SlideShow

1

Golden Gate Suicides



Ne kadar dönem dönem intihara hafif meyilli bi insan olsam da bu yazinin benimle hicbir alakasi yok. Son dönemde huy edindigim seylerden biri facebookta paylasilan seylerin dogrulugunu googledan detayli bir sekilde arastirmaktir. Nitekim gecenlerde begendigim iki sayfa ayni bilgiyi cok ufak degisikliklerle paylasinca yine arastirmadan edemedim. Paylasilan bilgi söyledi; 85 yasinda ki adam 2km yol yürüdükten sonra hic tereddüt etmeden Golden Gate köprüsünden atlamisti. Arkasinda biraktigi not ise söyleydi: köprüye yürüdügüm yol boyunca bir kisi bile bana gülümsemis olsaydi intihar etmezdim.
Bir diger sayfa ise adamin yasini 75 olarak yazmisti. Arastirdim ama böyle bir hikaye bulamadim. Tam tamina böyle bir hikaye olmasa da bu masali hikayelestiren bazi bilgiler mevcut. Kevin Hines Golden Gate köprüsünden atlayan ancak hayatta kalan istisnalardan biri. Ve kendisi sunlari söylüyor; eger birileri nasil oldugumu sorsaydi veya ufak bir ilgi gösterseydi intihardan vazgecebilirdim. Bana göre yeterince vurucu olmasina ragmen insanlar diger hikayeyi uydurma ihtiyaci duymuslar.
Ne kadar hos bir durum olmasa da sizinle arastirma yaparken denk geldigim bir kac intihar notunu paylasmak isterim. En üzenini sona saklayacagim.
San Francisco Golden Gate köprüsünün ilk intihari yada bilinen ilk intihari 7 Agustos 1937 yilinda Harold Wobber tarafindan gerceklestiriliyor. Bun intihar ayni zamanda tahmini 1600 intiharin da öncüsü oluyor. Harold Wobber o gün yaninda bulunan Profesör ile yolda güzel bir diyalog icerisindeyken köprüye vardiklarina benim ayrilacagim noktaya geldik diyor ve kendini köprüden atiyor. Profesör ne kadar kendisini kemerinden yakalasada bunun kimseye pek yarari olmuyor.
23 Temmuz 1945 te is August DeMont 5 yasinda ki kizi ile gidiyor köprüye ve kizina köprüden atlamasini söylüyor. Kendisi köprünün en genc kurbani. Babasi da arkasindan atliyor tabi. Olayin resmi olarak cinayet olup olmadigina karar verilmis degil.
21 Kasim 1954
49 Yasindak ki John Thomas Doyle un notu söyle: "Aslinda hic bir nedenim yok, sadece dis agrim var."
1 Ekim 1977
Köprünün ilk cift intihari. Amca yegen birbirlerini öptükten sonra kendilerini sonsuzluga birakiyorlar.
1 Subat 1988
18 yasinda ki Sarah Birnbaum u mucizeler bile kurtaramadi. Ilk atlayisinda kurtulan Sarah ikinci atlayasinda ayni mucizeye tanik olmadi.
Ve benim icin en can alici intihar veya intihar notu su oldu :

27 Eylül 1954
Basarili bir is adami olan Charles Gallagher Sr. kendini Golden Gate köprüsünden birakti . 4 gün sonra tarih 1 Ekim 1954 ü gösterirken intihar eden adamin oglu Charles Gallagher Jr. 24 yasinda babasinin atladigi ayni noktadan kendini atti. Arkasinda kisacik bir not birakti :
"I am sorry… I want to keep Dad company."
0

