım, 39 centmiş. Çok ucuzuma gitti. Memleketimde sos alırken fiyatları her görüşümde o sosu almaktan vazgeçiyorum. Nedir arkadaş zaten makarna pilav yapıyoruz; sos yemekten pahalı. Sokarlar böyle işe demekten alamıyor insan kendini ..

Bu hükümeti soslasakta mı sallasak , soslamasakta mı sallasak...
Bence barbekü sosunu falan yasaklasınlar.. Patates & Barbekü sosu mu takılacaklar..
Bide entelimiz var bizim.
Eşşekçi hüsamettin abiye gider önce ve şöyle der ;
"Hüsaymettiyn Ağbi , bana bizim yadigarın popo kısmından az yağlı bol bereketli 100 gr verebilir misin ? "
Hüsamettin abi işine sadık bir insan olduğundan , direk istenileni yapar.
Bizim entel az ötede ki Le Chante adlı sosçuya gider. Bildiğiniz sos cennetidir burası.
Ve bizim entel başlar hünerlerini konuşturmaya..

"Pardon, yarra yering şaraplarınızla aynı odada bekletilmiş " Parpeküğğ  "soslarınızdan iki tane alabilir miyim? "
Tabi sosçu arkadaş saygıyla eğilir, bu üstatta kimdir der içinden...

Eleştirilerimiz yerlerini bulmuştur umarım ...
Rey rey rey oy oy oy , En büyük Kömürspor...
Hadi eyvallah...
10

Almanyada Üniversite..

Ulan ben bu kadar karmaşık çorbaşık bir üniversite sistemi görmedim. Ders kaydı diye birşey zaten yok. Kafana göre almak istediğin dersleri alıyorsun ve bir siteden derse kendini ekliyorsun olay bitmiştir. Sonra derse girdin girmedin çokta önemli değil. Ödevleri yapsan yeter.
Neyse her işlem için farklı farklı siteler mevcut.
Sınav kayıt içinde başka bir siteden giriyorsun ve tan numarası pin numarası okul numarası gibi zımbırtılarla sınavlara kayıt olabiliyorsun.
Ölme eşşeğim ölme gibisinden işler.
Neyse ben 3 ders alıyordum 1 dersin sınavına kayıt olamamıştım. Geçenlerde 2 dersin 4 sınavına kayıt oldum .
24 ve 25 şubatta sınavlarım vardı.
Ulan sınavlar kaybolmuş.. 4 ve  5 nisandakiler duruyor..
Bu dönemi ders geçemeden bitiricez anlaşıldı ..
Ne sikindrik iştir bu arkadaş. Sıçayım alman sistemine.
Tek tesellim İstanbulda bitirdiğim üniversitenin trankripsiyonunu burada tercüme ettirip üniversiteye sunup derslerimi saydırabilmek. 5-6 ders saysalar , oh 2 dönemde biter üniversite.

Hadi hep beraber duaya sonrada namaza..
10

Beşiktaş-Fenerbahçe

Büyük derbi için ilk düdük az sonra çalacak...
İnternetten izleyeceğiz..
İki takımada bol şans , iyi oynayan kazansın..
Maçı izlemek isteyen olursa yan tarafta ki mail adresinden ulaşabilirler...
9

Love & Other Drugs

Uzun süredir hoş bir film seyretme fırsatı bulamamıştım. Bu film nedense hoşuma gitti. Hani öyle hayatınızın filmleri arasına girebilecek bir film değil ama böyle yetindirecek bir film. Nasıl desem bilemedim.. Duygusal ve eğlenceli. Suratınızda hoş bir tebessüm bırakıyor. Romantikliği çok abartılarda tutmamışlar. Aşırı cinsellik içeriyor...
Güzel bir romantik / komedi diyebiliriz.

10 üzerinden 7 alır.


Yapımcı, Yönetmen: Edward Zwick

Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Anne Hathaway

0

Yırtmışlık...

2. kez bizim elemanları ektim bugün. Öğlen 12 de katılmamız gereken bir organizasyon vardı ve ben bir iki yalanla yırttım..
Yaklaşık yarım saat önce eve geldiler ve yine manzara içler acısı. 
Sokaktan iki kişiyi zar zor kaldırdık. Birinin kafası yarılmış, konuşamıyor doğru düzgün. Birde ağladı , anlam veremedim ama üzüldüm.
Yazık lan dedim. Bende hatırlayamayacak kadar içip sarhoş oluyorum ama bu tür şeyler yaşamıyorum . Umarım hiç yaşamam.
Biraz buzladık elemanın kafayı falan ..
Kafamı ütüledi, almanca zaten anlamıyorum üstüne zil zurna sarhoş almancasını hiç anlayamayam. 
He diyip geçiyorum.
Çok sarhoş gördüm ama bu kadarını yüzyılda bir görmeli insan. Ayda bir görmeye başlayınca korkmaya başladım...

10

Blogta Kategori-Resimli Anlatım

Evet arkadaşlar, başlarda blogta kategoriye ne gerek var diyenlerden biriydim. Ama gün geçtikçe post sayısı çok yükseldi ve eski postlar çok derinlere gömüldüler.
Okuyucuya ( var mıdır ki acaba ) kolaylık sağlamak için kategori yapmak şart..

Neyse , googleda blogta nasıl kategori yapılır diye ufak bir araştırma yaptım ve şunu buldum.
Etiket üzerinden kategori yapabiliyorsunuz.
Ama böyle birşey yaptığınız zaman yazılara sadece bir etiket ekleyebiliyorsunuz.
Örnek olarak şöyle : 
Mesela filmlerle ilgili yazdığınız her yazıya " Sinema " etiketini ekliyorsunuz, başka etiket ekleyemezsiniz.
Çünkü blogunuza etiketler gadgetını ekleyip başlığını kategori olarak değiştireceksiniz .
Bu nedenle orada sadece kategori etiketleri çıksın diye yapacağınız şey tek etiket kullanmak olacak.

E tabi buda sitenizin googleda aranıp bulunma ihtimalini epey düşürecek.

Biraz uğraştım ve programcı mantığıyla olaya güzel bir çözüm buldum. 

Önce filmlerle ilgili yazılarınıza gidin hepsine sinema etiketi ekleyin. İstediğiniz kadar etiket ekleyebilirsiniz ama sinema etiketini unutmayın.

Sonra blogunuza "Liste" gadgetını ekleyin.

