SlideShow

0

Jurassic World Eğlence Parkı


Aslında benim bu filme gönderme yapmama gerek yok film kendi içerisinde kendi kendine gönderme yapmış. 
Kim kaldı eskilerden Jurassic Park hastası ; bir ben bir sen bir de T-Rex. İsterdim ki dinozorların o gizemli dünyasında Raptor koştursaydık her daim. Düşünsenize at üstünde değil de raptor üstünde olan savaşları ; çok daha seksi olurdu. Neyse konuyu fazla dağıtmayayım da filme döneyim. 
Dediğim gibi ben Jurassic Park hayranı bir filmkoliğim ; o filmde ki suyun titreme sahnesi bütün bir filmi unutulmaz kılmaya yetmiştir. Yani sizin anlayacağınız o filmde ki gerilim o filmi efsane yapan en önemli unsurdur.
İşte bu gerilimden yola çıkarak Jurassic World'ü ele alırsak karşımıza yavan bir film çıkıyor. He yavan olup zevk verme şansı yok mu ; tabi ki var. Macera seviyorsanız ve dinozorlardan da hoşlanıyorsanız kesinlikle zevk alacaksınız bu filmi izlemekten. Ama öte yandan eskiyle kıyaslayınca hayal kırıklığınız kaçınılmaz olacak. 
Ah şu para göz insanlar ; herşeyi olduğu gibi sanatı da sömürüyorlar. Film kesinlikle gişe kaygısıyla çekilmiş ; başlıkta da dediğim gibi Jurassic World eğlence parkı.. Film de gerilim en alt seviyede tutulmuş , ayrıca bir damla kan gördüğümü hatırlamıyorum. Siz dünyanın en vahşi hayvanlarıyla ilgili bir film çekiyorsunuz ve bir damla kan yok (vay mk) ; gay , vejetaryen vampirleri anladıkta dinozorlara ne oluyor ... 
Neyse neyse ; eğer ailecek bir film izlemek istiyorsanız Jurassic World tam sizlik. He bir de bu sefer ailenin ergen üyeleri sıkılmasın diye güzel bir bayan koymuşlar; seksi bir kıyafet ve topuklu ayakkabılarıyla dinozorlardan kaçıyor.
Gel gelelim bu filme notuma : 
6.1 
İyimser bir not bile olabilir. Öyle Chriss Patt'i falan koyarak tribünlere oynasanız da benim aklımı çelemezsin Holyfood .. Ayağını denk al. 
İyi seyirler öpüldünüz. 
2

Tesadüf

Başımdan geçen bişeyi anlatasım var ama 6 senelik blog macerasında pek fazla anonimliğim kalmadı. O yüzden arada tesadüfi okuma ihtimallerinden tırsmıyor değilim. Neyse ne yine de anlatayım...
"X akrabası diyor ki bizim çok uzun süredir tanıdıgımız birinin kızı sizin oralarda; ona bi yardımcı oluver . Senin telefonunu verdik sana ulaşacaktır. Bu y kişisi bizim kıza ulaşır ; ben de bizim kızdan telefonu mesajla alınca bir bakıyorum ki bu telefon numarası benim telefonumda zaten kayıtlı. Bizim kız da yanımda ne desem bilemedim .. Beni bir panik almadı değil ya neyse."
 Ve şimdi Flashback gelsin.
Ben bu yaşlı yaşıma rağmen halen üniversite yollarında koştururken bunun yanı sıra part time profesyonel garsonluk yapıyorum ; evet evet çok profi bsg. Biz garsonlar sosyal ilişkilerin orospusu olma yolunda ilerleyen enteresan varlıklarız diyebilirim ; malum bu varlıklar olaraktan insanlarla kendi çizdiğimiz çizgiler içinde sosyal iletişimlerde bulunuyoruz. Düzenli bir ilişkisi olan biri için benim çizgilerim yeterince dar ; oysa içimde büyüyen şeytani bir benlikte yok değil. Velhasıl günlerden bir gün bir iki bayan gelmiş bizim oraya neyse servis ediyorum falan ; aralarından biri türkçe konuştuğu için ona türkçe servis ediyorum ; kendisi epey yeni buralarda . Yurtdışında tanıdık bir dil görmek insanı her zaman çekiyor  ; kendisi telefon numaramı istiyor ben de veriyorum haliyle.. Kesinlikle herhangi bir art niyet yok ; ben de yok onda da olduğunu sanmıyorum. Dedim ya benim düzenli bir ilişkim var herhangi bir yanlış yapmaya niyetim olmadığı kadar saçma sapan yanlış anlaşılmalara da yol açmak istemiyorum. İşte bu nedenden dolayı bu kızın bir iki mesajından sonra numarayı engelliyorum ; herkes için gayet makul ve masum bir çözüm diye düşünüyorum. Fazla da tartıp düşünmüyorum da neyse . Aradan uzun zaman geçiyor ve çat türkiyeden x akrabasından bir telefon. ..

