SlideShow

0

Ne kadar çok o kadar hapis


Taşınma arifesi, en sevdiklerimden biri olan "Ne kadar çok malın var o kadar bağımlısın" mottosunu bi daha anıyorum. Şerefsizim herşeyi atasım var ; tabi viski koleksiyonunu karaciğere bindirmek lazım. Ulan zengin bi adam değilim ama ıvır zıvır bitmiyor; 30 tane usb 1000 tane kartpostal, xbox ve oyunları, dvd filmler, müzikler, kitaplar, laptop, fotoğraf makineleri diye uzayıp gidiyor bu liste. Yok abi yakında başarabilirsem sıfırlayacağım herşeyi kiralık yaşayacağım anasını satayım. Düşünsene 3 farklı kıyafet setin olacak.(3 pantolon ,3 kazak, 3 gömlek,3 T-Shirt,1 Ayakkabı , 1 Ceket/Mont) Ne gerek var havluya falan, kuruyacaksın ya yaz güneşi altında yada kuzey rüzgarı ayazında. Az eşyan olacak bir sırt çantasına sığıp gelebilecekler seninle. Ya da ayrılıklara alışacaksın her defasında bırakacaksın bir çok şeyi geride.
Bana kalsa ben herşeyi saklarım yada saklardım ; artık daha duygusuzum daha rahat atıyorum bir çok şeyi. Mesela geçende 70 parça kıyafet verdim , üzerine şiirler yazdığım abuk subuk kağıt parçalarını da attım çöpe.
Aslında herşey kapitalizmin zincirleri ; para kazan eşya al, daha çok kazan daha çok al, aldıkça bağlan bağlandıkça sessizleş; sonunda evlen, kredi çek ev al. Ne kadar çok bağımlıysan o kadar çok korkun vardır ; kaybetme korkusu. İşte bu korkuyla insanlığın yüzde 80'i dışarıda olan kötülüklere tepki veremiyor, risk alamıyor.

Öyle bir dünya isterdim ki ;
İçinde bir sen çırılçıplak,
Ruhu okyanus kıvamında ,
İçimizden akacak...
0

Küçük bir başlangıç


Bilmem; yazmalı mıyım... Neyse boşvereyim yazmayayım ne sizi ne de kendimi hayatın gerçekleriyle daha fazla üzmeyeyim bu gece.
Önce gecenin şarkısıyla başlayalım ;
Robin Schulz & Judge - Show me LoVe ( Tık Tık )

Bugün ev malzemelerinin satıldığı o büyük marketlerden birine gittim ; türkçesini bile unuttum anasını satayım. Burada Baumarkt diyorlar; neyse ne zükümse işte ondan. Gitmeliydim çünkü bu pazar götüngen'de dördüncü kez taşınıyorum. Yaklaşık iki buçuk yıldır kız arkadaşımla beraber tuttuğumuz evde kalıyordum ; ev sahibinin bazı mecburi özel ihtiyaçlarından dolayı yeni ev arama durumunda kalmıştık. Biraz şans biraz torpille şehrin merkezinde gayet hoş bi ev bulabildik. Şans tanrıları bizi seviyordu. Bugün anahtar teslim faslı sonrası evin acil zaruri ihtiyaçlarını not edip alışveirşe çıktım. Çıkmaz olaydım ; fakirlik çarptı suratıma.
Bir küvet 4 bin tl; lazım olduğundan değil, dedim ya suratıma çarptı. Neyse ben en ucuzundan gidip duş perdesi ve demiri, banyoya bir duvar lambası mutfağa da tavan lambası alıp kasaya yöneldim. En basic markaları ve malzemeleri almama rağmen post cihazının tecavüzünden kaçamadım.
Bakalım yeni ev bize daha ne masraflara patlayacak.
Bu yeni evde ne kadar kalacağımız belli bile değil ; belki 3 ay sonra iş bulup uzaklara kaçacağız ama 3 ay sokakta kalma gibi bi lüksümüz de yok. Hayat bazen farklı mecburiyetler getiriyor, ki hiçbirinden şikayetçi değilim. Diğer insanların aksine hayattan garip hazlar aldığım da oluyor hiç haz almadığım anlar da . Ama yine de diğer insanların aksine genelinde memnunum; son zamanlarda insanlarda gözlemlemlediğim o memnuniyetsizlik beni efsane germiş durumda.
Çok sikimsoniksiniz amınızakoyim. Kendime son zamanlarda sosyal çevrede bir yer edinemiyorum ; vaktim olmadığından değil; ben  iki karpuzu bi koltuğa sığdıramayanlardanım sanırım. Hem ilişki sahibi olup hem arkadaş sahibi olamıyorum. Kadınlarla sosyalleşmek restricted area , kafa dengi erkek bulmak zor ; yeni bağlar kurmak için de vakit yok. Sanırım saçma bir paradoksun içindeyim.
Yabancı dillerde kendimi ifade etmeyi sevemedim gitti ; eskiden severdim gerçi koynuma girenlerin kendini o ye; go on diye ifade etmesini. Sanırsın "when i was young , i was like a playboy " yok lan biraz abartıp egomu tatmin edeyim dedim; çok görmeyin hımısını. Libidom hep yüksek ama özgüvenim az bu aralar, hem belki cazibe mi bile kaybetmiş olabilirim. Onun yerine shredded bir vücut, sağlam kondisyon (pompacı mülayim kondisyonu) ve ip man sporu yapıyorum. Daha 4. seviye olsam da hoşuma giden bir spor yada dövüş sanatı; ileride bir sifu olma ihtimali neden olmasın.
Göreceğiz ; e bari yazının da resmi onunla alakalı olsun.
0

