SlideShow

4

3 leme Hayat

3'leme hayat formülünde yaşar oldum bu aralar..
Okul , iş ve parti 3 lemesinden bahsediyorum tabi ki... Okuldan vakit bulduğumda çalışıyor , işten vakit bulduğum da ise partilere katılıyorum.
-Yazasım yok lan benim .-
Ne bileyim anı olsun diye yazıyorum heralde  ..
Erasmus grubundan bir kaç türkle tanışmıştım 1 ay kadar önce ; aralarından biriyle epey sıkı fıkı dost olduk. Hal böyle olunca partiler daha neşeli ve katılınası hale geldi.. Onun dışında onun ve başka kişilerin doğum günü derken haftada 3 gün partiye atar oldum kendimi .
Tabi benim mantığımda partiler kafayı sağlam bi çekmeden çekilmez. Ee her gün kafayı çekip okula gidip üstüne birde çalışınca vücut kendini salıyor.. Geri kalan vakitlerim zaten yatakta geçiyor.
Onun dışında anladık ki : hiçbir yabancı kadın bize göre değil. Biz duygusalız arkadaş ; sevgilisi olan bayana yaklaşmayız mesela ... Siz yaklaşmassanız biz yaklaşırız mesajını gözümüzün içine içine soktular geçen partide .  Neyse çizgimizden şaşmadık henüz. Umarım şaşarız mı diyesim var yoksa umarım şaşmayız mı ; ben de bilmiyorum..
İyiye ekmek yok arkadaş ; ekmek aslanın ağzında ve siz aslana pisi pisi diye giderseniz aslanın ağzında ki kelleniz olur. O yüzden vakit iyilik vakti değil hile ve kötülük vaktidir. Öyle midir ; öyledir ..
Ben ki istanbul çocuğuyum ; her bokun alasını görmüş adam , nasıl olur da el bebek gül bebek büyümüş piçlere sahneyi bırakırım anlamıyorum.. Yaradılış diyip geçesim var ..
Eski zamanlarda yaşamak bize göreydi ama adaptasyon da bize göre olmalı.. O yüzden eski zamanlarda ki bizi vurup yeni zamanlarda ki bizi doğurma vakti geldi.. Ya da yavaş yavaş geliyor.
Skertirler...
10

Kendine gelmek...

O kadar içsemde kendi başına içmenin tadı bir başka oluyormuş. Evet ; beni yine kendime getiren kendi başıma içmek oldu . Şuan kendi kendime içiyorum. Ve heyecanlarımı yitirişlerimi tartıyorum. İnsan heyecanını yitirdiğinde neler olabilir ki ; henüz bilmiyorum ama cevaba çok uzak sayılmam.
Bundan 2 sene önce almanyadan türkiyeye döndüğümde ilk durağım "la vien rose " un evi olmuştu . O kadar heyecanlıydım ki , anlatması imkansız. Bizim turuncu da onun evindeydi , ona süpriz yapacaktık . La vien rose 'u görmek mi turuncuyu görmek mi , hangisi daha heyecanlıydı emin değilim .. Ama o gece içtiğimiz rakı ve ettiğimiz sohbetler her salisesiyle güzel anılarımın aralarında yerlerini aldılar.
Bunu anlatıyorum , çünkü 2 sene önce hep döneceğim günün hesaplarını yapıyordum. Oysa bugün döneceğim günü düşünmüyorum bile . Herşeyden o kadar çok uzaklaştım ki ; benim bana olan sevgim bile heyecanladırmıyor beni .. Yuvarlanıp giden bir topun üstünden düşen ilk yolcu gibiyim..
-Wc molası ; malum alkol -
Nice sevdalar biterken , biz bitmişiz çok mu diyesim var ... Hayattan nasibimizi yavaş yavaş alıyoruz hepimiz. Ama oturup kendimizi kandırmayı bıraktığımızda kaldıramayacağımız acı gerçekler karşılıyor bizi.. İşte bu yüzden mahkumuz hepimiz özgürlüksüz yaşamaya...
Hadi hep birlikte siktirelim ruhlarımızı zincirlere...
4

Bu bir itiraftır...