 Ve daha sonra açılan yerde başlığın adını "Kategoriler" koyun ve Liste Öğesi Ekle kısmına  kategori adını yazın "Sinema" .. Ve aşağıda ki resimde yuvarlak içine alınan yere tıklayın...
Oraya tıkladıktan sonra açılan yere şunu yazın :
http://blogunuzunadı.blogspot.com/search/label/sinema

Bunu hallettikten sonra öğe ekleye tıklayın. Ve daha fazla kategori eklemek isterseniz benzer işlemleri tekrarlayıp halledebilirsiniz...

Alıntı değil alın teri (=


8

Orospu


Fahişe kalpler dünyasında,
Tek gecelik aşklar olmuşuz... 
Kaldırım kenarına yakışıyor,
Mutsuzluktan uçuşan eteklerimiz...
Kırmızı, 
Günaha bulanmış dudaklarımıza ,
Ve ruhumuzun bekaret kanına ,
Yakışıyor sadece.. 
Bir asfalt gibi,
Kaç beden,
Kaç ruh,
Geçiyor üstümüzden...
Genel bir evde,
Tek delikten bakıyoruz hayata... 
Birinde kendi egolarımız,
Diğerinde başkalarının ki ... 
Ve her geçen gün,
Bir orospu doğuyor içimizde...
Kirlenmekten usanmayan,
Kutsal bir orospu... 

Her insan orospudur . Bu hariç bütün genellemeler yanlıştır. 



PS: Bu yazıyı kimse üstüne alınmasın. Bu ps bi kişi için yazıldı. Sadece bugüne denk gelmiş serbest bir şiir çalışmasıdır. 
Gerçi üstünüze alınsanızda çokta umrumda olduğunu söyleyemeyeceğim.. Yinede düşüncelilik ettim saygılar... 
0

Oh babe yea babe..

Bekar olmayı özlemişim ..
Dün gece sarhoş olduğum partide anladım bunu.. Almancamı biraz daha geliştireyim.. Hatta dil dile değmeden öğrenilmez sözünün gerekliliklerini yerine getirip yerine getirmekle kalmayıp farklı denekler üzerinde pekiştireyimde almancam renklensin biraz..

Yok aslında bekar sayılırdım öyle ciddi bir ilişkim yoktu ama yinede MFÖ nün çok güzel dediği gibi " Aldatmayı hiç sevmem.."

Yeni sloganımız No Love No Soul , Yes Sex Yes Body

Yinede heyecanlanmayın oturup yaşadıklarımı bloga detaylıca anlatmayacağım.

Yani sizin anlayacağınız yalnızlığımı artık sahte ruhlar yerine ıslak bedenlerle dolduracağım.
Sıkıldım ondan..
Zaten iş bulunca gerekli olan herşeyi tedarik etmiş olurum ..

Kerhane lambam var ama pezevenk gözlüğüm yok, birtane almam lazım...


Yukarıda bahsi geçen kişi gerçek yada hayal ürünü olabilir..
Bu blogta yaşanan hiçbirşeyin gerçekliği üzerine garanti veremeyiz...

Hadi siktirelim şimdi -Oh Yea
2

Lets Partyyy


Dün gece attım kendimi sokaklara. Yok lan sokağa falan attığım yokta , yaptığım mojitoda neredeyse yarım şişe votka kullanınca hızlı çarpıldım. Bir arkadaşın evinde votkaya devam ettikten sonra ver elini disko  . . .
Sonra bu arkadaşlara ayıp etmişim sanırım çünkü hatırlamaya başladığım kısımda başka arkadaşlarlaydım. Ne içmiştimde bu hale gelmiştim bilmiyorum.
Tesadüf karşılaşmışız tiskoda. Benim için diskonun öyle çok fazla bir anlamı yok. Rock barı her türlü tercih ederim ama burda rockçılar aşırı rockçı arkadaş. Korkutucu derecede yani . O yüzden diskoyu tercih ediyoruz.

Neyse lann ben niye hatırlamıyorum onu bilmiyorum. Votka bildiğin köpek öldürendi belki ondandır. %40 alkol vardı, genelde yüzde 37 olurdu .. Heralde bundan dolayı çok ucuzdu.

Sonra gecenin çok ilerleyen saatlerine gittik ..
Arkadaş anlatıyor ;
Ben tuvalete gidip parmaklamışım kendimi ; kusmak için lan.
Merdivenlerde oturup bütün derdimi anlatmışım , her detayına kadar ..  Eh alkol sen nelere sebepsin. Gerçi bu arkadaşa ayıkkende anlatırdım ama o kadar detaycı olmazdım.
Diğer elemanın doğum gününü kutlamışım.
Neyse üzerinden bu kadar geçtik olayların.
En son bi kız bişey diyodu bana. Valla beynim kızın şeklini algılayana kadar arkamı dönüp gitmiştim ben.
Zaten dediğinden bi bok anlamadım. Türkçe konuşmuş olsa bile anlamazdım. Ne dedin diye soracak halimde yoktu üstelik...

Bi ara alkolün etkisiyle dans ettim .. Bak bunu hatırlıyorum.  Aşağıda bi köşede anlamsız anlamsız sallandım. Lan sonra hop arkama biri yapışık dans etmez mi , bütün iç organlarım ağzıma geldi korkudan ve sinirden. Neyse bi baktım emin ellerdeyiz ama yinede uzaklaştım. En sarhoş halimde bile iç sesim bi boklar diyor anlamıyorum ben bu işi.
Sigara kağıtlarımı kaybetmişim ben. Ne yaptım acaba .
Bide çok enteresan bişey.
Ben diskoya 1 euro hesap ödedim. Giriş saatimiz 1 di çıkış saatimiz 5 buçuk. Nasıl bu kadar az hesap gelebilir ki. Zaten giriş ve vestiyer 4 bucuk euro tutuyor normalde. Yok anlamadım ben.
Bizim evdeki elemanlada karşılaştık gece. Yanında bi kız vardı . Böyle ikimizde mal derecesinde sarhoş olduğumuzdan. Brudeerrrr diyip mal surat ifadeleriyle sarıldık birbirimize.. Sanki aynı evde kalmıyomuşuzda 3 yıldır görmedik birbirimizi.

Lan sonra ne oldu bilmiyorum bi evin önünde merdivenlerde oturuyodum. Bi eleman zili çalıyodu. Diğerleri tartışıyodu az ilerde.
Ne çalıyon lan zili ...
Bişeyler alcakmışız kızın tekinden...
Bilinçaltım devreye girdi. Yapmam lan ben öyle şey.. Kullanmam .....
Neyse ki kapıyı açmadılar.
Sonra döner yemeye gittik.
Sonra eve bıraktılar arabayla..

Sabah 6 buçukta bizim elemanın odasına girdim. Muhabbet ettik. Çenem düştü falan. Hep kedi köpek gibiydik , kanka olduk bi anda.
Sonra ben odama gidip yatağa doğru bayıldım.

