SlideShow

6

Ölüm'üm


Bu MÜZİĞİ dinlerken sanki bütün yaralarım konuşup anlaşıp hep birlikte açılmaya başladılar...

Ve gözleriminin önüne tek bir sahne gelmeye başladı...

Beyaz duvar ve fayanslarla döşenmiş az eşyalı geniş bir salonda duvara dayanmış yerde oturuyorum.. Sağ elim sol göğsümün altından akan kanları durdurmaya çalışıyor.
Saçlarım orta kısalıkta hafif yağlanmış, gözlerimde ki boş bakışı suratımdaki boş ifade tamamlıyor..
Müziğin ritmiyle kan akıyor bedenimden..
Oracıkta yalnız ölüyorum.. Evet -yorum, zamana yayılıyor.. 3 dakikalık bir müzik ömrüme yayılıyor..
Akan kırmızı kan yerin o soğuk beyazlığını canlandırıyor. Ölmeden önce ilk defa bir işe yaramış gibi hissediyorum kendimi.
Arada kafamı dahada dayamaya çalışıyorum duvara , sanki vurmak istercesine.. İster istemez gözlerim tavana değiyor. Hafif aralık ağzım biraz yamuluyor , tebessüm ediyorum sanırım.
Tuttuklarım, bıraktıklarım hepsi özgür.
Son nefeslerimi birtek ben duyuyorum. Ve sanki kelimeler tükenmiş kendime söyleyecek hiçbirşeyim yok. Öylece sessiz ve sakinim . Bir sigara bile yok yanımda. Belki bırakmışım belkide sigara içmeye değecek hiçbirşey yok..
Hayatta betimleyebileceğim son şeyler beyaz duvarlar beyaz fayanslar ve kendi silüetim oluyor. Karşımda ayna olmamasına rağmen görebiliyorum kendimi ..
Sanırım ruhum ve bedenim yavaş yavaş ayrılıyorlar..
Mutlu bir hayat varmışta mutlu bir ölüm yokmuş gibi yaşayıp durduktan sonra bu huzur dolu anda duygularım en büyük evrimlerini geçiriyorlar. Belkide son evrimleri.. Tek merak ettiğim şey onlarında benimle birlikte ölüp ölmeyeceği.. Sabırsızlanmama gerek yok , birazdan hepsini öğreneceğim ..
Çocukluğum geliyor aklıma , geleceğe doğru emeklemeye başlayıp sabırsızlanıp ayağa kalkarak koşmaya başladığım çocukluğum..
Neydi acelen diyorum kendime... Sevdiğim insanları düşünüyorum , bana can veren ailemi beni yücelten insanları.. Ve uğruna acılar çektiklerimi .. Şimdi hiçbiri yoklar .. Belki en iyisi böylesi.. Hayalimde ki gibi ölüyorum.. Soğuk bir evde yapayalnız.
Son hatıralarımdan kalan şeylerde özleyeceğim birşey olmuyor.. İyi tarafından bakıyorum. Hayatta hep yapmamız gerektiği gibi.. Hayata dair bir çok aptal alışkanlıklarım var .. Gideceğim yerde ihtiyacım olmayacak. Acaba onlardan kolayca kurtulabilecekmiyim...
Dilim dudaklarıma değiyor .. Susadığım geliyor aklıma , oysa susadığım o kadar çok şey var ki...
Nefret ettiğim birini dövüp akıtacağım kana susuyorum , ailemin bana sonsuz sevgisi ve desteğine susuyorum.. Sevdiğim kadınların kalplerine susuyorum , kendi gibi davranmayan insanlara küfretmeye susuyorum..
Ve bu susamak duygusuda az sonra sona erecek...
Öptüğüm dudakların bana soğuması gibi bu bedende bana soğuyacak..
Beyaz gömleğim artık beyaz olarak betimlenemez halde...
Artık tebessümüm biraz daha sesli hale geliyor..
Kulaklarımda bu şarkının puslu sesi hazırlanıyorum bir adım öteye..
Kana bulanmış sağ elimi kaldırıp bakıyorum ona , üzerinde ki çizgilere bir anlam yüklemek istiyorum ama olmuyor yapamıyorum..
Kendi anlamımı yitirirken son birkez birşeylere anlam kazandırmak istiyorum , olmuyor...
Sol kolum yavaşca yana düşüyor.. Sağ elim sol yanımda ki yaranın üstüne..
Beynime itaat eden bedenim sonunda özgürlüğüne kavuşuyor.. Ve onun terkettiği tek şey ruhum olurken, benim bıraktığım son miras beyazın üstüne kırmızı lekeler..
Hayalimdeki gibi yalnız öldüm ,
Bedenim yok ama kulağımda hala o son müzik çınlıyor ve yara hala açık...
Anladım ki ruhta kan bitmiyor..
Ölüşümün hikayesiydi bu..
Ve bu hikayenin diğer hikayelerden tek bir farkı var ,
O da kimseye anlatamayacak olmam....
1

