SlideShow

2

Kaç Işık yılı !?

Bir Ocak ayının ikinci çeyreğini avucumun kenarına yapışan simit susamlarını kuşlara atarak geçiriyorum ; bazen paylaşmak kadar paylaştığınız şeyin küçüklüğü takılır kafanıza..
Bir kadın çıkıp gelse kapınıza saçları önünde gözleri kirişte ; kapı mıdır sizi kararsız bırakan ?! Başka yer ve zamanlar yaratırken kalbinizin kara deliklerinde ; kaç kez küflendi , kurtlandı duygularınız.. Biz hep sığ ve kompleksli düşündük : nerden emin olabildik ki martıların attığımız balıkları , ekmekleri aradığından... Ya sadece buldukları için arıyorlarsa...
Bacasından çıkan dumanların üstünde seyahat ederken altlarından kayan gökyüzünü seyrediyordu ; geminin kokusu genzini yaksada kuşların yürüyüşü suratında ki tebessümün orda kalmasını sağlıyordu.
Anagramatik düzende hayata yaklaştığında insan çok hoş bulduğu şeyleri boş bulmaya başlıyor yada çirkin... Ya mesafeler ; ya mesafeler !? diye sorası gelmiyor mu insanın .. Hani hiç sevmediğimiz şu mesafeler ..
Kaç adımız birbirimize ..
Kaç km umutlar...
Kaç kadem hayat...
Kaç deniz mili rüyalar...
Kaç ayak ihanetler...
Kaç yard ana rahmi...
Kaç parmak bir bebeğin yüreği...
Kaç arşın Tanrı...
Kaç punto sevgi kelimeleri..
Kaç kulaç nefretler...
Ve kaç ışık yılı ölüm...

Siz kaçın , kaçtıkça sevilir Tanrı kaçtıkça sevilir herşey...
3

Evin Kuzey kısmı

Burnumun tıkanıklığıyla gökyüzünün tıkanıklığı aynı güne denk geldi. Neyse sövmeyeceğim.
Poposunu klozete yerleştirmiş kabız bir insan moduyla kendimi eve yerleştirdim. Çıkasım yok ; varımsı yok .  Kuzey Güney'in 17 . bölümü internete düşmüş ; bizim el izlemez mi! Uzun süredir, Handan hanım karakteri gibi gerici bir karakterle karşılaşmamıştım ; insanın yolda görse dövesi geliyor . Ve tabi kuzey karakteri ; uzun süredir böyle benimseyip sevmedik bir karakteri. Kuzeydir , candır. Eyvallah.

Kıvanç Tatlıtuğ'u sevmememe rağmen bu durum böyle.
Neyse ne.
İstanbuldan döneli 1 buçuk hafta oldu. Depresif damarlarım aktifleşti falan.

 Ne kadar güçlü olursan ol bir çizik yeter öldürmeye. 
0

2011 The Year of Naturel Disasters

Kısa Kısa 2011.

24 Ocak - Moskova Domedodovo Havaalanında bomba ; 34 ölü ve 180 yaralı. Yılın ilk terör saldırısı.

11 Mart- Japonya'da 9.1 lik deprem ve ardından tsunami . 15.840 ölü 3.926 kayıp.

1 Mayıs- Osama Bin Laden'in öldürüldüğü Obama tarafından açıklandı.

7 Temmuz- İlk yapay organ nakli gerçekleştirildi.

22 Temmuz- Norveç'te farklı bir terör. Sağcı bir Norveçlinin gerçekleştirdiği saldırıda 76 kişi öldü.

31 Temmuz- Thailand'da selden yaklaşık 13 milyon insan etkilendi. 650 kişi öldü.

5 Ağustos- Nasa MRO'nun Marsta su bulunabileceğine dair görsel kanıt getirdiğini açıkladı.

23 Ekim - Van'da 7.2 lik deprem . 604 ölü.2.200 bina hasarlı.

15 Aralık- Amerika Birleşik Devletleri , Irakla olan savaşın sona erdiğini resmi olarak açıkladı.

16 Aralık- Filipinler'de Fırtına  1.249 ölü , 1.079 kayıp.
3

Istanbul

Evet evet inanması zor ama 14 ay sonra tekrar istanbuldayım. Hislerimi anlatmam zor ; sanki eskiden izleyip çok beğendiğim bir filmin çekildiği sokaklardan geçiyorum. Oysa bu sahnelerin hepsi bana ait-ti. Aitlik zor şeymiş. Power türkte feridun çalıyor -hala aşkın olduğu yer varsa söyle , dokunulmazsam ölücem .. kendimi kendimden çıkarsam sıfır kalmaz..- bu şarkının hit olduğu zamanlar İstanbul'un arka sokaklarında aşk dokuyorduk, dostlukları derin muhabbetlerle kuruyorduk.
Neyse Istanbul'da 2. günümdeyim 5 gün daha var. Fazla kapılmadan yaz aşkı gibi kısa olmalı bu sefer ki İstanbul sevişmesi.
Fazla söze gerek yok , vakitte yok .
Bu arada hava ne böyle , Aralık ayında yaz yaşanır mı yaşanıyormuş...
1