-Ama dün biraz yırtık bi insan oldum . Biraccık. -
1

Şımarmak..


Bugün kendimi şımartıyorum. Benim enlerim arasında ki en sevdiğim kokteyl mojitodur, daha önce bahsetmiştim.
Ve bugün eve dönerken kaufland' a girip malzemeleri tedarik ettim.
-Kahverengi şeker
-Limon
-Taze nane
-Buz şeysi
-Rom
-Soda
-Pipet
Malzemeler bunlar..
Ama ben şöyle yaptım. Pipet ve soda evde bulunduğu için almadım .. Limonuda unutmuşum neyse ki ev arkadaşlarından birinin limonu varmış dolapta , göz koydum.

Ulan bide taze naneyi bulana kadar anam ağladı. Dön dolaş dön dolaş dön dolaş sonunda buldum. Arkadaş saksıda nane mi olurmuş. Bizim memlekette bildiğin demet demet satıyolar. Burda saksıylaymış, bi yaşıma daha girdim. Nane ağacım oldu :mutlu:  Ağaç dediğime bakmayın küçücük saksıya nane ekmişler. Bu nanelerden kaç bardak mojito çıkar hiçbir fikrim yok.

Birde ben rom yerine votka aldım. Enerji içeceğide aldım. Şimdi baktım ki mojitoluk malzeme kalmadı votkaya dönüş yapabileyim. Sonuçta romla votka arasında öyle dağlar kadar tat farkı yok. Bide kokteylde olunca bu farkı anlamak epey zorlaşıyor.

Yan kasadaki tombul kız suratıma bakıp saçmasapan gülümsemez mi eşyalarımı poşete koyamadan vınladım.

Bisikletimin yanına park edilmiş saldırgan köpek sayesindede vücudumda kalmış son adrenalini attım. Ulan insan biraz kibar hırlar biraz kibar havlar, burası avrupa öküz dedim ona.

He buarada malzemeler arasında olan buz şeysi şey oluyor ; hani su doldurup buzluğa attığımız şey var ya o .
Gidip kadına eis box dedim ama kadın bön bön baktı suratıma 2 dakika sonra ice wurfel dedi. Gösterdi ve dedi çabuk ol kapatıyoruz . Hay dedim , şimdi 0.5 kalem ucunu kadına nasıl soracağım arayamamda , yeterli vakit yok. 0.5 ucumu alamadan çıktım.

Bide iş görüşmesine gittim. Burası olacak sanki. Garip bi dejavu yaşadım ama burası olacak sanki dememin sebebi bu dejavu değil. İş için görüştüğüm elemanda yabancı ve biraz değişik bir tip , genç ve çapkın öyle bir tip. Kan çekti gibi geldi bana. Ama burası için Nisana kadar beklemem gerekecek, işin boktan yanı bu.
Hadi bakalım hayırlısı. Belki daha öncesinde biri işten çıkar falan ve bana hoş bir süpriz olur . Kısmet diyelim ve bekleyelim .

Neyse çok uzattım , kim okuyacak şimdi bunu..
Lafın kısası şımartıyorum kendimi bugün...
Ve beni şımartan şarkıda şu ŞARKI...
3

Etik-et


Nejat İçler soyundu , Fatmagül iş buldu ..  Karşı komşu soyunsa bu kadar dikkat çekmez, evin bireyi iş bulsa bu kadar sevinilmez heralde..
Nejatın modası geçmişti aslında ama çıplak nejatın modası yeni geldi... Biz böyleyiz arkadaşım , soğumuş yemeği ısıtıp ısıtıp sunarız insanımızın önüne..

Kendinen 20 yaş büyük biriyle sevgili olan kızlara direk önyargılı bakan biz Sonerle Aylinin aşkına vay be ne aşkmış diye bakıyoruz.Evet bi bok olmaz bizden.


Ali Şota albüm çıkarmış üstüne klip çekmiş soyun diye.. Bakmışlar ki klipte insanlar soyunuyo , bu bizim insanımızı etkiler ya soyunurlar ya abdest alırlar demişler ve yasaklamışlar. Bizde çıplaklık yasak , erotizm ve tahrik serbesttir.
En önde gelen gazetelerimizde abuk subuk yorumlar altında mankenler ve e-gazetelerdeyse meşhur frikikler el kol sallarken, klip için soyununca yasaklanma oluyor. He filmde soyunursanız o sanattır ...  Lan bizde cansız mankenler bile namusuyla yaşayamıyorlar ve insanımızın dilinden ve belinden nasibini alıyorlar..


Bide bişi başkanı  Orhon Çeker'in sözleri var (31 çeker bu kişi gebermiş artık çekmekten)" dekolte giyen kişiye tecavüz süpriz olmaz" demiş.
Bu kişiye bukkake midir nedir o boktan yapmaları lazım da neyse..

Mısırda tacize uğrayan muhabiri duymuşsunuzdur hepiniz. Peki manşeti gördünüz mü ; " Cinsel tacize uğramadan önce ki son fotoğraf " . Ulan asıl tacizci sizsiniz .. Bu nasıl bir manşettir, direk şuna benziyor : Last scream before gang bang ... Yuh diyorum..

Yok azizim bizim memlekete aşkta sevişmekte ağır geliyor... Bırakalım unutalım biz bunları.. Başımızı öne eğelim ne ekersek onu biçelim.. Mis mis...
0

Nietzsche / Ben

KİŞİ, IŞIĞINI KARARTMAYI DA BİLMELİDİR, BÖCEKLERDEN VE HAYRANLARDAN KURTULMAK İÇİN.


Gerçekten de hayatın anlamı olmasaydı,ve ben anlamsızı seçmek zorunda olsaydım,bence de en seçilesi anlamsızlık olurdu.


 Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır?... Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş... 


BUGÜNE DEK VARLIĞA KARŞI EN BÜYÜK İTİRAZ NEYDİ? TANRI...


UÇURUMLARI SEVENİN KANATLARI OLMALI.

Yalan soyleyene karsi tetikte olmaktansa beni aldatmalarina izin veririm..



SENİ SEVİYORSAM SANA NE BUNDAN?

İNANÇ GERÇEĞİ BİLMEK İSTEMEMEKTİR.



Ben bu kulakların ağzı değilim.... 
2

Paranoya...