Hiç kimse tarafından sevilmesem ne olur lan ... Çokta sikimdeydi..  Eskiden umursardım ama artık umursamıyorum....
10

Arkaya kaçamak bir bakış


Blogda ufak turlar atarken arkada bıraktığımız kış geldi aklıma .. Hep birlikte çeşitli depresyonlara girip çeşitli maskerlere aşk adı taktık.
Şimdi güneşle bezenmiş bir yazı kucaklarken , kendimizi dünyevi zevklere kaptırdık . Ne hoş diyesim var ; hoş olmasına hoş ama her güzel rüyadan uyanışta daha bir yorgun olmaz mı insan , daha bir yıpranmış..
Bu ara ruhsallığımı yitiriyorum , bedenim ruhumdan daha baskın ..
Geceleri yalnız kalmadığımı  farkettim  bu aralar.. Hep dışarıya çıkıp kalabalığa karıştığımı ..Yalnızlıkla sevişmeyi hayat tarzı haline getirmiş biri için enteresan bir durum . Acaba yalnızlıktan korkmaya mı başlıyorum ; çiçek bulamamış bir arı gibi yok olmaya mahkum muyuz ? Yada güneşin altında yağmura muhtaç olan gökkuşağımıyız .. Yalnızlık yavaş yavaş yok ediyor mu bizi ...
Çarşamba gecesi takıldığım kızla karşılaştım dün ; hatırlamadım , konuşasım da yoktu ... Çarşamba dans ettik takıldık falan dedi ; kısa ve net hatırlamıyorum dedim. Henüz çok kirletmediysem de kendimi pek uzak sayılmaz.
Hayal kırıklıklarını başka bedenlere saklayan biri mi olacağım ; pek sanmasamda, korkutucu bir gerçek olarak üzerime gelen bir soru bu .
Kendimle pek az konuşuyorum bu aralar , haliyle tanrıyla da ...
Beni terketme diyebilmek isterdim ... Oysa terkedilmişliklerin en büyüğü benden banaydı..
Kaç kez terkettim bir beni bir başka bene ... Kaç kez alıştım hiç tanımadığım gecelere...
Bugünler de şunu anlamaya başladım : tanımadık bedenlerle sevişen insanların yalnızlığını..
Gece çökünce , bilmediğiniz bedenlere istediğiniz ruhları sığdırabilirsiniz , istediğiniz sıcaklıkları tenlerine hapsedebilirsiniz...
Düşünsene ;
Kaç kadında seni buldum farkında olmadan , 
Kaç öpüşte seni tattım ..
Kaç orgazmda sana geldim... 
Kaç kadınlıktı aşk .. 
Kaç kez karıştı göz yaşım terime.. 
Sen bilmezsin ,
Kaç sevişmenin kaç ölmek olduğunu... 
2

Ayrı gayrı

Bir kaç gündür ayrı kaldık seninle sevgili pilok .. Ben iyiyim , iyiden hallice pek iyiyim ..Bazı stresler var ama onlarda geçecek umudu var içimde. . Ayrı kaldığımız günlerde neler yaptın dersen ; orda burda arkadaşlarla eğlendik derim ; kafa dağıttık falan.  Bu gece de şeytan dürtüyor tek başına çık takıl diye .. Bakalım uyacak mıyım şeytana ; gerçi uymadığım görülmemiş ama neyse ..
Geçende bir partide epey bir sosyalleştim. Öyle yabancılarla çok konuşan biri olmama rağmen (yurtdışında) yardırdım ; almanca ve ingilizcenin bütün sınırlarını zorladım. Yunan kızın tarzı, polak kızınsa kendi hoşuma gitti.. Belki kahve içmeye davet ederim , kim bilir belki de etmem..
Onun üstüne bugün ilk defa scuba diving yaptık ; gerçi havuzda 2 metreye daldıysakta hoş bir deneyimdi. Önümüzde ki günlerde dalış antremanlarına biraz daha hız vereceğiz ; bakalım .

Bu gece şeytanın kanıma girmesinin sebebi şu : Normalde hiç çıkasım yoktu ama bu gece Michael Jackson gecesi var ,e hal böyle olunca insanın kendini mekana atası geliyor.. Yanlışsam biri düzeltsin.

