Sol tarafından kalktığı yatağı,
Terkediyordu onu...
Oysa kalkıp giden oydu
Bitmiş ilişkilerin soğukluğunu andıran suyu,
Suratına çarptığında,
Gözyaşları ortaya çıkmamak üzere saklandılar...
Geçmiş taşıyordu,
Dağılmış saçlarında...
Kafasını öne eğdi ,
Hep ileri bakan ayak parmaklarını gördü...
Gittiklerini ,
Bıraktıklarını düşündü..
Geçmişi unutmamız gerekseydi,
Ayak olurduk...
Geri adım atmakta zorlanan iki ayak...
Ve sonra dizleri çarptı gözüne ,
Çocukluk hayallerini,
Yara bere içinde taşıyan dizleri...
Şimdilerde,
Saflığını korumak için kullanıyordu onları ..
Ve bazense
Sevdiğine teslim olmak için..
Ve bükülebilirdi ...
Bükülebilmeliydik bazen..
Yeterince ,
Henüz kırılmadan..
Bu bir fedakarlık mıydı,
Yoksa olması gereken mi...
Bükülmeyen dizler gibi,
Bükülmezsek,
Hayal olur,
Bütün ileri adımlar...
Kan kırmızısı bir ruj sürdü dudaklarına,
Ani ve keskin bakışları,
Bir film şeridi öncesine benziyordu...
Terkettiği yatağına geri döndü,
Sanki aradan yıllar geçmişti...
Kolunu yatağın boş tarafına uzattı,
Ve sabaha uyandığında,
Uzanacağı boş bir taraf yoktu,
Yürümeye ihtiyacıda..
Kalmak istediği tek yer,
Yatağının sol yanıydı...