SlideShow

1

Triology

Bu kesinlikle çok deneysel bir paylaşım; çok beğendiğim üç şarkının sözlerini iç içe geçirip anlamlı bir şiir ortaya çıkarmaya çalıştım ne kadar başarılı oldum bilemiyorum. Umarım hoşunuza gider.
Daha fazla emek verip daha güzel şeyler ortaya çıkarılabilirdi.

Poetry from three different songs lyrics :

I want to hide the truth
But my hands been broken, one too many times
But with the beast inside
There’s nowhere we can hide
So I'll use my voice, I'll be so fucking rude
Don’t get too close
Look into my eyes
Cast off those wide-eyed hopes and dreams
When you feel my heat
Mind matters matters not
Just stay ahead of me
The path we made is clear
Don’t get too close
It’s dark inside
No need to see you there 
Words they always win, but I know I'll lose
And I'd sing a song, that'd be just ours
But I sang 'em all to another heart
And we'll lose 
Look into my eyes
And I wanna cry I wanna learn to love
But all my tears have been used up
Don’t get too close
It’s where my demons hide
This is not safe for me to see



The list of songs:
Dark Tranquility - Mind matters
Imagine Dragons - Demons
Tom Odell - Another Love
0

Fifthy shades of music


Kaydı mı bir kere insanin kemanının yayları; öyle kolay kolay oturmuyor hiç bir şey yerine..
Ne demiş bir gün ezgi o beyaz defterine :

'Eksik bir şey mi var; anlayamam...
Kalksam duraktan dolmuş gibi, arka koltukta unutulmuş gibi.. Terliklerimle gelsem sana sonunda aşkı bulmuş gibi...'

Herhalde pek bi eksik kalmamıştır artık.. Çok severim Ezginin Günlüğü'nü; ama onlar öyle her gün dinleyebileceğiniz tarzda bir grup değil. Çakralarınızın açık olduğu, duygularınızın mantığınızı yatağın demirlerine kelepçeleyip kırbaçladığı zamanlara yakışan bir grup; sizin anlayacağınız eski zamanların fifthy shades of music ' i.
Özlemişim; hem de öyle böyle değil be. Kendimi zamanın sokaklarında rüzgara karşı koşar gibi hissediyorum ve öyle bir koşuyorum ki sanki uçarcasına; beni tutacak ne bir kaldırım ne bir gökyüzü var sanki. Bütün tutulmalara inat, güneşe gölge düşürebilecek yine bir tek benim.. Koşuyorum terliklerimle...

Öpüldünüz.
0

Ağır göte gelmek



Mansik yazısında size Aralık'ta solo bir Riga gezisi yapacağımdan bahsetmiştim. Şu an yaptığıma henüz pişman değilim aslında bana göre pişman olmayacağım ama mantıksal düşünürsek çok pişman olacağım bir gezi oldu; sizin anlayacağınız ağır göte geldim.
Oraya birazdan geleceğim; önce biraz Riga hakkında yüzeysel bilgi vereyim. Old town gerçekten muazzam; dar sokaklarında şık barlarıyla ve o eski mimari yapılarıyla sizi sizden alıyor. Benim gibi Aralık ayında giderseniz arnavut kaldırımlarında kayıp düşüp beyninizi akıtmanız kuvvetle muhtemel; neyse ki ben bir iki bale dansı hareketiyle götü kurtardım.  3 günde sadece şehrin merkez bölgesini gezdim ki bu benim tembelliğimden ve havanın soğukluğundan kaynaklandı. Yoksa bütün şehiri gezmek için bir buçuk gün yeterli olur. Benim size tavsiye edeceğim mekanlara gelirsek liste şöyle :
Easy Beer: Size verilen elektronik kartla gidip bira musluklarından self service yapabileceğiniz gayet hoş bir pub. 30 farklı bira çeşitiyle istediğinizi deneyebilirsiniz. Ben 15 ini deneyebildim ve uzun süre normal bira içebileceğimi düşünmüyorum.

Rock Cafe : Hem oturup içmek için güzel bir mekan hem de partilemek için. Gece 1 den sonra üst katında parti tadında canlı müzik veren gidilmesi gereken yerlerden biri. Coyote Fly adlı klübe nazaran 10 kat daha iyi.

Folkklubs ALA: Orada pek fazla vakit geçirmek fırsatı bulamadıysam da zevkine güvendiğim biri tarafından tavsiye edildi ve içerisinin atmosferi gayet hoş. Yemek için rezervasyon yapmanız gerekebilir.

B-Bars: Gayet ciks bir bar; genelde 30 yaş üstünün takıldığı ve herkesin şık olduğu bir restorant bar. Gece 12 den sonra dj ve kokteyllerle beraber değişik bir karaktere bürünüyor. Kesinlikle gidilesi.

HHC - Hardcore Hangove Club : Eğer lokal ufak bir mekan görmek istiyorsanız kesinlikle gidin derim; yerlilerin gittiği gayet salaş ve ucuz mekan. 

Mekanları anlattık şimdi insanlara geçeceğim ve tabi niye göte geldiğim konusuna. Sanırım 10-12 kişiyle falan tanışma fırsatım oldu. Kimisiyle daha kısa kimisiyle daha uzun vakit geçirdim ama çoğu gerçekten zevk veren enteresan kişilerdi. Misal tanıştığım kızlardan biri eski dansçıydı ama ilginç yanı dansçı olması değil de müthiş komik olmasıydı. Kara mizahı bu kadar iyi kullanan bir insanı tanıdığımı hatırlamıyorum. Onun dışında tanıdığım çiftin amerikan olan erkeği Mike'ta müthiş pozitif ve komik bir insandı; kendisi 40 yaşını geçmiş olsa da enerjisi beni benden aldı desem yalan olmaz. 
Ve son olarak gelelim su gibi türkçe konuşabilen Letonyalı'ya.  Aslında çok fazla söyleyebileceğim bir şey yok ya da söylemek istemiyorum ama uzun süre sonra ilk defa çok heyecanlandım ve bu güzel bir şey... 

Ve tabi ki yazının şarkısı