Velhasıl kendine faceten yardımcı olmak amacıyla mesaj attım kendisi de kısa bir cevap verdi ; pek sikine taktığını sanmıyorum ama yine de kendimi kötü hissettim.
                       "İyi kalpli bir şeytan olma yolunda emin adımlarla sevişiyorum."

0

Derin Siyah


 "Ne kadar oldu vapurla karşıya geçmeyeli ,
                                             Oturup bir çay bahçesinde çay içmeyeli...."

Hem ben bu şarkı hakkında yazmasam olmaz.. Yaklaşık dört haftadır milyon kaçıncı kez dinliyorum bilmiyorum .. İçimi depreştiriyor ;

"Yanmışız aman halimiz duman ,
                                        Yetmiyor zaman aman aman ..."

Ne desem bilmiyorum ; sertab dinleyince İstanbul'u koklar gibi oluyorum. İçimde sanki bir martı kalkıp uçmaya başlıyor boğaz semalarında .. Ve kendine güzel bir vapur seçip ona aşık oluyor..

"Ben yine taşlara vurdum deli başımı , 
                                Sürüklüyorum kendimi tesadüf aşklara ..."

Vapura aşık bir martı.. Hiç olacak şey mi ; her aşk gibi bu da imkansız olanından... Hem vapur dalgalandırıyor o güzelim mavi saçlarını ; kalbi alev alev kokluyorum dumanından .. Herşey aşka elverişli...


"Bir adım atsaydın ben hazırdım halbuki,
                                                      Kendini bıraksan taşırdım gel gitlerini...
Neden kabuk bağlamaz ki bu gizli yara
                                                         Biraz daha dayansan sarardık belki"

Oysa ne kadar çok aşığın varmış ; peşinden koşarken anladım bir ben sürüsüyle... Hepsi bir bendi ama sende başka başka birdi. 


"Ben yine yollara düştüm yine zorlara
                                                     Hem korkak hem gözü kara uçlardan uçlara !!!
Ben yine taşlara vurdum deli başımı , 
                                Sürüklüyorum kendimi tesadüf aşklara ..."


Ve hiç peşinden ayrılmayacağım ; belki de sevdiğim sen değil arka planda ki manzaran ... Hem bahaneler ne güzel , seni denizden dolayı seviyorum Tanrıyı gökyüzünden dolayı... Şimdi sen buna binbir anlam katabilirsin ; maviyi seviyorsun derini seviyorsun diye..
İşte bu yüzden kendimi seviyorum belki de en çok ; derin mavi kendimi .. Ama bilir misin çok derinlere inersen mavi kalmaz artık ; çünkü hepsi siyahtır. Derin Siyah!
0

Müftü Abla Hovar-da

"Hüküm giymiş hayaller  ...
Günah bunun neresinde...
Sarıldık tuzaklarla...
Yine de Aşk Boyun Eğmez!!!"

