SlideShow

0

Losin my Religion


Bazen inancımı kaybediyorum; çok inançlı biri zaten değilim. Bahsettiğim dini inançlar değil ; tanrısal inançlar ya da kişisel inançlar. İçinde herkes gibi potansiyel bir katil bulunduran ben ne kadar insanları sevmesemde masum insanların katledilmesine pek göz yummak istemiyorum. 120 bin nüfusu olan bu şehirde 5 yıldır yaşıyorum ve 4 buçuk yıldır garsonluk yapıyorum. Sizin anlayacağınız bir çoğunu sima olarak tanıyorum. Hal böyle olunca en ufak bir suç olayı sizi rahatsız ediyor. Geçtiğimiz yıllarda 3 sarsıcı cinayet olayı yaşandı buralarda. Biri iki alt sokağımızda biri eskiden yaşadığımız evin karşı apartmanında ve sonuncusu da kız arkadaşımın arkadaşının evinin kapı komşusunda . Hem de bizim ki de ordayken. Ertesi gün haberlerden duydular. Bu anlattığım olay 3 gün önce oluyor. Diğer olaylardan biri de geçen sene olmuştu ve kısmen tanıdığım birisi 1. dereceden aile ferdini maalesef epey kanlı bi şekilde hakkı rahmetine göndermişti. Üç dört hafta etkisinden kurtulamamıştım ; o ara düşündüğüm tek şey insan kendi validesine kıyabiliyorsa başka kime kıyamazdı ki !
Neyse dedim ya insanları sevmiyorum , ve bu sevgisizlik her geçen gün çirkinleşiyor.
3 gün önce olan olayın detaylarını buranın yerel gazetesinden mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum.
Ve yaklaşık 1 saat önce polisin yaptığı açıklama aynen şu :
"Bu katilin aramızda sokaklarda dolaşıp, rastgele kurban seçip öldürdüğünün aksini iddaa edecek herhangi bir ipucumuz yok."
Giriş katında yaşayan camdan bahçe kapısı olan bir insan olarak iyice rahatladım yani he.
Kendim için korkum yokta düşünsel krizlerim sevdiklerim söz konusu olunca arşa değiyor.

Nefs-i Müdafaam hoştur ;
Düşüncelerim kanlı,
Ellerim sarhoş,
Gözümde katilin,
Tabutu boştur...
0

Alamadım yevet...

Internet sokuşları adlı yazımı okumuşsunuzdur ; hani telefon alacaktım da dolandırılmaya çalışıldım da falan filan hikayesi. Neyse dedik sütten ağzımız yandı yoğurdun üstüne oturalım. Evet oturduk yoğurdun üstüne.. Ben 4 yıldır o2 ipnelerinin sömürgelerinden biriyim. Yine sözleşmemi iptal ettiğim için sözleşmem otomatik olarak 1 sene uzamış. Neyse ne burda tonlarca kampanya yapıyorlar yok 2 senelik uzat sana şunu verelim bunu verelim. Peki abi dedim önce saturne gittim ; dediler yeni üye olursan 400 avroluk hediye çeki e peki sözleşme uzatırsak nolur abi ? 200 e düşer ; e duş da bedava mı amk.. Yok dedim ııh vermicem vermicem.. Nerde o ablam vermicem ci.. Neyse asıl o2 nun tükkanına gittim siz nabıyonuz dedim ; dedi biz direk barnaklıyoruz , istersen tabi. İki tükkan arası 30 tur yaptım 1 haftada hangisi daha hesaplı diye . En sonunda kalktım barnakçıya gittim. Dedik 64 gb samsung edge artı samsung tab 4 ayda 30 avroya anlaştık. Altın rengini ısmarladık falan filan eve gelecek dediler. 4 gün evde bekle bekle paket gelsin diye ; gelen giden yok, telefon da yok.. Neyse bugün bir email gelir ; sizi arıyoruz ulaşamıyoruz o yüzden mail attık. E be amkydugum; telefonla ulaşılabilir olsam niye telefon alayım. Neymiş benim pakette sorun çıkmış ; altın rengi yokmuş sadece beyaz varmış kampanya kapsamında. Gittim güzelce tartıştık ; dedim ki amcaoğlu senin dükkanda şimdi bu telefonun altın rengi var mı ? Var.. E peki niye bana vermiyosun ; tabletle olan kampanya dahilinde sadece beyaz var. Sikeyim insiyatifinizi dedim ; bütün sözleşme iptallerini imzaladım telefonu iptal ettim yaptıgım yeni sözleşmeyi de eski sözleşmeyi de iptal ettim.
Scheisse o2 dedim ve çıktım gittim. Ne bir yeni telefon ne yeni bir sözleşmem var. Iphone 4s ime yeni şarj aleti aldım mutsuz ama mesut yaşıyorum.
Benden size tavsiye o2 ya bulaşmayın ..
Evet telefon bana kısmet değilmiş ; bir ay içerisinde telefon alamayan tek beceriksiz benimdir herhalde.
Öpüldünüz ..
2

