Uzun süredir gözlem yapmıyorum , yada yapıp kendi kendime seslendirmiyorum. Tanrı'ya seslerini duyurmak istercesine kahkaha atanlarla küçük mutluluklarını gözlerini kısarak yarattıkları gülümsemelerine saklayanları kıyaslamıyorum.
Bütün bunların sebebi kulaklığımı takıp tanıdık yabancı bir şarkı seçip son seste dinlememiş olmak olabilir. Hem ben hayatla o kadar kucak kucağa değilim. Yalnızlıktan kopmam da ona bağlanmam da eşdeğer tutkularda gerçekleşiyor.
Hem tutku demişken bedensel mi ruhsal mı bu tutku denen şey ; çözmeye çalışmadığım şeylerden biri diye kenara not ediyorum. Kim bilir belki iyice bayarsam onu da çözmeye çalışırım , ama şimdilik beni bu şekilde yeterince tatmin ediyor.
Bazen doğmak duş almak gibi ya da yatağın çarşaflarını değiştirmek gibi...
Müziği kulaklıktan dinlemeyi şu açıdan seviyorum ; hem yalnızlığımı paylaştırmıyor hem de müziğin ruhumdan başka yankılanıp gideceği sonsuz bir boşluk olmuyor.
Evet herzaman paylaşımcı olası gelmiyor insanın ; hele söz konusu özgürlük ve yalnızlık olunca. Kelepçemin tekini başka bir bilekle paylaşırmıydım yada kanadımın öteki tekini ..
Kuruyan dudaklar çok konuşanın aksine çok düşünenin sembolüdür ... Hem her dudak her ruha yakışmıyor ya neyse ...
Karanlığın o iddaalı hükümdarlığı mı cezbediyor beni yoksa ışığın tek başına o cesur baş kaldırışı mı ? bunu da bilmiyorum.. Oysa bilmediğim ne çok şey varmış benim diyesim varken diyemem ; çünkü hem karanlıktan hem de ışıktan bir parça taşıyorum. Velhasıl gel gelelim ki benden ne hükümdar olur ne de hükümdara karşı çıkacak bir cesur. Çünkü ikisinide olabilmek için çarklarda yer almak gerekir .. Bu konuşma nereye gidiyor bende bilmiyorum.
Yazının başlığını henüz yazmadım ama böyle giderse bilmiyorum yazacağım. Hem belki sevişiriz şimdi hem belki ölürüz hem belki yaşarız.. Arası olmasın zamanın , yarası olmasın ruhun, yarısı olmasın kalbin ... Susması olmasın susmaların...
Bütün bunların sebebi kulaklığımı takıp tanıdık yabancı bir şarkı seçip son seste dinlememiş olmak olabilir. Hem ben hayatla o kadar kucak kucağa değilim. Yalnızlıktan kopmam da ona bağlanmam da eşdeğer tutkularda gerçekleşiyor.
Hem tutku demişken bedensel mi ruhsal mı bu tutku denen şey ; çözmeye çalışmadığım şeylerden biri diye kenara not ediyorum. Kim bilir belki iyice bayarsam onu da çözmeye çalışırım , ama şimdilik beni bu şekilde yeterince tatmin ediyor.
Bazen doğmak duş almak gibi ya da yatağın çarşaflarını değiştirmek gibi...
Müziği kulaklıktan dinlemeyi şu açıdan seviyorum ; hem yalnızlığımı paylaştırmıyor hem de müziğin ruhumdan başka yankılanıp gideceği sonsuz bir boşluk olmuyor.
Evet herzaman paylaşımcı olası gelmiyor insanın ; hele söz konusu özgürlük ve yalnızlık olunca. Kelepçemin tekini başka bir bilekle paylaşırmıydım yada kanadımın öteki tekini ..
Kuruyan dudaklar çok konuşanın aksine çok düşünenin sembolüdür ... Hem her dudak her ruha yakışmıyor ya neyse ...
Karanlığın o iddaalı hükümdarlığı mı cezbediyor beni yoksa ışığın tek başına o cesur baş kaldırışı mı ? bunu da bilmiyorum.. Oysa bilmediğim ne çok şey varmış benim diyesim varken diyemem ; çünkü hem karanlıktan hem de ışıktan bir parça taşıyorum. Velhasıl gel gelelim ki benden ne hükümdar olur ne de hükümdara karşı çıkacak bir cesur. Çünkü ikisinide olabilmek için çarklarda yer almak gerekir .. Bu konuşma nereye gidiyor bende bilmiyorum.
Yazının başlığını henüz yazmadım ama böyle giderse bilmiyorum yazacağım. Hem belki sevişiriz şimdi hem belki ölürüz hem belki yaşarız.. Arası olmasın zamanın , yarası olmasın ruhun, yarısı olmasın kalbin ... Susması olmasın susmaların...