Paranoya , benim sahip olduğum birşey. Yok aslında sahip değilimde , bazı durumlarda edinebiliyorum.
Mesela buara paranoyaklaştım iyice. Ama sebebi yaşadıklarım..
Benim bünyemde sevgi çok birikmiş ise paranoyaklaşabilirim. Tabi bunun için karşı tarafın güvenimi epey bir sarsması lazım. 
Bir kaç yalan ve güven sarsıntıları sonrası paranoyam azıyor. Herşeyin altında bişey aramaya başlıyorum. Yanlış anlaşılmasın aradığım şey aldatılmak yada başka bir şey değil... 
Ama ne bileyim bir kıskançlık fırtınası kopuyor bende.
Gerçi sizi özlediğini size son 1 haftadır söylemeyen insan ayrıldığınızda bir başkasına söylüyorsa sanırım paranoyaklaşmakta haklısınızdır. .. 

Evet çok nadiren biraz abartıyo olabilirim ama hiçbişeyi konuşamıyoruz ki. Hiçbişeyin cevabını bilmiyorum. Herşey bir soru işaretiyken nasıl bu paranoyaya sahip olmayayım...

Bu yaptığım normal mi yoksa oha mı ? (Bu soruya cevap isterim ) 

Ve benden bu kadar ben daha fazla çaba gösteremeyeceğim.
Artık topu attım... Seviyorsa geri gelir ve çaba gösterir , sevmiyorsa herşey kalır.. 

-Hergün birşey daha biter , giderek acı vermez biten şeyler... Kayıtsız bir mazi oluş başlar sıradan izler bırakır Tutkulu Aşklar                            Aldırma Deli Gönlüm, Giden gitsin sen şarkılar söyle içinden boşver.....-


3

Öyle Bir Geçer Zaman Ki...


Bugün günlerden salı ve benim hayatıma miras kalan şeylerden biri bu dizi oldu. Artık her salı izlerim...

Ali Kaptana ders verildi resmen , öyle sevilmez dedi...
-Herşeyi yak şarkısı çalsaydı iyiydi..-

Bide düşündüm ki Meteyle Aylin gerçek hayatta çift olsalar birbirlerine çok yakışırlar.Kimbilir belki olmuşlardır.

Osmana gelirsek değişik bir çocuk.. Duygularını çok güzel ifade ediyor. Öyle bir gülüyor ki neşeleniyor insan, hüzünlendimide hüzünleniyor.

Ve öğrendik ki terketmek demek sevginin bitmiş olduğu anlamına gelmez...
4

Bir Avuçtuk...

Bir yanım arabeskti hep,
Ayrılığın arabeskini severim ben...
Sevdanın kibirlisini...
Kırmızısına kanımın karışmadığı gülü neyleyim ...
Bir yanım umursamazdı hep,
Kalışların o umursamaz görüntüsünü severim ben...
Siyah beyaz bir mahalle kavesinden çıkmayım,
Üstüme birincinin dumanı sinmiş,
Buram buram hasret kokuyorum...
Eski ahşap radyolarda,
İbrahimi hülyayı dinlerdik,
Ve gözlerimizde,
Meşhur türk filmleri...
Ağır çekimde birbirimize koşmak nasip olmadı hiçbirimize,
Biz hep ağır çekimde ters taraflara koştuk...
Tek marka gazoz vardı ,
Tek bakkalımız...
Ve tek kadın vardı benim için...
Şimdi gazozlar çeşit çeşit,
Bakkala abi sıfatı yakışmıyor,
Sana aşk sıfatı...
Kirli suratımın altında ki tebessüm,
O gazozu kazanmış olmanın vazgeçilmez tadı,
Şimdi hiçbiri yok,
Suratım temiz,
Ve tebessümde kirlerle birlikte gitmiş...
Karanlıkta içtiğimiz cigaralar gelir aklıma,
Kor uçlu cigaralarımız,
Gözlerinde parlar ,
Anlarım ki mutlusun...
Şimdi cigaralar bile parlamıyor gözlerinde...
Senli karanlıklarda yok üstelik..
İbrahim abinin şiirlerini dinlerdik,
Sanki ilk öğrendiğimiz kelimelerimizmiş gibi...
Sanki bütün sevdalar o şiirlerden ibaretti...
Bir avuçtuk o zamanlar,
Bir avuç sevdaydı bizim ki ,
Ve bir avuç mutluluk....


Şiirin ilham kaynağı aşağıdaki şiir olmuştur...

2

Kabus

Bir gecede bir milyon kabus...  Yinede her uyanışımdan sonra inatla tekrar uyudum... Bir gecede sadece bir insana dair bir milyon kabus görülebilir mi , görülüyormuş.
Bugüne güzel ve mutlu uyanmadım açıkçası...
Hatta umursanmadığıma o kadar emin oldum ki sabah sabah..
İşte öyle ....


3

İnançsız

Şarkılarla sevişmek,
Sensizlikle sevişmenin ilk adımıdır... 
Karanlığı okşamak ,
Tenini özlemektir aslında... 
Her saatin tıkırdayışında,
Ömrümden,
Yeni bir sen eksilişini anlamak..
Nice işkenceler icat etmişselerde insanlar,
Bir saat kadar olamamışlar... 
İçkiye günah demişler,
Sevmeye sevap..
Ve sevişmek yine günah... 
Şimdi seninle sevişmelerimize içerken,
Korkmadığım tek şey ölüm oluyor... 
Ve ben seninle sevişmenin günah olduğu ,
Bir cennet düşünemiyorum... 
Ve sen gidiyorsun,
Şimdi sen giderken,
Korkusuz bir hiç doğuyor...
Unutma 2 inin yanına 2 koymasaydın 4 olmazdı, 
Olmayan bir 4 oluyorum şimdi...
Ve günahsız kalan bir inançsız...
Bütün inançlarını sende bırakan,
Bir inançsız... 
0

Gecenin Şarkısı...

Gecenin şarkısının adı : Zakkum-Anlıyorsun ( Anlıyor musun ?)


Kokusu mu sinmis yastigina, uykuna gem vurmus
Arzusu mu dinmis yoklugunda, gozlerine perde dusmus
Gizlice akan gozyasinda, yanaklarin suyunu cekmis
Şarkısı mi bitmis kulaklarinda, gece yarisini coktan gecmis



Anliyorsun bitecek
Gozlerin renkten dusecek
Sancilarin, henuz bir bebek
Gitgide buyuyecek

Biliyorsun bitecek
Gozlerin yorgun dusecek
Yanlizlik, henuz bir bebek
Gunden gune buyuyecek

Bir mavi bisiklet mi kalmis, cocukluk ruyasinda
Baska renk mi duslemis kalbin, kirmizi odasinda
7

Erkek Olmak...