Ah be ne zamanlardı diyesim var ..  Aşkların boyun eğmediği zamanlar ; çiçeklerin bile üstünde ki aşıklara ithafen daha güzel açtıkları zamanlar... Hem ne güzel söylemiş Emel Müftüoğlu ablamız hovarda şarkısını ; eskiden insanlar bir çok duygu uyandıran şarkılar yaparken bugünler de sadece bir duyguya yöneliyorlar. Oysa hayat duygular resitali  : 


"A ciğerim söyle neyleyelim ? 
Sevmeyelim de taşa mı dönelim ... 
Bu yüreği kimlere gösterelim ,
Kim bilir kimdir aşk ile yanan ?"

Ne ateşi buluyoruz bazen ne aşığı ;  bir yolcuyuz gördüğü ilk handa sarhoş olan...    Ya aşklarımıza sınırlar koymasalardı ; tek Tanrılıktan sonra tek aşklılık gelmeseydi ... 

"Sen arada sırada uğra bana 
Hovardayım diye kıyma bana 
Fikri firardayım uyma  bana 
Oyuna gelme aman aman. .."

Emel Müftüoğlu bende milyarlarca duygunun aynı anda bahar mevsimine girmesini sağlayan Hovarda Tekli albümünü yapalı 20 sene olmuş . Emel ablamızı gözlerinden öpüyorum.
8'mişim o zamanlar ben ; kim bilir neler düşünüyordum .. Hangi müstakbel kadına aşıktım ; hep çekingendim ama kadınları hep sevdim ; Tanrının farklı yüzlerini sever gibi ...
0

Bugün Çiftli Olsun

Hem 16 da çift sayı ; bugün uzun süre sonra bir gün içerisinde iki post atmış olayım. Ruh halimin polenlere özendiği zamanlardayım ; bir o kadarda kırılgan. Bilmem eskiyi hatırlıyor muyum yada eski beni hatırlıyor mu ; sanırım Duman dinledikçe geçmiş saplantılı biri olduğum geliyor aklıma ; tabi geçmişte.
Geçenlerde ilk defa ve geç defa dinlediğim Öyle Dertli şarkısıyla takıldım yine Duman'a . Hem özlemişim hem de garipsemişim. Ne bileyim abi ; öyle bir ses ki bağdaştığı ilk şey hayatının ilk aşkı. Sen şimdi oturmuşsun başka bir ülkede bambaşka bir şehirde başka bir kültürde başka bir kadınlasın.. Sana dair bir sen bile yoksun aslında ; ben insan öldükçe uzaklaşır sanıyordum oysa insan yaşadıkça uzaklaşıyormuş herşeyden ; kendinden , sevdiğinden , özünden.
Hem ben epi topu 27 yaşındaydım 28 e ne kadar gün saysamda ; ne kadar hayat dolu ya da ne kadar bıkmış olabilirdim ki ; hafıza kayıpları yaşıyorum yada hafıza kaybetme oyunları oynuyor vücudum kendi kendine . Kendimden bihaber yaşıyordum bu şarkıya kadar ; iyi mi oldu kendimi bulmam ; görelere göre değişir.
"Öyle dertli dertli bakma gören olmaz "
Harbiden olmaz ; insan 3 evreden oluşur derler dün bugün gelecek. Peki ya bu 3 evreyi 3 le çarparsak kaç evre oluyor ? Evrim bile evrilmekten bıkmışsa , en sert dinozor yumurtaları bile intihara kalkışmışsa neden zorluyoruz ki .
Belki sadece bir an'ı özlemişimdir , belki sadece bir şarkıyı , belki sadece bir kadını ; yine de hepsinin toplamı sadece bir ben ediyor. Milyarlarca olan benlerden bir tanesi.. İşte bugün o beni özledim ; en tutkulu aşklardan daha tutkulu bir şekilde özledim o beni .


"Alnım dik yürüyordum önümde uzanan dağlara doğru, o kadar emindim ki bütün dünyanın benlerden oluştuğuna ; korkmuyordum sensizlikten. İmkansız kelimesi hafızamdaydı nasıl olsa . Ama hiç hesaba katmamıştım ; ya sen sadece bir ilüzyonsan ! Biri kanıyorsa aslında hepsi kanmıştır...."
0

Gray


"Heteroseksüel bir Dorian Gray"'im ben. . .

