SlideShow

2

Birden geldin aklima

Bu postu yazmadan önce Sena Sener ve Tuna Kiremitci´ye tesekkürlerimi sunuyorum. Sebebi linkte sakli.
Ben Sena Sener ile ilk defa bir youtube gezintisinde tanistim; tanismak olayi platonik ama problem degil; yas 30'a arkadan dayamis platonikten ereksiyon olacak hali yok.  Sizi bilmiyorum ama ben kendi üslubumu özlemisim. Malum buralarda bu jargonlarla konusmak pek mümkün olmuyor; yabanci dilde de bizim dil blowjob amatörü gibi kendinden geciyor. Samimiyetimi kaybetmeden hikayeleseyim biraz. Bir varmis bir yokmus derken bi bakmis bizim oglan, ne görsün ; okul bitmis issizlik kol vermis kendisine. Giymis celik yelegini almis eline kilicini atlamis lokal trenlere. Bakmis olmuyor; tabi modaya uymak lazim. Acmis semsiyeyi üstüne oturmus; semsiye olmus takim elbise. Tabi bir allahin kulu da demiyor ki: takim elbiseye is vermiyorlar dayiii. Neyse uzun aletin kissadan hissesi Dan Dan Dan diye No yada Nein cevaplarina gögüs gerdik. Dört aylik is arama sürecinde herhangi bir basari elde etmeyi birak herhangi bir motivasyon kivilcimi da bulamadim.
Simdilerde part time garsonluga devam ederken bir tanidiga web sayfasi yapiyor bir diger tanidiga da fotograf cekimi yapiyorum. "Bi sik olmaz bizden" efsane  film repligini de kendime armagan ediyorum. Türkce karakteri olmayan yeni laptopumun da Dell firmasinin da sülalesine sövüyorum.
Beni bilirsiniz belki gelirim belki gelmem. Hala 7 yil önce burada yazmaya basladigim günkü kadar kararsiz ve kaybolmusum. Ben beni bulamiyorum; siz bulursaniz bakarsiniz sevisiriz.

Tarih 21.04.2017. Bütün herseye inat ne sisteme ait olacagim ne sisteme karsi cikan siyaha boyanmis sürüye. O film repligini bosuna söylemedim ben.


Arka planda "Gönlüm hep seni ariyor neredesin sen " diyor. Onun da videosu size gelsin. Hadi eyvallah.


0

Böyle Böyle

Bugün de böyle olsun be. Kendini kabul etmek zor is. Ben yillar sonra hala kendimi kendim gibi kabul edemedim; sürekli bir tereddüt bir soru isareti. Yine de ve yeniden kendimi kendim oldugum icin seviyorum. Güzel yani da o degil mi kendini sevmenin... Kendini sevmek diyorum; oysa ki kendini sevmek o kadar cok farkli seyleri sevmenin bileskesi ki; anlatmak imkansiz. Imkansizlari o kadar cok sevmememe ragmen burada hala imkansizi kullaniyorum. Belki sarkilar yüzünden belki de kendim yüzünden ; bilemedim ben.  Bu gecenin sarkisi aslinda 3 gün önceden yok bilemedin 5 gün önceden belli; öyle yeni bir sarki degil üstelik; yillarin sarkisi haydi söylenin yeni versiyonu. Bilmiyorum duyaniniz var mi "Kalben" ismini. Kalben gayet sade bir vokalist abladan olusuyor ; kendisi müthis Haydi Söyle coveri ile aklimizi ve gecemizi basimizdan aliyor. Uzun süredir yalnizim; aslinda yalniz degilim ama uzak mesafeli iliskim var 4 ayligina. Aldatmisligim yok kime göre neye göre tabirine göre.  Diyorum ya ben kendimi bulabilen bir insan degilim ; nüfusun yüzde 90 ina göre kendimi daha fazla bildigim dogrudur ama bu onlara göre daha fazla hata yapmayacagim anlamina gelmiyor. Ben ben oldugum icin o kadar mutluyum ki ; her gün kendimi ararken yaptigim hatalardan dolayi degil , bana kirilan insanlardan dolayi mutsuzum bazen. Oysa kazara yasamayi sevmek kazalari beraberinde getirmekten geliyor.
Seviyorum günahi ve günahin katsayisini...
0

Blog Dostları

Sistematik döngüler içerisinde yoğulurken dünyasal şeylerin kölesi olma yolunda hızla ilerliyorum. Özgür ruhum esir bedenimin içerisinde adaptasyon süreci yaşıyor; siksem olmuyor bakir kalsam nafile... Bu ruh başka evrenlere akamıyor artık... Ben de sizin gibi gidiyorum kalıbına uyacağım yakında; normalde çok ben demeyi sevmem ama bu seferlik böyle olsun. Blog dostlukları vardı buralarda ve beni benden alan sohbetleri. İsimsiz cisimsiz sadece ruhlarıyla ruhumda yer edinmiş insanlar. İşin güzel yanlarından biri de anonimlik ve her an kaybolunabilirlikti. Gerçi şimdi karanlıkta kaybolmuş ruhum hoşlanmadı bu kaybolunabilirlikten. Oysa hala emin değilim; ben miydim terkeden yoksa onlar mı; kim bilir belki de bütün mantıksal gerçeklere inat tesadüfen karşılıklı aynı zaman tekelinde terketmişizdir. Belki bir gün yine buluşuruz ; bu blog olmayabilir yada hala varlığını sürdürebilir; belki internet olmaz belki dünyada hiç bir iletişim yolu bulunmaz birbirimizi taşlar üzerinden ortak kullandığımız yollarda olan veya ortak seviştiğimiz papatyalar üzerinden okuruz. Bir ben bir başka beni doğuruyor; peki ya o her doğan yeni piç yeni katil eski beni en kanlı şekilde öldürüyor. İçimde ki bütün katilleri daha sıkı kucaklıyorum ve ben her yeni güne daha kanlı uyanıyorum...  
0