Runaway Love


Be my Runaway Love...
Öyle kendimden pek bahsetmeyeli uzun oldu ; eyvallah..
Değişiyor muyum sorusu hormonlarımın etki ettikleri de dahil tüm hücrelerimde sert bir döngüye girdi.
Menopozun genç ,erkeksi ve seksi modeli mi yoksa.
Çok asabiydim ben ne oldu da bu kadar sakin ve umursamaz biri olmayı başarabildim derken dün bütün gün boyunca hiç sigara içmedim ve aslında hala çok asabi olduğumu anladım. Değişen ben değil de insanlarla aramızda ki çizgiydi ; artık pek bi kalınlaşmıştı.
Don't keep me waitin...
Yakın zaman diliminde hala cesur olup olmadığımı da öğreneceğiz. Bakalım kendimi duygusal belalara balıklama atabiliyor muyum ...
Atasım yok ; biraz değişmeliyim herhalde.. Kişilik olarak değilse de hayat tarzı olarak olabilir .
Melankolinin dozunu çok çok azaltmışlığım zaten blog yazılarımda da net bir şekilde gözlemleniyor.
Aşık olabiliriz demiyorum ; belki öpüşürüz belki sadece sebişiriz. Sevişmek diyesim gelmedi bugün ; sebep kökünden gelmeliydi sevmek kökünden değil . Sebişmek iyidir.
Gelişen almancamla özgüvenim doğru orantıya girdiler. İş böyle olunca , kendimden korkmaya başladım. Hırslı bir ben benim hayatıma ağır gelebilirim; en azından şimdilik .
Ulan şu yazarlık , şairlik hayalimize dair bir adım atsakta en azından gelecek kaygısını bir nebze hafifletsek diyorum.
Hani hem yaş uygun hem statü.
İlla böğründen sikilmişe dönmek lazımsa döşümüzü açarız..
Plütonik aşklarımız vardı ta ki gezegenlikten dışlanana kadar.. Evrensellik boş iş ; her kümeye giren elemanları gösteren bir boş küme sembolü de yok üstelik.
Nerde kalmıştık ..
Wanna run away love ?
Haftaya İstanbulda'yım. Al birde burdan yak. Sikilmiş kafalara sevişmiş duygular ekleriz.
14 ay geçti . Adaptasyon mu azaptasyon mu bilemedim. Hem belki türkçeyi unutmuşumdur , belkide türkçe beni unutmuştur.
Milyonlarca dilde seni seviyorum diyebilsek ne olur ki ana dilinde diyemedikten sonra .. Önemsiz bir detay  ; önce dil uyumu lazım ; ten uyumundan hallice.
Hem sıcak şarap lazım geldi şimdi ; çok yüklenmiş olabilirim bugün kendime. E bünye bol partili 5 günün ardından bütün günü evde yalnız geçirmeyi kaldırmıyor.
Gündüzü bilmeyen güneşe çıktıktan sonra karanlıktan korkmaya başlar mı hiç !?!
Sizi şarkıyla başbaşa bırakayım.
Klibi de izleyiverin. Kadında asaleti ve tarzı severim o ciyetten.
Eyvallah
6

Düşündüm de ...

Kışlık kıyafetlerini üzerine geçirmiş bir kadınla,
Üstü örtülü sevişmelerimizdi sonbahar ... 
Düşündüm de ; 
Dünyada ki bütün şeylerden arınmış vücudunla ,
Aşk yaşamayı seviyordum ben ,
İç çamaşırların dahil... 
Omuzlara tutunmuş bluzun askılı kadınında,
Karşılıklı intiharlarımızdı ilkbahar...
Düşündüm de ,
Tanrıda ki bütün şeylerden arınmış ruhuna rağmen,
Tek başıma ölmeyi seviyordum ben, 
Sen umutlarım dahil... 
0

Warrior

Biz ne dövüş filmleri gördük geçirdik diyesim var.. Oscarlı Rocky'ler , efsane Bruce Lee filmleri ve türlü türlü asyalı karakterler..
Tabi ki hiçbir dövüş filmi salt dövüş olamaz ve olmamalı ; hal böyle olunca piyasada çok olan bu tarz filmleri birbirinden ayıran şey senaryolarında ki detayları oluyor.

Bu noktada 2011 yapımı olan Warrior filmi devreye giriyor. Türkiye'de henüz vizyona girmemiş olan bu filmi internetten izlemeniz mümkün olacaktır.
Öncelikle filmin yönetmeni ve oyuncularını aktarayım.

Yönetmen koltuğunda Pride and Glory filminden tanıdığımız Gavin O'Connor oturuyor.
Başrollerde ise öncelikle Star Wars filminin Owen Lars'ı olan Joel Edgerton ,  Tom Hardy ve eski kurt Nick Nolte yer alıyor.

Hikaye iki kardeş ve baba arasında ana hatlara ayrılmış olsada ; bu üç karaktere dair detaylar hikayeyi mükemmelleştirmeyi başarıyor.
Birbirleriyle uzun süredir görüşmemiş olan bu üç karakterin kafes dövüşünde biraraya gelecek olması ise film hakkında daha fazla şey söylememize gerek bırakmıyor.

Çok beğendiğim ufak detayları filmi izlemeyenleri düşünerekten anlatmıyorum.

Imdb listesinde 8.3 puanıyla şimdiden ilk 250 ye girmiş bu harika filme benim puanım 8.6 .