Dudaklarından şehvet , gözlerinden arzu akan bir adam. Karanlık sokakları adımlarken en çıplak yalanların meme uçlarını avuçlayan bir ağaçkakan... 
                                               Kolay değil; bağlılık yeminlerini mezar taşlarından içmek... Ve sabaha dek en kasvetli tabloların üstünde sevişmek...
              "Vejetaryen bir Dracula" yım ben ; o güzelim şakaklarda binbir orgazmla dans eden... Dedim ya vejetaryen ; kanını sadece şehvetli dişi kırmızısı dudaklardan içen. . . 
                                               Kolay değil ; şeytanlarını sofrada beslemek... Ve damarlarını en bulut dikenlerde bilemek...

                         "Siyah kalpi bir Katil" im ben; aşkla cinayeti denizci gibi düğümleyen ... Ve en derin kan göllerinde kemik çeken... 



                    "Bilmem; belki de hayal kırıklığına uğramış intikam peşinde koşan bir Tanrı'yım ben... Her tutkulu kadın yaratışım ; yeni benler salışım ... "
0

Herkes Ağlar Aslında


Herkes ağlar aslında ; bitmeye yüz tutmuş bir sigaranın son alevi gibi. Herkes ağlar aslında ; denizin dibinde ama bir o kadar uzak dağlar gibi. Ve herkes ağlar aslında ; sevdiğine bağırıp çağırırken son nefeslerinde.
Yalan söylemek isterdim şuan ; hemde öyle büyük yalanlar söylemek isterdim ki beynimin bütün hücrelerini ömür boyu kandırırcasına. Bir kadını ne kadar sevdiğiniz mi önemli yoksa onunla neler yaşadığınız mı ... Herkes ağlar aslında ; ve bazen birlikte ağlarlar, kaç kere sildiniz sevdiğiniz kadının gözyaşını yada o sizin kini. Empati kurulamayacak durumlar vardır bazen işte ben de o durumlardan birindeyim şuan. Kalbim titriyor , beynim şekillendiremiyor bazı şeyleri. Kendimi o kadar çok soyutlamışım ki hayatın gerçeklerinden acısal şeylere tepki vermem geç ama derin oluyor bazen.

Herkes ağlar aslında ; süper kahraman yada soğuk kanlı bir katil olan babanızın ağlamasıyla anlarsınız bunu . 

Bir komşum var benim aynı zamanda ev sahibim ; ellili yaşlarının ortasında sert mizaçlı birisi. Biraz iş kolik biraz da hobikolik biri aslında. Çok paylaşmışlımız yok ama az da sayılmaz . Hem bir kere birlikte oturup içtiniz mi pek çok paylaşmışlıklardan daha fazla paylaşmışlık sahibi oluyorsunuz . Neyse bu abimiz çok sempatik bir ablamızla evli. Öyle fazla çevreleri de yok bizim gördüğümüz kadarıyla ; yıllardır birbirine yeten sempatik bir çift . Çocukları yok amma güzel bir köpekleri ve iki tanede kadife sesli papağanları var.  Şu an Sezen Aksu'dan Beni Unutma ve git şarkılarını dinliyorum ; o kadar manasızlar ki . Kimbilir bu çift kaç şarkı paylaşmıştır arasında ve kaç gözyaşı beraber. Bugün yavru köpeklerine göz kulak olmamızı rica ettiler ; hanımın ameliyat olması gerekiyormuş.. Ve akşam üzeri geri geldiğinde öğrendik ki ; herkes ağlar aslında .
Durum kötüymüş; hastalık heryerini sarmış. Onun sesi bizim içimiz titredi; ne empati kurabilir insan ne de başka birşey. Kaç soğuk algınlığı geçirdiler kimbilir beraber ve kimbilir kaç duygusal an...

 Ve şimdi....

" Herkes ağlar aslında ve ölmekte göz yaşlarına ait."