SlideShow

2

Dark Kiss

(Şu şarkıyı dinlemek istiyorum ; yazıyı şimdi bitirdim ve bir sigara sarıp şu sigarada tüttüreceğim. Uzun süredir dinlemedim .. Haydi buyrun... TIK )
Nerdeyiz... Kafam karışık.. Oturup birşeyler karalayayım dedim. Hayatın değişkenleriyle çok oyalanıyorum. Ufak bir genelleme yapayım önce..

Eğer güneş doğmasaydı ben hiç uyumazdım. Doğru bir sevgili güneşi olmalıymış ya insanın ; beni uyutuyor musun ? Yalnız olmak sürekli pantolonla dolaşmayı gerektiriyor gibi... Yada objeyle özne arasında ki en yakın bağlantı bu .. Değiştirdik..

Olasılıklar dünyası..Şimdi evrende ki bütün değişkenleri hesaplasam geleceği görebilirim varsayımı var ortada. Örneğin dünya yörüngesinde bilmem kaç km hızla dönüyor ; 32 saniye sonra çevrede ki diğer nesnelerin çekim kuvveti vesairesi yüzünden sürtünme kuvveti bilmem kaç oluyor ... Bunun atmosferde egzantirik etkisi oluyor falan dedik geçtik. Bilgiler kesinlikle sallama ; sizin için araştırma yapamıycam bu saatte. Neyse ot bok değişkenini öğrendim ve hesaplarıma göre ben pencereyi açarsam 20 km ötede ki çiçekten havalanmış polen odama girecek ve beni hapşurtacak. Bundan dolayı beynim otomatik olarak ve yalnızlığa bağlı olarak kendime çok yaşa dememi emredecek. Peki o çok yaşa kelimesi benim beynimde nasıl bir etki bırakacak ; neyi hatırlayacağım yada neyi arzulayacağım ..Alt psikolojide ki herşey aslında basit bir değişken mi ; öngörülebilir mi acaba ? Eğer ki öngörülebilirse sikiym böyle hayatı.. Sevişseydik daha iyiydi ... Bazen sırf kader diye birşeyin olmadığını kanıtlamak için en uç şeyi yapıp aniden atlayayım diyorum ; tabi kanıtlamam gereken birileri olsaydı falan filan. Tamam hayatın abuk bir gelecek ağı var .. Ama bu ağ gps değil ... 50 metre ileriden sağa dönün diye olmuyor herşey.. Mesela şuan elimde tick işareti şeklinde bir yara var ; üstelik nasıl olduğunu hatırlamıyorum bile . "Approved" damgası yemiş gibiyim. Benim çözebileceğim şeyler değil bunlar.
 Neyse lan ben başka bişey anlatacaktım. Bu ara rüya görüyorum ; hoşnutum bundan. Ama uyandığımda yorgun hissediyorum kendimi ; fazla kaptırıyorum sanırım kendimi . Dün gece (öğlen) gördüğüm rüyada bir kızla öpüştüğümü hatırlıyorum. ( Yok lan sapık değilim ) İkimizin de üzerinde deri ceket vardı ; kızla öpüşmemem gerekiyordu. Böyle sokak barı tarzında bir yerdeydik . Bir arkadaşımın arkadaşıydı. Flirt kısımlarını tam hatırlamasam da , birbirimizi üst frekans mesajlarla etkilemeye çalışıyorduk bunun farkındaydım. Ve sonrasında şakalaşırken ufak bir temasla onu bankımsı oturma yerine oturtup öptüm. Salak bir gülümseme aldı ikimizi ; kız hakkında hatırladığım şey deri ceketi gülümsemesi ve koyu renk saçları.. Belki komik gelecek ama bütün günümü o öpücüğün inanılmaz tadıyla geçirdim. Çünkü hayatımda tattığım en öte zevkti ; daha doğrusu tatmadığım herhalde. Hak verirsiniz ki ben hayatında hiç öpüşmemiş yada sevdiği kızla öpüşmemiş bir insan değilim. Ancak bu çok farklıydı ; anlatması imkansız . Ben de anlam veremiyorum zaten ;ama çok üzüldüm öyle birşeyi tadamayacağımı anladığımda ... O kız bu gece tekrar rüyama girip öper mi beni ... Hassiktir lan alttarafı bir öpücük diyeniniz vardır . Bu herifte amma abartııyor lan diyeniniz de vardır. Yine de tek diyeceğim şey şu ; sevdim ben o kızı... Bir milisaliselikte olsa aşık oldum ona ; ya yarın daha fazla vaktimiz olursa ?
There's no time , when you're not there...