Bugün erkek olmanın en boktan yanlarından birini daha gördüm..
Erkekler ağlamaz demişler ağlamadık çoğu zaman.
Erkeksin sahiplenmelisin sevdiğini. Erkeksin daha çok sevmelisin. Bir kadına oranla daha çok.

-Kadınlar tanıdım çoğunu sevdim, aşklarımda oldu hemde uğruna ölebileceğim aşklar ... - Alıntı


Bugün bütün kırgınlıklarımı bir köşeye atıp kendimden fedakarlık etmeye karar vermiştim. Ve yaptımda bunu . Neşeli tavırlarımla herşeyi alttan alabilirdim. Güzel bir aşkın üstüne yepyeni mükemmel bir aşk yaratmaktı amacım. Yapabilirdim...
Tek bir adım yeterdi hepsini yapmaya..
Ama o terse doğru tek bir adım bütün hevesinizi kırmaya yetiyor. Ve içinizde ki bütün kırgınlıkları su yüzüne çıkarmaya...

Erkeksin sen , terkedilmek senin kaderin. Evet bir erkekseniz terketmek istemezsiniz. Birde çok seviyorsanız işte o zaman hiç terketmek istemezsiniz..
Bütün terkedilmişliklere inat bugün terkeden benim...
Çaba göstermeyi seven vazgeçmeyi bilmeyen bir insanın vazgeçmişliği bu.
Sebebiyse açık ...
Her sevgi sözcüğünüzde biraz daha kırıyorsa karşınızda ki kişi sizi kaçmalısınız , ona değer veriyorsanız kaçmalısınız.
Çünkü siz kırıldıkça kırma potansiyeliniz o kadar artar.
Ve neyse ki benim derdim sevgilim olsun derdi değil. Zaten öyle olsa herşey bir kulağımdan girer bir kulağımdan çıkardı ve onunla böyle yaşarken öte yandan günümü gün ederdim.
Ama işin içinde erkeklik ve aşk olunca işler öyle yürümüyor.
Bir kelimesi gününüzü bitirebiliyor veya sizin suratınızda silinmesi imkansız mutluluklar yaratabiliyor.


-Darağacına benzer aşk, bir düğümü eksik attın mı taşımaz seni daha fazla ... - B.V.
6

Ölüm'üm


Bu MÜZİĞİ dinlerken sanki bütün yaralarım konuşup anlaşıp hep birlikte açılmaya başladılar...

Ve gözleriminin önüne tek bir sahne gelmeye başladı...

Beyaz duvar ve fayanslarla döşenmiş az eşyalı geniş bir salonda duvara dayanmış yerde oturuyorum.. Sağ elim sol göğsümün altından akan kanları durdurmaya çalışıyor.
Saçlarım orta kısalıkta hafif yağlanmış, gözlerimde ki boş bakışı suratımdaki boş ifade tamamlıyor..
Müziğin ritmiyle kan akıyor bedenimden..
Oracıkta yalnız ölüyorum.. Evet -yorum, zamana yayılıyor.. 3 dakikalık bir müzik ömrüme yayılıyor..
Akan kırmızı kan yerin o soğuk beyazlığını canlandırıyor. Ölmeden önce ilk defa bir işe yaramış gibi hissediyorum kendimi.
Arada kafamı dahada dayamaya çalışıyorum duvara , sanki vurmak istercesine.. İster istemez gözlerim tavana değiyor. Hafif aralık ağzım biraz yamuluyor , tebessüm ediyorum sanırım.
Tuttuklarım, bıraktıklarım hepsi özgür.
Son nefeslerimi birtek ben duyuyorum. Ve sanki kelimeler tükenmiş kendime söyleyecek hiçbirşeyim yok. Öylece sessiz ve sakinim . Bir sigara bile yok yanımda. Belki bırakmışım belkide sigara içmeye değecek hiçbirşey yok..
Hayatta betimleyebileceğim son şeyler beyaz duvarlar beyaz fayanslar ve kendi silüetim oluyor. Karşımda ayna olmamasına rağmen görebiliyorum kendimi ..
Sanırım ruhum ve bedenim yavaş yavaş ayrılıyorlar..
Mutlu bir hayat varmışta mutlu bir ölüm yokmuş gibi yaşayıp durduktan sonra bu huzur dolu anda duygularım en büyük evrimlerini geçiriyorlar. Belkide son evrimleri.. Tek merak ettiğim şey onlarında benimle birlikte ölüp ölmeyeceği.. Sabırsızlanmama gerek yok , birazdan hepsini öğreneceğim ..
Çocukluğum geliyor aklıma , geleceğe doğru emeklemeye başlayıp sabırsızlanıp ayağa kalkarak koşmaya başladığım çocukluğum..
Neydi acelen diyorum kendime... Sevdiğim insanları düşünüyorum , bana can veren ailemi beni yücelten insanları.. Ve uğruna acılar çektiklerimi .. Şimdi hiçbiri yoklar .. Belki en iyisi böylesi.. Hayalimde ki gibi ölüyorum.. Soğuk bir evde yapayalnız.
Son hatıralarımdan kalan şeylerde özleyeceğim birşey olmuyor.. İyi tarafından bakıyorum. Hayatta hep yapmamız gerektiği gibi.. Hayata dair bir çok aptal alışkanlıklarım var .. Gideceğim yerde ihtiyacım olmayacak. Acaba onlardan kolayca kurtulabilecekmiyim...
Dilim dudaklarıma değiyor .. Susadığım geliyor aklıma , oysa susadığım o kadar çok şey var ki...
Nefret ettiğim birini dövüp akıtacağım kana susuyorum , ailemin bana sonsuz sevgisi ve desteğine susuyorum.. Sevdiğim kadınların kalplerine susuyorum , kendi gibi davranmayan insanlara küfretmeye susuyorum..
Ve bu susamak duygusuda az sonra sona erecek...
Öptüğüm dudakların bana soğuması gibi bu bedende bana soğuyacak..
Beyaz gömleğim artık beyaz olarak betimlenemez halde...
Artık tebessümüm biraz daha sesli hale geliyor..
Kulaklarımda bu şarkının puslu sesi hazırlanıyorum bir adım öteye..
Kana bulanmış sağ elimi kaldırıp bakıyorum ona , üzerinde ki çizgilere bir anlam yüklemek istiyorum ama olmuyor yapamıyorum..
Kendi anlamımı yitirirken son birkez birşeylere anlam kazandırmak istiyorum , olmuyor...
Sol kolum yavaşca yana düşüyor.. Sağ elim sol yanımda ki yaranın üstüne..
Beynime itaat eden bedenim sonunda özgürlüğüne kavuşuyor.. Ve onun terkettiği tek şey ruhum olurken, benim bıraktığım son miras beyazın üstüne kırmızı lekeler..
Hayalimdeki gibi yalnız öldüm ,
Bedenim yok ama kulağımda hala o son müzik çınlıyor ve yara hala açık...
Anladım ki ruhta kan bitmiyor..
Ölüşümün hikayesiydi bu..
Ve bu hikayenin diğer hikayelerden tek bir farkı var ,
O da kimseye anlatamayacak olmam....
1

Sevdim çok sevdim dırırım

Tarken daha Tarken değildi lan o zamanlar... Hatunlar tarkeen diye bayılmıyolardı falan. Yabancı turistler muah muah demiyodu. Evet geçmişte şöyle bi yuvarlanıp geri geldiyseniz konumuzun bunlarla alakası olmadığını söyleyeceğim..
Sinirlerim gerildi , bundan dolayı yavşak yavşak yazıyorum.
Hem gülelim hem içelim hesabı..