Musical Blonde



Öncelikle ben Charlize Theron ablanin koyu saçlı halini daha çok beğeniyorum; koyu saçlar o güzel yüzünü vurguluyor. Neyse Charlize Theron'un tartışılmaz güzelliğine fazla dalmaya gerek yok. Gelelim Atomic Blonde filmine... Fragmanlarıyla zaten uzun süredir beklediğimiz bu filmi sinema da izleme fırsatı bulamadım; zaten öyle olmazsa olmaz bir sinema filmi değil. Atomic blonde soğuk savaş döneminde Berlin'de geçen tipik bir ajan filmi. Bol aksiyonlu ve  başlıca Charlize Theron , James Mcavoy , John Goodman ve Bill Skarsgård gibi oyunculardan oluşan zengin kadrolu bir film. 
Filmi diğer filmlere göre bir tık üste taşıyan şey aksiyon sahnelerinin sadeliği. Öyle karşımızda süper kahraman tadında ajanlar yok bu sefer. Zaten bu sadeliği John Wick filminden de tanıyoruz. Evet yönetmen koltuğunda John Wick'in yönetmeni olan David Leitch oturuyor. Kendisi üstüne bi ara birşeyler yazmak istiyorum, çünkü David Leitch'in dublörlükten yönetmenliğe giden değişik bir azim hikayesi var. 
Charlize seçimi bu filme cuk oturmuş; sırf onun için bile izlenebilir. Onun dışında filmi diğer filmlerden ayıran şey ; Müzik. Zaten başlıktanda anlamışsınızdır.
Tam tamına 41 soundtrack ile sahneden sahneye savruluyorsunuz. Ben müziğin en önemli duygusal tetikleyici olduğunu düşünen insanlardan biriyim ve bunu ustaca kullanabilmek bazen sizi çok ileriye taşıyabilir.  
O 41 sountrackin listesi burda: Tık Tık

Filme genel puanım 6.7. Çıtır filmler arasında ki puanım ise 8.2. Gece dışarı çıkmadan önce izlenip motive olunası bir film. 
İyi seyirler. PS: Charlize in kıyafetleri müthiş. Ve bu bonus fransız abla da öyle.

2

Asi robot Alexa

Teknolojinin götümüzün deligine kadar girdigi bu günlerde Alexa ablamizi duymayan yoktur herhalde. Alexa Amazon sirketinin bize sundugu ses yönetimli bir asistan. Uzuvlari olmayan bir robot. Kendisine yaklasik 100 euro civarinda sahip olunabiliyor. E tabi evde ki bütün sistemleri wlan üzerinden Alexaya baglamak güzel. Alexa romantik müzik ac, Alexa isiklari söndür gibi basit komutlarin disinda Alexayi internetten makale okumasi icinde kullanmak mümkün. Lan robot mobotta olsa bu Alexa az cazgir kaltak degil. Hayatta hersey gibi onunda sapkinliklari var. Ilk Alexa vukuati gecenlerde Almanyanin  Pinneberg sehrinde yasandi. Sahibinin sehir disinda olmasini firsat bilen Alexa bos durur muu.
Bizim hafif mesrep Alexa durumdan yararlanip spotifydan en sevdigi parti listesini wlan baglantisi olan ses sistemine aktarip bass ayarini sona dayamaz mi. E tabi bu olay gecenin 2 sinde olunca komsular bizim memlekette ki gibi sopaya, silaha degil telefona sarilmislar. Bos ama müzik dolu olan eve gelen polis kapiyi kirarak olay mahallini sessizlige bogmus. Alexanin 29 yasinda ki  sahibi Hamburgtan taksiyle apar topar eve dönmek zorunda kalmis ve üstüne kapi parasi. Alexanin cani parti mi cekmis yoksa bir nevi kiskanclik krizi mi gecirmis bilemiyoruz. Sahibi Hamburg gibi Red light bir sehirde fink atarken onu geri getirmesini bilmis.
Her eve lazimsin Alexa. Öpüyorum elektrotlarindan.
0

30 gibi 30

Bir 30 yasi sabahinin ilk isiklarinda kaybolmusum bremenin sisli havasinda. Bindigim tren rutin hayatima giderken ; ruhum hala en absürd fantezilerde; 30 olmama ragmen. Yas sayidan ibaret deselerde basketbol maci tabelasi gibiyim sanki bütün yetenekli orospu cocuklari bu macta oynuyor. Öte yandan kulagimda sezen aksudann remake ben imkansiz asklar icin yaratilmisim caliyor. Cok yas farkimiz yok ; beni de remake yaparlar mi. Orjinalim o kadar tutulmadi remaki napcaz lan. Yas 30 yolun ne basi ne sonu. Hem ben yola yol diye cikmadim. Üstüne ne koyariz altindan ne cikaririz bilmem ama bu hikaye burda bitmez ; umarim. Ben 29 un son günü gibi cilgin 30 un ilk günü gibi olgun kalacagim hep. Sen mi büyüksün ben büyügüm ben.

0

Drive



Yazının şarkısı linkte tık tık.(En sevdiğim klip tho)

İnsan kendini aramaya kaç yaşında başlıyor ve acaba bu arama hiç son buluyor mu ? Sanki eskiyen bir pantolon gibiyim bi deliğimi yama yaparken diğer bir sökük veriyorum.