Sevdim çok sevdim dırırım

Tarken daha Tarken değildi lan o zamanlar... Hatunlar tarkeen diye bayılmıyolardı falan. Yabancı turistler muah muah demiyodu. Evet geçmişte şöyle bi yuvarlanıp geri geldiyseniz konumuzun bunlarla alakası olmadığını söyleyeceğim..
Sinirlerim gerildi , bundan dolayı yavşak yavşak yazıyorum.
Hem gülelim hem içelim hesabı..

Sometimes çok seversiniz, işte bu sometimeslarda sevginiz için gösterdiğiniz çaba karşılığında alacağınız şey koca bir nah olur. Evet lan nah ..
Nah= Baş parmağın işaret parmağı ve ortak parmak arasından geçerek bütün elin yumruk haline getirilmiş hali..

Bu nah hareketini kaldırabilirsiniz belki ama bide böyle kolu dilleyip şapırt diye patlatırlarsa işte o zaman kaldırması zor olur. Hadi onuda kaldırdınız bu sefer oynar başlı bilek icat ederler.. Ulan sallanan nah mı olurmuş , oluyor; maalesef.. Yeni icat edilecek nahlar için şimdiden gelecek nesillerimize sabır diliyorum.

Neyse neyse ...
Size şimdi sorum şu ;
Bir hayal edin .. Birini çok seviyorsunuz ve onun için her zorluğu aşmaya hazırsınız ..
Peki ya sevdiğiniz kişi sizi herkesi alttan aldığı kadar alttan alıyorsa ,
Ve size sadece herkese güvenebildiği kadar güvenebiliyorsa ...

Bişey abla vardı neydi lan o. Hani herkes derdini anlatıyodu falan unuttum bak. Bende öyleydim bir zamanlar. O yüzden şimdi ablanın abi formatında biraz bilinçlenip müritlerime akıl vermem lazım...
Akıl paylaştıkça çoğalan birşey olduğundan paylaşalım diye buraya yazıverdim.

Keşke sevdiğinizin yarısı kadar sevilseniz değil mi... Evet dediğinizi duyar gibiyim. Belki seviliyorsunuzdur ama sevgi o kişiler için en ön planda olmayabilir. Kimseyi suçlayamayız..

Bu ŞARKI  pazar sevişgenmeyenlerine gelsin ...
10

How I Met Your Mother


"How I Met Your Mother" dizisi benim için en iyi dizi olmayı başardı. 6. sezonu devam eden dizi insanların duygusal arayışlarını duygusal ve eğlenceli bir dille anlatıyor.
Ve her çeşitten insanı koymuşlar..
Doğru kadını arayan - Ted
Gençlik aşkıyla ömür boyu giden mükemmel çift - Marshall , Lily
Kariyer kadını  - Robin
Ve tabiki iflah olmaz çapkın - Barney

-Marshall karakterini oynayan Jason Segel'ın mimikleri inanılmaz. -

Herşeyden önce diziyi bu kadar mükemmel yapan oyuncular arasındaki uyum. Dizide yaşananları gerçekle ayırt etmek neredeyse imkansız.

Yinede bu diziyi en sevdiğim yapan şey Ted karakteri sanırım.
Evet ikimizde aynı şeyi arıyoruz .. Ve Ted'in yaşadığı o ekstrem romantik flörtlere insan özeniyor.

Dün 6. sezonun 15. bölümünü izledim ve Zoey yeniden ortaya çıktı.
Zoey karakterini ilk tanıdığımdan beri epey sevmiştim. Hatta şimdi dünyada böyle bir karakter varmıdır acaba diye düşünüyorum.
Bu karaktere hayranlığımı anca bu kadar belli edebiliyorum.
Tedle yaşadıkları aşk başlangıcıysa pek bi hoş ...

Ve Zoey...


Umarım bu dizi hiç bitmez... 
0

Merak

Şimdi merak ettim,
Dünyanın bütün gizemlerini hiç sayarak,
Sadece seni... 
Dokunsam,
Tenin ürkermiydi benden...
Öpsem ,
Buz kesermiydi dudakların,
Sarsaydım ruhunu sımsıkı,
Kayıp gidermiydi ellerimden ...
4

Aşk Bira gibidir...