Michael Jackson'ın ölüm yıldönümü olan bu günde kendisine sonsuz saygılarımıza da iletiyoruz. Rest in Peace King . . .

Benim çocukluğum iki kişiyle geçti aslında,  biri Bruce Lee diğeri Michael Jackson. Sebep sonuç ilişkisinden dolayı ortak nokta da değiliz sizinle . Ben küçüklüğümde almanyaya tatile gelirdim bazen. Küçük bir çocukken bile yalnızlığım iki kat artardı almanyanın karanlık odalarında .. Bütün günüm televizyon karşısında yada parkta geçerdi. Televizyon karşısında olduğumda dayımın çektiği kasetleri izlerdim. Bruce Lee ve Michael Jackson kasetleri. VHS kasetler ne güzeldi o zaman ; siyah ve kara kutular.. İnsanlara benzetiyordum , hepimiz kadar kara ve gizemliydiler. Teknoloji gibi ilerliyor insanlık  ; eskiden siyah ve kara kutulardık şimdiyse cd ler gibi dönek ve yuvarlak..
 Neyse yine nerelerden nerelere geldik. Bu kadar derinlemesine yol katetmek mantıklı bir iş değil ; hele işin içinde insanlar varsa hiç mantıklı değil .

Bugün şarkı olarak şunu dinletmek istiyorum ; gerçi bilmeyeniniz yoktur ama bugüne bu gidiyor.
Hala aşık olamadığımdandır belki ...


1

Yokuş yukarı sevda

Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi ,
Saçlarına tutunamayan boncuklar,
Hep hızlıydı kalp atışlarımızdan... 
Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi, 
Miyavlamayı öğrememiş kedilerin bakışları, 
Hep masumdu iç tanışlarımızdan.. 
Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi, 
Kaldırımla sevişen rüzgar ,
Hep şehvetliydi tutkularımızdan ...
Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi,
Toprağa koşan bir ihtiyarın ki,
Hep daha kaderdi birbirimize yuvarlanışımızdan...
Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi ,
Hiç düşemediğimiz bir sevda....
7

İstemek vakti


Vakti geldi  ; evet lan geldi.. Şimdi insan böyle yalnızlıktan bıkar usanır ara ara . İşte benim usandığım zamanlardan biridir bugün. Yok arkadaş bu iş bağlanmakla cinsellikle falan alakalı değil. Boş beleş bir hayat yaşıyor gibi hissediyorum ; paylaşım yok paylaşım. İşe git partiye git okula git ; hayatta hep gitmeler var ve birde o gitmelerin dönüşleri..
Ama her dönüş evedir yada birinedir.. Hangi ev ve kim soruları geliyor aklıma.. Hangi ev sorusunun cevabı muamma ; kim sorusunun cevabı ise yok ..

Hani şöyle güzel bir kadın çıksa karşıma konuşabileceğim , en azından beni anlayabilecek.. Duygusal bir yakınlaşma olsa.. Sadece konuşsak , sevişmesekte olur ... Günümün nasıl geçtiğini anlatsam , hobilerimizi birlikte yapsak  , sinemaya gitsek falan. Önüme çıkan her kadına ayrı dünyaların insanıyız diyebiliyorum ancak yada ayrı dillerin insanı..
Arada basıyorlar işte insana , bana da bastılar ..

Dün gece birşeyi farkettim : eğer gerçekten birşeyi istersem hep elde edebildiğimi .. Ve hatta yeterince yavşak surat ifademe kavuşabilirsem tanımadığım kadınları bile ..

Neyse aradığım şey bir kadın ; ruhu benim ruhumla dans edebilecek bir kadın...  Gökyüzünün renginden saatlerce konuşabileceğimiz , manzaralara abuk açılardan bakıp güzel bir fotoğraf olup olmayacağı konusunda tartışabileceğimiz , geceleri hayat korkusundan uykusuz kalıp birbirimizle kafamızı dağıtabileceğimiz türden bir kadın...

Evet çok şey istiyorum ,
İyisi mi siktir et ; sevişelim mi ?                              diyebilen türden bir erkek olmayı isterdim ; sanırım...