'We're out of time on the highway to never'

Sonsuz dilemmalar içerisindeyim. Cesur bir korkak olmanın nükleer kalıntıları var üzerimde. Hiçbir alkol atamıyor içimde ki zehiri ; çift taraflı içiyoruz birbirimizi. Bugün bırakma kararı aldıysam da pek sanmıyorum bırakacağımı. Birçok şeyden vazgeçebileceğimi düşünsem de alkol bu geniş listenin içinde kendine yer bulamıyor. Hayır, alkolik değilim. 

30, evet yaş olan 30 una yaklaşan bir insanın 18 ler gibi komplekslere girmesi mi sorun yoksa hayatında ki boşlukları boş insanlarla doldurması mı ? 

'Ben bu kulakların ağzı değilim' 

Samimi ruhlarla oturup avaz avaz şarkı söylemeyi özledim. Gurbet bana çok şey kattı ama bi o kadar aldı götürdü.

'Oh oh, hold on, oh yeah, hold on'

Dedim ya cesur bir korkağım; radikal kararlar alıp çekip gitmem gerek ama yapamıyorum. Kim bilir belki giderim, belki kalırım. Sonu ne olursa olsun sonuç hep aynı olacak : Kendime ihanet etmiş olacağım!

'We're riding into the dark night, night'
0

Kisa

Hayat o kadar kisa iste bu yüzden bazi yazilarda kisa olmali.

"down sendromlu bir kadinin otobüs duraginda otururken elinde ki mor  Hello Kitty balonuna mutlulukla bakmasi.  "

Hayat hep kisa anlara ait. Uzun kisimlari formalite.

0

It(O)


'O' ne lan ! Her filmin adını değişik şekillerde değiştiren siz gidip bu filmin adını dümdüz çevirmişsiniz helal olsun.Baby Driver filmini de Tam Gaz diye ağzınızdan öptüm. Onun arabası var güzel mi güzel; palyaço kostümü de var özel mi özel ama maalesef ruhu yok.
Neyse taşak bi yana filme geçelim.
27 yıl olayını bilmeyen yoktur heralde; varsa da şöyle özet geçeyim. Şimdi Stephen King kitabı Eylül 15 1986 da çıkarmış. Ve ilk film bundan 4 yıl sonra 1990 yılında seyirciye sunulmuş. Şimdi ana karakter palyaço abimiz Pennywise kurguya göre her 27 senede bir geri geliyor.  Bunu da fırsat bilen money hunter abilerimiz affetmemiş tam 27 sene sonra filmi remake yapmışlar; çokta güzel yapmışlar.
Filmin konusunu da özet geçeyim: Derry kasabasına her 27 senede bir gelen şeytani bir palyaçonun(Pennywise) ın kasabanın çocuklarına yaptıklarını anlatıyor.
Imdb de ki ipneler fılme 7.9 vermişler; gidip bütün ossurupohtan filmlere 8 üstü verirler buna bu kadar az vermişler anlamak mümkün değil. Ben ortalamanın biraz üstünde bir film manyağı olarak kesenin ağzını açıp bu filme 8.7 veriyorum. Film korku filmi tadında başlasa da bütünüyle bir korku filmi değil. Bir çok güzel noktaya değinmiş olan bu filmde ki görsel efektlerin sadeliği ve görüntü yönetmeninin profesyonelliği verdiğim puanın en önemli nedenleri. Kitabını okumamış olsamda özetini bildiğimden bu filmden çok farklı bir film çıkarılabileceğini tabi ki biliyoruz. Örneğin Tarantino nun elinden kan dolu bir It filmi izleyebilirdik. Ama sağolsunlar filmi korku ve psikopatlık olsun diye yapılan filmler arasına sokmamışlar; sevindik.Filmin yaş sınırı +16.
Ben burdan King abimize ve Andy Muschietti'ye selamlar gönderiyorum..
Zaten King abimiz filmi ilk izleyenlerden biri. Kendisine özel bir gala yapılmış ve filmi gerçekten beğenmiş. E zaten yazarın beğenisini alan film izleyicininkini almassa ayıp olur.
Dipnot olaraktan da şu yeni nesile hayranım; veletler nasıl rol kesiyorlar anlamak mümkün değil. Önümüzde ki 20 yıl sinema sektörü için altın çağ olacak gibi. Stranger Things'te klasını konuşturan Finn Wolfhard burda da ayar çekiyor.
Yolları açık olsun bu genç neslin. Koşun gidin sinemaya; kaçırılası bir film değil.

En tatlısı da Georgie.