Not Flirt Kiss
Not Love Kiss
Not Desire Kiss 
Not Sex Kiss 
More than everything.. 
Just Dark Kiss
0

.....

İnsan sevdikçe kazıklanırmış ya ; ben sevdikçe orospulaşıyor bütün sevgililer...
4

Bayram Melankolisi Vol 2

"Bayram melankolisi" postu için TIK.  Gurbet, buruk bir tat olsa da bayramlarda insanın ağzı daha bir ekşiyor.. Sevmenin sevilmekle seviştiği dakikalar sanki bayramları bekliyor. Bugün, telefonda sevdiğim insanlarla bayramlaşırken orda olmak istedim. Klasik ve rutin bir bayram benim için hep yeterliydi. Oysa ben bugün diğer bayramların(%85'inin) aksine  traş olmadım , kalkıp bayram yemeğine gitmedim... Ve bayram yemeğinden sonra sigara içmek için toplandığımız mutfakta dönemin bütün dertlerinin konuşulduğu o fevkalade zevkli sohbete katılamadım.
Öğlen 3 te uyandıktan sonra sabah kahvaltımı pizzayla yaptım ve sonra işe gittim. Üstelik hava buz  gibiydi ; en azından güneş açsaydı yada yağmur yağsaydı diyorum . Sıkılmışlığım var ve birazda şizofrenleşmişliğim.
Hastaydım geçen hafta ; bu hastalık süresince "Fringe" dizisini izlemeye başladım ; işte şizforenleşmişlik te böyle başladı. P.Bishop ve O.Dunham'ın kaosun ortasında yaptığı ince ve sabırlı flirtler aldı aklımı. Neyse lan , daha sonra bir post yazarım dizi için .
İşte böyle ; bayram dediğin nedir ki azizim ... Bir kutu çikolata ne kadar endorfin ve serotonin barındırsada içinde tekil kişilere etki etmiyor.
Şükürlük halimiz var ; çok daha kötü bayram geçirenlere iyi bayramlar ve mutlu gelecekler diliyorum.
He iyi geçirenleri de gözlerinden öpüyorum...
Hadi kaçayım ben. Çok bile yazdım ...
5

üL-Nü

Düşündüm de ; ben ünlü olmak istemezdim yada çok sevilen biri... İstemezdim diyorum ama ufak bi tereddütüm yok değil. Yok yok istemezdim ; çünkü çoğu sevgi kirlidir , nefretten daha kirli ... Hem sırf beni seviyor diye kaç kişiyi sevmek zorunda kalacaktım kim bilir .. Yok arkadaş bana göre değil ..
Bak ağustos ayında hasta olmuşum ; 3 duvar odaya sığdırmışım kendimi .. Yüz kişi geçmiş olsun dese sıkardı beni ... Hep Sabahattin Ali'nin şu sözüne mi çıkacağız  " Bir insan, bir insana herhalde yeterdi."  Artık bu söze çıkıyor muyuz iniyor muyuz bilmiyorum ama bütün originler burayı gösteriyor.
Hadi gitmeni anlıyorum ve bazen hiç gelmemiş olmanı da .. Ama diyorum ki ; hiç yoktan Sevişseydik ! ?
Bazen kalbinize güneş sızmaz  , ve sızabilecek tek şey sıcak bir nefestir. Kime ait olduğu önemli mi; c-an kurtarıyor ... Kan uyumu da şart değil üstelik ; hem olsa bile dert değil , tecrübemiz çok : Kaç uygunsuz kişiyle uygunlu ilişkiler kurduk ...
Bazen bir sokak kadınına gidip aşk satın alasım ; bir şekilde aynı çevreye hapsolup aşk üçgenine sıkıştırıldıklarımızı yatak odasına çıkartasım geliyor. Olması gereken tam da bu ...

9. Kattan düşsem , uçardım...
99.9 km hızla kaza yapsam ölmezdim.
9. kez aşık olsam, bitmezdi...

Keramet noktalarda mı yoksa 9 da mı !? Sende böyle aptaldın ; kerameti kendinde arayacak kadar.....

Baş karakter olmam gereken hayatlara giriyorum ; kazandığım tek şey 9. tekil karakterler...... 


