'Bu yol nereye gider bilmem ama yürüyorum işte ... '
Bazen; bazen değil aslında daha çok çoğu zaman nereye gittiğimize hiç önem vermeden bir şekilde yaşarız ki bunun için güzelim türkçede çok güzel bir tabir var:
' N'olsun be yuvarlanıp gidiyoruz işte...'
Bizim ki de öyle işte yuvarlanıp gidiyoruz bir çığ misali içimizdeki boşluklarla.
'Biraz yaram var ama geçecek bu gidişle...'
Geçmeyen yara yok zaten yada kabuk bağlamayan. Eğer bol yaralı bir çocukluğunuz olmuşsa bilirsiniz ki o kaşınan kabukları kanatarak yolmanın tadı bir başkadır. O yüzdendir ki uzun sürer bizim yaralarımız. Son bir kez kanatmayalım mı!
Dokuz ay yeter sanmıştım; bilmem kuzenlerle oynadığımız dokuz aylık oyununun etkisi var mı bu düşüncemde. Yedi yıllık bir ilişkinin ayrılığını atlatmaya dokuz ay yetmiyormuş; en azından ben cephesinde yetmiyormuş.
Bugün gerçekten çok açık olacağım; iş yerinde olduğum için kendi üslubuma çok bürünemiyorum ama idare et. Hayatımda bu durumları gerçekten konuşabileceğim kimse yok; aslında var ama yok. Çünkü yaş 30 u geçince çevrende ki herkes daha somutsal problemlerin içinde oluyor ve duygusal problemlerine çok mantıksal yaklaşıyorlar; hal böyle olunca melankoli bile yapılmıyor. Sarmadı beni bu durum; şöyle bir rakı sofrasında dökülmek isterdim.
Çok kere aşık olmuşluğum vardır ama ait olmuşluğum tektir. Evet, farklı kavramlar ama aynı ilişkide buluşabiliyorlar. Velhasıl bu kadar uzun süre aidiyet ve paylaşım olunca bir anda resetleyemiyorsunuz bünyeyi.
Dokuz aydır kendisini görmek için çaba göstermiş olmama rağmen bu çabalar maalesef sonuçsuzdu. Ve son denememin sonucu gerçekten içler acısı; kendisi yeni sevgilisi kırılmasın diye benimle görüşmeyi reddetti. Empati yeteneğim gayet yerinde olmasına rağmen bu olaya bir anlam veremedim çünkü biz otuzlu yaşlarında aynı evi uzun yıllar paylaşıp iki dost olarak ayrılmış insanlarız. Böyle bir insanı silmek kendi hayatınızın bir parçasını silmekten farksızdır; kendi hayatımı silmek istemiyorum. O yüzden epey bir kırgın ve biraz da kızgınım. İnsanlara kolay kolay güvenir miyim; sanmıyorum.
Dökülemedim.
Bazen; bazen değil aslında daha çok çoğu zaman nereye gittiğimize hiç önem vermeden bir şekilde yaşarız ki bunun için güzelim türkçede çok güzel bir tabir var:
' N'olsun be yuvarlanıp gidiyoruz işte...'
Bizim ki de öyle işte yuvarlanıp gidiyoruz bir çığ misali içimizdeki boşluklarla.
'Biraz yaram var ama geçecek bu gidişle...'
Geçmeyen yara yok zaten yada kabuk bağlamayan. Eğer bol yaralı bir çocukluğunuz olmuşsa bilirsiniz ki o kaşınan kabukları kanatarak yolmanın tadı bir başkadır. O yüzdendir ki uzun sürer bizim yaralarımız. Son bir kez kanatmayalım mı!
Dokuz ay yeter sanmıştım; bilmem kuzenlerle oynadığımız dokuz aylık oyununun etkisi var mı bu düşüncemde. Yedi yıllık bir ilişkinin ayrılığını atlatmaya dokuz ay yetmiyormuş; en azından ben cephesinde yetmiyormuş.
Bugün gerçekten çok açık olacağım; iş yerinde olduğum için kendi üslubuma çok bürünemiyorum ama idare et. Hayatımda bu durumları gerçekten konuşabileceğim kimse yok; aslında var ama yok. Çünkü yaş 30 u geçince çevrende ki herkes daha somutsal problemlerin içinde oluyor ve duygusal problemlerine çok mantıksal yaklaşıyorlar; hal böyle olunca melankoli bile yapılmıyor. Sarmadı beni bu durum; şöyle bir rakı sofrasında dökülmek isterdim.
Çok kere aşık olmuşluğum vardır ama ait olmuşluğum tektir. Evet, farklı kavramlar ama aynı ilişkide buluşabiliyorlar. Velhasıl bu kadar uzun süre aidiyet ve paylaşım olunca bir anda resetleyemiyorsunuz bünyeyi.
Dokuz aydır kendisini görmek için çaba göstermiş olmama rağmen bu çabalar maalesef sonuçsuzdu. Ve son denememin sonucu gerçekten içler acısı; kendisi yeni sevgilisi kırılmasın diye benimle görüşmeyi reddetti. Empati yeteneğim gayet yerinde olmasına rağmen bu olaya bir anlam veremedim çünkü biz otuzlu yaşlarında aynı evi uzun yıllar paylaşıp iki dost olarak ayrılmış insanlarız. Böyle bir insanı silmek kendi hayatınızın bir parçasını silmekten farksızdır; kendi hayatımı silmek istemiyorum. O yüzden epey bir kırgın ve biraz da kızgınım. İnsanlara kolay kolay güvenir miyim; sanmıyorum.
Dökülemedim.