Beer=Love

Aşk , bira gibidir...
Soğuk bir bardakta servis edilir..
Çok tutamazsınız elinizde , üşürsünüz..
İlk yudumda ki tadı bir başkadır.
İçinize kadar işler..
Hele o ilk yudumdan önceki flört dönemi yok mu ,
Amma sabırsızlanır insan..
Ve bazen çok köpüklü sunulur , 
O güzel tadına ulaşmak için ,
Önce acı köpükleri aşmanız gerekir,
Oysa o acı köpükler tadacağınız şeyi sizin için özel bekletmiştir..
O soğuk bira yavaş yavaş ısınır ,
Yinede tadından hiçbirşey kaybetmez,
Ve siz bir bira severseniz,
Sıcak yada soğuk 
Büyük bir zevkle içersiniz..
Eğer değilseniz,
Bir köşeye döküp kıçınızı döner gidersiniz..
Ama her ne olursa olsun,
Her biranın dibi acıdır,
Her aşkın sonu gibi acı... 
Korkak bir aşıksanız ,
O dibi dökersiniz,
Yada ,
Biraz cesaretli olup onunda tadını bilirsiniz... 
4

İnsanlık, aşağılık bir duygu... / Never Let Me Go

İnsan olmaktan tiksindiğim günlerden biri bugün.. Kendimin insan halinden tiksindim .. Nedir lan bu, her boka ihtiyaç duyan bir bedene hapsolmuşluğumuz yetmiyormuş gibi beynimiz hastalıklı paranoyalarla sarılmış.
Yok arkadaş yok olmayacak böyle.
Şeytan diyor ki bir seri katil ol ve seçmece olarak kurtar insanları ve tabi kendini ...
Kuş olsaydım mesela abuk subuk ötseydim etrafta ; oh mis...

Ne değer biliyoruz nede başka birşey..
Herşey gereksiz gelmeye başladı . Bilim adamları insanları kurtarmak için uğraşıyorlar. Düşünüyorumda hangi insanları ; ulan bu insanlar sıçtığını temizlemiyor.. Neyini kurtaracaksın..

Geçende bir film izledim ..

Never Let Me Go - Asla beni bırakma

Organ nakli için klonlanmış 3 kişinin kısa hayatını anlatıyor. 26-28 civarı yaşlarda öleceklerini bildiklerinden yarım kalacak bir hayatı ve aşkı yaşamaya çalışan 3 kişi...

-Düşününce ne kadar müsrif yaşıyoruz..Ya korkularımız var sevdiğimiz şeyleri yaşamamıza engel olan yada güvensizliklerimi... -

Film çok çok güzel yorumlanmamış olsada gayet iyi ve bence izlenilmesi gereken filmlerden biri. Senaryo güzel ancak üzerinde daha fazla durulabilirmiş. Eğer ki senaryo üstünde biraz fazla durulup iyi bir yönetmenin eline teslim edilseymiş  epey bir ödül alırmış. Gerçi bütün bunlar 4 tane ödül almasını engellememiş...
1

Yatağın Sol Yanı


Sol tarafından kalktığı yatağı, 
Terkediyordu onu...
Oysa kalkıp giden oydu
Bitmiş ilişkilerin soğukluğunu andıran suyu,
Suratına çarptığında,
Gözyaşları ortaya çıkmamak üzere saklandılar...
Geçmiş taşıyordu,
Dağılmış saçlarında...
Kafasını öne eğdi  , 
Hep ileri bakan ayak parmaklarını gördü... 
Gittiklerini ,
Bıraktıklarını düşündü..
Geçmişi unutmamız gerekseydi,
Ayak olurduk... 
Geri adım atmakta zorlanan iki ayak...
Ve sonra dizleri çarptı gözüne , 
Çocukluk hayallerini,
Yara bere içinde taşıyan dizleri...
Şimdilerde,
Saflığını korumak için kullanıyordu onları ..
Ve bazense
Sevdiğine teslim olmak için.. 
Ve bükülebilirdi ...
Bükülebilmeliydik bazen..
Yeterince ,
Henüz kırılmadan..
Bu bir fedakarlık mıydı, 
Yoksa olması gereken mi...
Bükülmeyen dizler gibi,
Bükülmezsek,
Hayal olur,
Bütün ileri adımlar... 
Kan kırmızısı bir ruj sürdü dudaklarına,
Ani ve keskin bakışları,
Bir film şeridi öncesine benziyordu...
Terkettiği yatağına geri döndü,
Sanki aradan yıllar geçmişti...
Kolunu yatağın boş tarafına uzattı,
Ve sabaha uyandığında,
Uzanacağı boş bir taraf yoktu,
Yürümeye ihtiyacıda..
Kalmak istediği tek yer,
Yatağının sol yanıydı...