Tarzan mı Hozier mi


Dün gece "Legend of Tarzan" filmini izlemek üzere gece matinesine gittik. Film görsel olarak hoştu ama öyle senaryoya pek kafa yorulmamış. Yapımcıların keselerini doldurmak için yaptıkları bir başka film. Yine de oyuncular güzel seçilmiş; Margot Robbie Jane olarak karşımıza çıkınca bi hoş olmuyor değiliz. Üstüne Isveçin karizması True Blood dizisinden tanınma olan Alexander Skarsgard karşımıza gösterdiği güzel Tarzan performansıyla çıkınca ve bu ikisinin yanına Christoph Waltz ile Samuel L. Jackson ekleyince ortaya pekte kötü bir film çıkması mümkün olmuyor. Sırf oyuncuları için bile izlenebilecek bir film zaten eğlencelik olunca bir pazar akşamını süslememesi için hiçbir neden kalmıyor.
Yine de o bu değilde; beni etkileyen ne film ne de Margot Robbie; ara sıra film esnasında o güzel gözlerine dalsak ta.

Sinemada film biter ve jenerik akmaya başlar siyah ekran üzerinde; ortalık ideal karanlıktır ve genelde o jenerik ile birlikte bir şarkı akar gider. İşte o jenerik müzik bu filmde enfesti.

Ve karşınızda Hozier - Better Love


0

Yavaş yavaş

Dudağımda dört uçukla vazgeçilmezim olan bilgisayar sandalyesi üstünde oturuyorum yine  ve tabi kulağımın vazgeçilmez sevişleri kulaklıklar... Dün Kemal Sunal abinin ölüm yıl dönümüydü, bugün bayram arefesi ve yarın bir başka soğuk bayram gurbet ellerde. İnsan mı yitiriyor kültürünü yoksa medeniyet dedikleri canavar mı tüketiyor hepsini ... Arka fonda Müslüm baba çalıyor  Nilüfer parçasıyla :
" Çoktan değişti herşey ,
 Aynı değiliz ikimizde ....
...
Artık geri ver;
Geri veremezsin aldıklarını..."
Müslüm baba da yok buralarda Kemal abi gibi bayramlar gibi... Hayat bizi yavaş yavaş tüketiyor yavaş yavaş öldürüyor... İnsanı kendisi yapan geçmişi ne çabuk ve ne yavaş silinip gidiyor.
Oysa ben Tozkoparanın serseri mahallerinde büyürken öğrenmiştim raconları , Kocamustafapaşanın ucundan deniz gören pencerelerinde melankoliyi efkarı.. Vefa bozası kokan sıralarda aşkları; Bakırköy'ün yarattığı şizofrenik sancıları.. Son hız giden bir Taksim dolmuşunda hayalleri sarhoşluktan dönen birinin midesinde tutmaya çalıştığı aşk kelebekleri gibi uçurtmalara ip bağlamayı..
Ve bugün dostlarla, aile ile bir duble rakı yerine yalnız dublelerde viskiyle bitiriyoruz akşamları.. Sis-teme göre mutlu, sis kalktığında ise çırılçıplak mutsuzuz ve hep olduğu gibi.
Bilmem; yavaş yavaş ölüyoruz işte ... Ve korkaklar siz sadece bir kere ölürsünüz acısız, sapsade.. Cesurlar her gün en kanlı sahnelerde tadını çıkararak acının... Ruhları sevip bedenlerle sevişenler aslında cennet kapısına işeyenlerdir...

Artık geri ver .....
0

Balon


İlk balonum geldi aklıma; kaç yaşındaydım hatırlamıyorum. Tek hatırladığım ellerim büyüktü ipten ve tek bildiğim nefes aldığıydı insanların; o da kendimden. En yakın arkadaşımdı balonum benim; nefes aldığında can bulan. Kırmızıydı bazen, bazen siyah; hava güzel oldu mu daha cıvıl cıvıl uçardı; soğuklarda çıkmazdı evinden. En karanlık gecelerde bir köşede oturur sessiz sessiz benim uyanmamı ve baharın uyanmasını beklerdi. İlk balonumdu o benim ve ben onun ilk nefesi.
Birlikte uçamadık hiç ama aynı gökyüzüne aittik beraber. Ben onun gerçekleriydim, o benim hayallerim...
Ve bir gün insansal bir hainlikten dolayı verdi tüm nefesini... Belki ilk öldürülüşüydü hayallerimin ama peki ya onun gerçekleri !?

Yazının şarkısı ve ilhamı : Damien Rice- 9 Crimes
0

German Music

Bugün alaman grup keşfine çıktım ; aslında amaç o değildi ama tesadüfen bulduğum bir alman grup çok hoşuma gitti. Yeni nesil almanlar bile genelde ingilizce şarkı söylüyorlar. Bugün keşfettiğim grubun solistinin sesi müthiş ve almancayla uyumu hayal edilemeyecek kadar iyi. Yanık bir ses nasıl türkçe arabeske gidiyorsa garip kalın bir ses almancaya gidiyormuş meğer.
Bugün fazla konuşmayayım ve seçtiğim iki video ile sizi başbaşa bırakayım.

Ve karşınızda AnnenMayKantereit
Kendileri Köln şehrinde yaşayan 20 li yaşlarının başında 3 öğrenci.