SlideShow

0

Tarzan mı Hozier mi


Dün gece "Legend of Tarzan" filmini izlemek üzere gece matinesine gittik. Film görsel olarak hoştu ama öyle senaryoya pek kafa yorulmamış. Yapımcıların keselerini doldurmak için yaptıkları bir başka film. Yine de oyuncular güzel seçilmiş; Margot Robbie Jane olarak karşımıza çıkınca bi hoş olmuyor değiliz. Üstüne Isveçin karizması True Blood dizisinden tanınma olan Alexander Skarsgard karşımıza gösterdiği güzel Tarzan performansıyla çıkınca ve bu ikisinin yanına Christoph Waltz ile Samuel L. Jackson ekleyince ortaya pekte kötü bir film çıkması mümkün olmuyor. Sırf oyuncuları için bile izlenebilecek bir film zaten eğlencelik olunca bir pazar akşamını süslememesi için hiçbir neden kalmıyor.
Yine de o bu değilde; beni etkileyen ne film ne de Margot Robbie; ara sıra film esnasında o güzel gözlerine dalsak ta.

Sinemada film biter ve jenerik akmaya başlar siyah ekran üzerinde; ortalık ideal karanlıktır ve genelde o jenerik ile birlikte bir şarkı akar gider. İşte o jenerik müzik bu filmde enfesti.

Ve karşınızda Hozier - Better Love


0

Yavaş yavaş

Dudağımda dört uçukla vazgeçilmezim olan bilgisayar sandalyesi üstünde oturuyorum yine  ve tabi kulağımın vazgeçilmez sevişleri kulaklıklar... Dün Kemal Sunal abinin ölüm yıl dönümüydü, bugün bayram arefesi ve yarın bir başka soğuk bayram gurbet ellerde. İnsan mı yitiriyor kültürünü yoksa medeniyet dedikleri canavar mı tüketiyor hepsini ... Arka fonda Müslüm baba çalıyor  Nilüfer parçasıyla :
" Çoktan değişti herşey ,
 Aynı değiliz ikimizde ....
...
Artık geri ver;
Geri veremezsin aldıklarını..."
Müslüm baba da yok buralarda Kemal abi gibi bayramlar gibi... Hayat bizi yavaş yavaş tüketiyor yavaş yavaş öldürüyor... İnsanı kendisi yapan geçmişi ne çabuk ve ne yavaş silinip gidiyor.
Oysa ben Tozkoparanın serseri mahallerinde büyürken öğrenmiştim raconları , Kocamustafapaşanın ucundan deniz gören pencerelerinde melankoliyi efkarı.. Vefa bozası kokan sıralarda aşkları; Bakırköy'ün yarattığı şizofrenik sancıları.. Son hız giden bir Taksim dolmuşunda hayalleri sarhoşluktan dönen birinin midesinde tutmaya çalıştığı aşk kelebekleri gibi uçurtmalara ip bağlamayı..
Ve bugün dostlarla, aile ile bir duble rakı yerine yalnız dublelerde viskiyle bitiriyoruz akşamları.. Sis-teme göre mutlu, sis kalktığında ise çırılçıplak mutsuzuz ve hep olduğu gibi.
Bilmem; yavaş yavaş ölüyoruz işte ... Ve korkaklar siz sadece bir kere ölürsünüz acısız, sapsade.. Cesurlar her gün en kanlı sahnelerde tadını çıkararak acının... Ruhları sevip bedenlerle sevişenler aslında cennet kapısına işeyenlerdir...

Artık geri ver .....