Sometimes çok seversiniz, işte bu sometimeslarda sevginiz için gösterdiğiniz çaba karşılığında alacağınız şey koca bir nah olur. Evet lan nah ..
Nah= Baş parmağın işaret parmağı ve ortak parmak arasından geçerek bütün elin yumruk haline getirilmiş hali..

Bu nah hareketini kaldırabilirsiniz belki ama bide böyle kolu dilleyip şapırt diye patlatırlarsa işte o zaman kaldırması zor olur. Hadi onuda kaldırdınız bu sefer oynar başlı bilek icat ederler.. Ulan sallanan nah mı olurmuş , oluyor; maalesef.. Yeni icat edilecek nahlar için şimdiden gelecek nesillerimize sabır diliyorum.

Neyse neyse ...
Size şimdi sorum şu ;
Bir hayal edin .. Birini çok seviyorsunuz ve onun için her zorluğu aşmaya hazırsınız ..
Peki ya sevdiğiniz kişi sizi herkesi alttan aldığı kadar alttan alıyorsa ,
Ve size sadece herkese güvenebildiği kadar güvenebiliyorsa ...

Bişey abla vardı neydi lan o. Hani herkes derdini anlatıyodu falan unuttum bak. Bende öyleydim bir zamanlar. O yüzden şimdi ablanın abi formatında biraz bilinçlenip müritlerime akıl vermem lazım...
Akıl paylaştıkça çoğalan birşey olduğundan paylaşalım diye buraya yazıverdim.

Keşke sevdiğinizin yarısı kadar sevilseniz değil mi... Evet dediğinizi duyar gibiyim. Belki seviliyorsunuzdur ama sevgi o kişiler için en ön planda olmayabilir. Kimseyi suçlayamayız..

Bu ŞARKI  pazar sevişgenmeyenlerine gelsin ...
10

How I Met Your Mother


"How I Met Your Mother" dizisi benim için en iyi dizi olmayı başardı. 6. sezonu devam eden dizi insanların duygusal arayışlarını duygusal ve eğlenceli bir dille anlatıyor.
Ve her çeşitten insanı koymuşlar..
Doğru kadını arayan - Ted
Gençlik aşkıyla ömür boyu giden mükemmel çift - Marshall , Lily
Kariyer kadını  - Robin
Ve tabiki iflah olmaz çapkın - Barney

-Marshall karakterini oynayan Jason Segel'ın mimikleri inanılmaz. -

Herşeyden önce diziyi bu kadar mükemmel yapan oyuncular arasındaki uyum. Dizide yaşananları gerçekle ayırt etmek neredeyse imkansız.

Yinede bu diziyi en sevdiğim yapan şey Ted karakteri sanırım.
Evet ikimizde aynı şeyi arıyoruz .. Ve Ted'in yaşadığı o ekstrem romantik flörtlere insan özeniyor.

Dün 6. sezonun 15. bölümünü izledim ve Zoey yeniden ortaya çıktı.
Zoey karakterini ilk tanıdığımdan beri epey sevmiştim. Hatta şimdi dünyada böyle bir karakter varmıdır acaba diye düşünüyorum.
Bu karaktere hayranlığımı anca bu kadar belli edebiliyorum.
Tedle yaşadıkları aşk başlangıcıysa pek bi hoş ...

Ve Zoey...


Umarım bu dizi hiç bitmez... 
0

Merak

Şimdi merak ettim,
Dünyanın bütün gizemlerini hiç sayarak,
Sadece seni... 
Dokunsam,
Tenin ürkermiydi benden...
Öpsem ,
Buz kesermiydi dudakların,
Sarsaydım ruhunu sımsıkı,
Kayıp gidermiydi ellerimden ...
4

Aşk Bira gibidir...

Beer=Love

Aşk , bira gibidir...
Soğuk bir bardakta servis edilir..
Çok tutamazsınız elinizde , üşürsünüz..
İlk yudumda ki tadı bir başkadır.
İçinize kadar işler..
Hele o ilk yudumdan önceki flört dönemi yok mu ,
Amma sabırsızlanır insan..
Ve bazen çok köpüklü sunulur , 
O güzel tadına ulaşmak için ,
Önce acı köpükleri aşmanız gerekir,
Oysa o acı köpükler tadacağınız şeyi sizin için özel bekletmiştir..
O soğuk bira yavaş yavaş ısınır ,
Yinede tadından hiçbirşey kaybetmez,
Ve siz bir bira severseniz,
Sıcak yada soğuk 
Büyük bir zevkle içersiniz..
Eğer değilseniz,
Bir köşeye döküp kıçınızı döner gidersiniz..
Ama her ne olursa olsun,
Her biranın dibi acıdır,
Her aşkın sonu gibi acı... 
Korkak bir aşıksanız ,
O dibi dökersiniz,
Yada ,
Biraz cesaretli olup onunda tadını bilirsiniz... 
4

İnsanlık, aşağılık bir duygu... / Never Let Me Go

İnsan olmaktan tiksindiğim günlerden biri bugün.. Kendimin insan halinden tiksindim .. Nedir lan bu, her boka ihtiyaç duyan bir bedene hapsolmuşluğumuz yetmiyormuş gibi beynimiz hastalıklı paranoyalarla sarılmış.
Yok arkadaş yok olmayacak böyle.
Şeytan diyor ki bir seri katil ol ve seçmece olarak kurtar insanları ve tabi kendini ...
Kuş olsaydım mesela abuk subuk ötseydim etrafta ; oh mis...

Ne değer biliyoruz nede başka birşey..
Herşey gereksiz gelmeye başladı . Bilim adamları insanları kurtarmak için uğraşıyorlar. Düşünüyorumda hangi insanları ; ulan bu insanlar sıçtığını temizlemiyor.. Neyini kurtaracaksın..