3

Short Words Long Life

Bugün 19 Ağustos .. Ne olmuş lan diyebilirsiniz .. Evet ne olmuş ; aslında 6 milyar insanın 5.999.999 u için önemli bişey olmamış ; belki olmuştur ama benim bahsettiğim şey o değil.
Şu an kelimeleri döktüğüm beyaz e-sayfa benim hayatıma tam tamına 19 Ağustos 2010 da girdi; "Karanlıktaki Yabancı"  1 yaşında.
Bu 1 sene içinde "Karanlıktaki Yabancı" benim için şu anlamlara büründü :
 Ey Sevdiğim;
Kardeşim ; 
Dert ortağım ;
Ruh Tamlamam...

Umarım bu 1 sene içerisinde "Karanlıktaki Yabancı" sizin de hayatınıza iyi kötü birşeyler katabilmiş ve sizi biraz olsun mutlu edebilmiştir. 

Saygılar , Sevgiler.
Şu an ellerimle yazmak istiyorum bu şarkının sözlerini...

Ne vakit gelsen aklıma ,
Bir yıldız düşer içime,
Seni görürüm o anda,
Yağar yağmur avucuma ,
Gidersen doğmaz güneşim ,
Sarar gözlerimi acı bir telaş...

Gitme desem canım ,
Kalır mısın benimle,
Gitme desem canım ,
Sever misin benimle ...
Gitme, gitme, gitme ah gitme
Gitme , gitme gitme ah gitme

Geceler sabahsız ömrüm baharsız ,
Sensiz kalırsam ölürüm yalansız
Geceler sabahsız ömrüm baharsız,
Sensiz kalırsam ölürüm yalansız
Gitme , gitme , gitme ne olur !
Gitme , gitme , gitme ne olur !

Kıvrım kıvrım saçların
Islanır ben dokununca
Ne vakit gelsen aklıma
Durdururum zamanı
Gidersen doğmaz güneşim
Sarar gözlerimi acı bir telaş ...
Gitme desem canım
Kalır mısın benimle
Gitme desem canım
Sever misin benimle
Gitme gitme gitme ah gitme
Gitme gitme gitme ah gitme
Geceler sabahsız ömrüm baharsız
Sensiz kalırsam , ölürüm yalansız
Geceler sabahsız ömrüm baharsız
Sensiz kalırsam , ölürüm yalansız
Gitme ,gitme , gitme ne olur
Gitme gitme gitme ne olur !

________________________________

Evet lan üşenmedim yazdım ; saat sabahın 5 buçuğu kafam dünyayla aynı hızda dönsede yazdım...
Bu gece kafam hafif güzelken bir itirafta bulunmak istiyorum. -Unutmamalı o güzel günleri -
Hep şudur söylenen:  Hero güçlüdür hero olgundur.. Yok arkadaş ben güçsüzüm , olgunluğum da biryere kadar. Yalnızım lan ; hem de öyle kuru bir yalnızlık değil benim ki ... Annemden başka arayanım yok. Hani ölsem anca 1 hafta sonra haberi olur bir insanın ..
Alkolik olma yolunda ilerliyor gibi hissettim kendimi bir an ; neyse ki iradem yerinde diyebiliyorum. Oturup içmeme kararı alsam içmem ama tek keyfim bu .
İnsanların en büyük hatası bana güvenmemek , inanmamak olmuştur ; oysa bir inansalardı !
Yeter lan bu kadar itiraf : |
5

The Rise of Planet of the Apes

Sizi maymunca karşılamak isterdim bu postta ama öyle yeteneklerim yok . ( En azından kelime olarak yapamıyorum.)
Gelelim yılın beklenen filmlerinden biri olan " Maymunlar Cehennemi Başlangıç " filmini yorumlamaya.

Konusu ve kurgusu olarak her kitleye hitap etmeye çalışmış bu film zaten ilk etapta afişi ve adıyla herkesin ilgisini çekmeyi başarıyor.
Ancak film fazla aksiyon bekleyenleri hayal kırıklığına uğratıyor diyebiliriz. Çünkü genel olarak bilim adamının ailesi ile bir maymunun arasında ki duygusal bağ ön plana çıkartılmış.
Herşeye rağmen oyunculuklarıyla ve senaryosuyla iyi bir yapıt. Bu filme 10 üzerinden 6.4 veriyorum .
Sinemada izlemeyi düşünenlere tavsiyem ; kırın bacaklarınızı evde izleyiverin. .

Gelelim resmi bilgilere..


Yönetmen: Rupert Wyatt
Oyuncular: James Franco , Freida Pinto , John Lithgow

Ps: Son zamanların gözde aktörü James Franco yine izlenilesi.
Yönetmenimizin de fazla tecrübesi olmadığını ele alırsak çok iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Bu senaryodan daha fazlası çıkmazdı zaten.