Dua Lipa ablamıza selamlar yada sis'e

Ben böyle bazı bazı şarkılara tutulurum anlık aşık olurum falan ; hatta genelinde gelir burda paylaşırım bu durumu. Bugün bizim kızın üvey anneannesinin doğum günü vardı trenle oraya gittik; arabaya tam bindiğimizde radyoda bir şarkı çalıyordu ah dedim budur Shazam Shazam söyle bakam kimdir bu şarkıyı dandanlatan...
Bütün gün dışarıda olduğum için şarkıyı baştan sona dinleme fırsatını bi türlü yakalayamamıştım ; eve geldiğimizde de biraz şekerleme biraz film derken anca şimdi dinleme fırsatı bulabildim herhalde 10. kez çalıyor şuan. He film olarakta Creed'i izledim ; belki film üzerine yazarım bi ara. 

Fazla detaya giremedim; duygularımı yüzeye çıkaramadım... Maalesef şarkının büyüsü altındayım , yada mallık sendromunda.

Dua Lipa  -- Adını yediğim ; hoşuma gitti bea.... 

Tipini yediğim... 

Birazda sözlerle sevişelim ... 

I see the moon
I SEEE THE MOON
I see the moon
Oh when you are lookin  at the sun
not a fool
I'm not a fool
not a fool

Oh but when you're gone


When you're gone
When you're gone
Oh baby, all the lights go out
Thinking oh that, baby, I was wrong
I was wrong
I was wrong
Come back to me, baby, we can work this out
Oh baby come on, let me get to know you
Just another chance so that I can show
That I won't let you down, oh no
No I won't let you down, oh no

Cause I could be the one
I could be the one

I see in blue
Oh and you see everything in red
And there's nothing that I wanna do for you
Do for you
Do for you
Oh cause you got inside my head
Oh but when you're gone
When you're gone
When you're gone
Oh baby, all the lights go out
Thinking oh that, baby, I was wrong
I was wrong
I was wrong
Come back to me, baby, we can work this out
Oh baby come on, let me get to know you
Just another chance so that I can show
That I won't let you down, oh no
No I won't let you down, oh no
Cause I could be the one


I could be the one
Be the one, be the one


Will you be mine?
Oh baby come on, let me get to know you
Just another chance so that I can show
That I won't let you down, oh no
No I won't let you down, oh no
Cause I could be the one
I could be the one
I could be the one


The One olmaya hiç niyetim yok; 28 yaşında hala sıradan biriyim ve bu sıradan dünyada fark göstermek gibi bi niyetimiz yok bırakın o bize kalsın. 

0

Başlıksız


İnsan yazmayı özlüyor ,
Ya da yazmak insanı...
Gece karanlığı özler mi hiç ,
Şeytan günahı... 
Benim ki de öyle işte;
Özlüyorum yalnızlığı.

Hayatta ne kadar benim tarzım olmasada daha bedensel şeylere yöneldim ; mütemadiyen spora gidiyorum, haftada iki gün wing chun antremanına gidiyorum , sigarayı bırakalı 3 yılı geçiyor. Bıraktım derken sadece keyif içicisiyim diyelim ; ayda 2-3 tane içiyorum gibi bişey. 10 sene günde 1-2 paket içen birine göre başarılı ; gerçi bırakmamda katkıları olan midemi es geçmeyelim . 
Alkolü bırakamam diyordum hep ama bugün spor nedeniyle 2 haftadır ağzıma damla sürmediğimi farkettim. Yaşım 28 ulan ne yaratacaksam kendimden ; bi gereksiz gaza gelmeler falan. Yok neymiş 3 ayda 8 kilo kas aldırıcam vücuda he bi de gidip wt de 8. seviyeye yükselicem 2016'da . Anlayacağınız kasıcam kendimi ; bütün bunlar 2016 hedefleri listesinde var. He bi de olursa yüz bin avro kazanmam lazım bir sene içerisinde. Başka bir şeyler daha yapmam lazım ama kendime fazla vakit ayırabildiğimi söyleyemeyeceğim ; sanırım düzenli hayat düzenli ilişki şeyleri beni bozdu. Bana ait olmayan bi hayatı yaşıyormuşum gibi ; nerde melankolik tanrıyla mütemadiyen pasif agresif sohbetler eden ben. 
"Eskiden çıplak gelirdi geceler ; sevişirdik simsiyah."