Geçende bir film izledim ..

Never Let Me Go - Asla beni bırakma

Organ nakli için klonlanmış 3 kişinin kısa hayatını anlatıyor. 26-28 civarı yaşlarda öleceklerini bildiklerinden yarım kalacak bir hayatı ve aşkı yaşamaya çalışan 3 kişi...

-Düşününce ne kadar müsrif yaşıyoruz..Ya korkularımız var sevdiğimiz şeyleri yaşamamıza engel olan yada güvensizliklerimi... -

Film çok çok güzel yorumlanmamış olsada gayet iyi ve bence izlenilmesi gereken filmlerden biri. Senaryo güzel ancak üzerinde daha fazla durulabilirmiş. Eğer ki senaryo üstünde biraz fazla durulup iyi bir yönetmenin eline teslim edilseymiş  epey bir ödül alırmış. Gerçi bütün bunlar 4 tane ödül almasını engellememiş...
1

Yatağın Sol Yanı


Sol tarafından kalktığı yatağı, 
Terkediyordu onu...
Oysa kalkıp giden oydu
Bitmiş ilişkilerin soğukluğunu andıran suyu,
Suratına çarptığında,
Gözyaşları ortaya çıkmamak üzere saklandılar...
Geçmiş taşıyordu,
Dağılmış saçlarında...
Kafasını öne eğdi  , 
Hep ileri bakan ayak parmaklarını gördü... 
Gittiklerini ,
Bıraktıklarını düşündü..
Geçmişi unutmamız gerekseydi,
Ayak olurduk... 
Geri adım atmakta zorlanan iki ayak...
Ve sonra dizleri çarptı gözüne , 
Çocukluk hayallerini,
Yara bere içinde taşıyan dizleri...
Şimdilerde,
Saflığını korumak için kullanıyordu onları ..
Ve bazense
Sevdiğine teslim olmak için.. 
Ve bükülebilirdi ...
Bükülebilmeliydik bazen..
Yeterince ,
Henüz kırılmadan..
Bu bir fedakarlık mıydı, 
Yoksa olması gereken mi...
Bükülmeyen dizler gibi,
Bükülmezsek,
Hayal olur,
Bütün ileri adımlar... 
Kan kırmızısı bir ruj sürdü dudaklarına,
Ani ve keskin bakışları,
Bir film şeridi öncesine benziyordu...
Terkettiği yatağına geri döndü,
Sanki aradan yıllar geçmişti...
Kolunu yatağın boş tarafına uzattı,
Ve sabaha uyandığında,
Uzanacağı boş bir taraf yoktu,
Yürümeye ihtiyacıda..
Kalmak istediği tek yer,
Yatağının sol yanıydı... 

0

The Hole In Me



We have big black holes in ourselves,
Need a rope
From Dreams
Falling leafs
Suicide our souls...
4

Yarım Kalan


Bak bir yıldız kayıyor... 


Ellerinle gözlerimi kapadığında,
Serilirdi önüme gökyüzü, 
Yıldızlı bir balkon ile birlikte...
Ve o balkondan,
Usulca kayardı biri...
Elimi cebime atar,
Metalik arardım,
Dipsiz kuyu için..
En güzel dilekler gözlerimi kapamışken,
Herşey yerinde kalsın istedim ...
Kalpten çıkma bir resim gibi, 
Gök-yüzü...
Ve Tanrı,
Gösterdiğinde öteki yüzünü,
Gitmeler başladı...
Ve sen gittiğinde,
Bütün yıldızlar kaysın istedim... 
8

Ben Hiç Sevemem

Vazgeçmeyi seven bir insan değilim ama yinede bazı durumlarda elinizden birşey gelmez ve kendinizi kendinize bırakırsınız...
Kapıdan çıkanlara şu şarkı armağan olur..
Bu şarkının garip bi anısı var aslında...

2008 yazında arkadaşlarla Edirneye yol alıyorduk.. Bertuğ Cemil  Yağmur şarkısıyla meşhur olmuştu . Ve o yüzden arabada mp3 playerden sürekli kendisini dinliyorduk.
Ve benim favori şarkım ben hiç sevemem şarkısıydı..
Edirne yolunu anımsatan bu şarkının bugün tekrar aklıma gelmesi bir enteresan.
Hayat garip tesadüflerle dolu.
Yada Tanrı yine sıkıldı ve beni gözüne kestirdi her zamanki gibi..
Yinede biz birbirimize inanıyor ve seviyoruz...
İki parmağımı öpüp gökyüzünü gösteren hareketi yapıyorum ve şarkıyı sunuyorum..

2

Ortak Şiir

Çok sevdiğim blog yazarlarından Sevgili Firste ile spontane bir şekilde ortak şiir yazdık..
Hayat tesadüflerle dolu sanırım.. İkimizde hayatımızdan bazı parçalarla şiiri tamamladık. Firste'nin sakladığı şairane ruhuda ortaya çıkmış oldu. Bence kendisi devam etsin diyorum sadece ortaklıkta kalmasın (=
Ve buyrunuz o şiir..

İNKAR
Bu ten bana ait değil,
Dokunduklarına benzetme,
Bu ruh sana ait değil...
Boşuna bakmasın gözlerin,
Bu gözler bize ait değil... (Hero)

Seveceğime inanma,
Bu kalp benim değil.
Hemen inanma,
Bu sözler ben değil.
Fotoğraflarla avutma kendini
Anılar bizim değil......(Firste)

Yarını boşver,
Bir gelecek varsada,
Bize değil... 
Susmasın dudakların,
Susamış olsamda,
Bu dudaklar bizim değil...(Hero)

Kurulama saçlarını boşuna
Islandığın yağmurlar
Gökten değil.
Ayılmaya uğraşma yok yere
Zihnindeki şarhoşluk
Şaraptan değil...(Firste)

Bir kadeh kalbime batmış,
Korkma ,
Ellerin kanda değil..
Yine üzerimde geçmiş,
Yıllanmışlığım var..
Senden değil...(Hero)

Duman var yüreğimde
Ateşi senden değil.
Sayıkladığım isim
Alınma senin değil.
Karanlık kırgınlığım
Merak etme sen değil...(Firste)

Ve aslında bir biz var,
Bu dünyada değil...(Hero)



Firste'nin de dediği gibi Hero kaçar, Firste kaçar.. 
Bu şiir inkar edenlere gelsin mi Firste ? (= 
6

Edirne Tava Ciğer

Benim enler listemde bulunan en sevdiğim yemek olan Edirne Tava ciğer .. Geçenlerde bir gece o kadar aşerdim ki anlatamam; gece rüyama girdi o derece..
Neyse ertesi sabah kalkıp hemen internette tarifini arayıp buldum. Ve bir kaç gün içerisinde malzemeleri tedarik ettim.
Derken yemeği yapabilmek için vakit bulamadım , ta ki bugüne kadar..
Sonunda kolları sıvayıp attım kendimi mutfağın o soğuk tezgahına...
Buzluktan çıkardığım ciğerin zarını bir güzel temizlemeye başladım. Elim donuyor, buzlar çözüldükçe heryerime bulaşan kan ve burnuma gelen koku beni çileden çıkarıyor..
280 gram aldığım şeyden 120 gram net et çıktı yada çıkmadı emin değilim.
Yalnız o temizleme işlemi nedir arkadaş. 1 saat sürdü . Kan revan içindeyim.. Kollarım ağrıdı falan.
Neyse sonra kanları suda temizledim falan . Bide ne göreyim bi sürü bi sürü zar çıktı ortaya. Suda temizleyince altta kalan zarlar gözükmeye başladı. Artık onları temizlemek için çok geçti . O yüzden saldım. Halimde kalmamıştı zaten.
Neyse aldım bizim yaprak yaprak kesilmiş ve temizlenmiş (ben tarafından) ciğeri ve bandırdım tuza. Yalnız tuzu biraz fazla kaçırmışım bunu yerken anladım. Neyse tuza bandıktan sonra buzdolabına attım ve 20 dakika beklettim..
Daha sonra çıkardım..
Tavaya yağımı koydum ve yağın kızarmasını bekledim.. Bu arada yağın kızarmasını beklerken ciğerlerimi buğday ununa buladım bir güzel..
Ve sonunda tavaya attım.
3 dakika kızarttıktan sonra soğan ve domatesle süslediğim tabağıma servis ettim . Biramı ve tabağımı alarak odama çıktım ve öyle bir geçer zaman ki dizisi eşliğinde afiyetle yedim.
Oh hamile kadınlar gibi rahatladım..

Ve fotoğrafını çektim sizin için..
Tadammm..

24

İnkar...

Bugün hayatın iki yüzlülüğünü anlatmak istedi canım ...
Yataktan yeni kalktım..
Hayatın bir yüzü bana güneş açarken bir yüzü sırtını dönmüştü...
Neyse aslında ben insanlardan bahsedeceğim..
Hani şu tek kötü birşeyde bütün iyi şeyleri silen insanlardan..

Herhangi biryerde bişeyler paylaşırsınız ve bir gün herşey bitince anında silerler.. Oysa ne kadar acizler değil mi ..

Tek bir kötü şeyde herşey tersine döner mesela. Papatya fikrini değiştirir ve daha nice şeyler.

Ben insanların karaktersizliklerine hayran kalmaya başladım. He yeri geliyor bende karaktersizleşiyorum.
Ama insanın dobrası güzeldir, sırtından bıçaklayanı değil . Kim bilir kaç saçma kişiye güveniyoruz...

Bugün başlarda çok canım sıkılmamıştı bu olaya ama az önce sıkıldı. Kendime çok kızdım.
İlk defa bu kadar kızdım sanırım. Çünkü benimle onun arasında geçen hoş bi konuşmayı silmiş olması herşeyi açıklar oldu.
Neyse o kendine konuşacak yeni bir insan bulur zaten . O yüzden onun için üzülmüyorum. Kendinide bulur birgün.

Bugün anladım ki , insanlara bir yudum su bile vermeyeceksin seni tükrüklerinde boğarlar...
Ve kadınlar için olan mutlak gerçeği tabi ki Nietzsche söylemiş ...



Kadınların yanına mı gidiyorsun? Kamçıyı unutma.
Nietzsche
8

En'ler listem

En Sevdiğim Kitap : Sabahattin Ali- Kürk Mantolu Madonna

En Sevdiğim Roman Karakteri -Jacques Reverdi     La Ligne Noir(Siyah Kan) - Jean Christophe Grange kitabından 


En Sevdiğim Film - V for Vendetta


En çok bana benzeyen film karakteri - Jesse ( Before Sunrise ve Before Sunset filminden) 

En Sevdiğim Yaşlı Türk Aktör - Çetin Tekindor

En Sevdiğim Türk Aktör- Fikret Kuşkan veya Murat Yıldırım

En Sevdiğim Yabancı Aktör -  Ethan Hawke

En Sevdiğim Yapı - Kız Kulesi

En Sevdiğim Müzik Tarzı - Alternatif

En Sevdiğim Komedi Dizisi - How I Met Your Mother

En Sevdiğim Türk Dizi- İkinci Bahar

En Sevdiğim Gençlik Dizisi- Dawson's Creek

En Sevdiğim Yabancı Aktris- Marion Cotillard

En Sevdiğim Yemek- Edirne Tava Ciğer

En Sevdiğim Renk - Siyah 

En Sevdiğim Şehir - İstanbul 

En Sevdiğim Ülke - Henüz bilinmiyor

En Sevdiğim Hobi- Yazmak 

En Sevdiğim Spor- Futbol 

En Sevdiğim Yanım - Güçlü Kişilikli Olmak ( bknz: Berker) 

En Sevdiğim İçki - Rakı (Tabiki sek  ) 

En Sevdiğim Kokteyl - Mojito 

En Sevdiğim Shot- Absinth 

En Sevdiğim Takım - Fenerbahçe

En Sevdiğim Futbol Filmi - Green Street Holigans 

En Sevdiğim Aşk Filmi - Before Sunrise yada Jeux Den Fants

En Sevdiğim Solist- Kurt Cobain 

En Sevdiğim Hayvan - Kurt 

En Sevdiğim Fantastik Hayvan- Ejderha

En Sevdiğim Deniz Hayvanı - Katil Balina

En Sevdiğim Ev - Çatı Katı  boğaz manzaralı ufak ama şirin bir ev  

En Sevdiğim Hayalim - Dünyayı dolaşırken bunu oralarda çektiğim fotoğraflardan kazandığım parayla yapmak

En Sevdiğim Araba - Mustang Eleanor

yada Camaro olabilir...

En Sevdiğim Bira Markası - Krombacher

En Sevdiğim Pasaj -Atlas Pasajı 

En Sevdiğim AVM - Capacity 

En Sevdiğim Oyun - Heroes 

En Sevdiğim Online Oyun- Ultima Online

En Sevdiğim Türk Grup - Ezginin Günlüğü yada Yeni Türkü

En Sevdiğim İçecek  - Ice Tea

Şimdilik aklıma gelenler bu kadar..