Black Mass - Kara Pislik Seni


Bayadir filmler hakkinda yazmiyorum son zamanlarda eskiye nazaran daha az film izlemis olsam da izledigim filmlerin sayisinin hatri sayilir herhalde.
Herkesin son dönemde merak ettigi ve Johnny Depp'in de rol aldigi Black Mass filminden kisaca bahsetmek istiyorum .

Öncelikle yine Johnny Depp'in oynadigi Public Enemies filmiyle karsilastirmak imkansiz. Public Enemies filminde John Dillinger i canlandiriyordu ve ortaya tadindan yenmez bir film cikmisti . Tabi Marion ablamiz da vardi o filmde.
Neyse asil filmimizden uzaklasmayalim . Black Mass filmi Amerikali gangster James "Whitey" Bulger'in hayatini anlatiyor. Johnny Depp abimiz yine ne kadar güzel oynamis olsa da filmde birseyler eksik. Nelerin eksik oldugunu cok cözememis olsamda uzun vadeli hafiza depomda cok ön safhalarda bir yer bulabildigini söylemek zor.

Ben yine de bu filme 6.8 veriyorum ve rahatlikla izlenilebilir bir film olarak nitelendiriyorum . Yani mutlaka izlemelisiniz degil ama izlenmek icin güzel bir film.
He tabi eklemeden edemeyecegim Public Enemies'i izlemediyseniz mutlaka izleyin.
Filmin soundtracklerinden olan Otis Taylor- Ten Million Slaves i bi dinleyin zaten izleyesiniz gelir..
Hadi iyi seyirler.

Gitmeden ufak bir tanitim yazisi vereyim.
James Whitey Bulger kimdir ?

James abimiz 3 Eylül 1929 da dogmus ve hala hayatta. 89 yasinda olan James daha 4 sene önce 2011 de yakalanabilmis . Daha önceleri de hapse girmis olmasina ragmen uzun süre özgür ve suclu bir hayat sürmeyi basarmis. Kendisi bir cok suctan yargilanmasina ragmen 19 cinayetten de sorumludur. Filmde bu cinayetler ne kadar seksi gözüksede gercek hayatta o kadar seksi olduklarini düsünmüyorum.
Hadi saygilar sevgiler.
0

Fenerbahcenin son haline bir bakis


Fenerbahce hakkinda ne kadar yazmamak icin dirensemde bugün hirsima yenik düstüm. Vitor Pereira ilk geldiginde ne kadar cok sevindik ; ulan dedik bu sefer agresif ve ofansif bir top oynayacagiz . Nitekim 3 mac sonra hevesimiz kursagimizda kaldi . Adam bildigin podyumlarda kaslarini catan ama disarida yumos olan model cikti basimiza . Gerci allahin sevgili kuluymus ; alves ,meireles , nani sakatlandi sansina . Bi de mehmet topal sakatlansa hizir mi geldi diyecem o derece. Gerci vitor dan once baskalarin sucunu konusalim . Biz selcukla yillar boyu oynadik , ve sonra baroni ; hatta bi donem begendikte baroniyi ; düsünün o kadar yoklukta kalmisiz. Simdide mehmet topal ; bi aldilar yine demirbas gibi yerlesti.
Bana dünya üzerinde boyle futbolcular gosterin ; yok arkadas nesli tukendi bunlarin . Karsilastirma yapalim ayni bolgede ki oyuncularla ; kasimpasa donk , besiktas hutchinson , barcelona rakitic , real toni kroos , man .u schweinsteiger , dortmund kagawa .  Bizim topal , meireles defansif ortasaha olayini yanlis anlamislar . Defansif ortasaha demek ileri hatlara destek veren dikey paslarla ataga hizli cikmayi saglayan gerektigin de geriye dönüp defansa destek verecek oyunculardir. Bizde kiler ofansif defans oyunculari ; genelde defans yapip yuzyilda bir ataga cikiyorlar.
Neyse gelelim ideal kadroya.
Fabiano
Sener-kjaer - ba- caner(hasan ali)
Ozan tufan
Markovic - alper(volkan)- diego - nani
Fernandao(Van Persie)

Duruma gore cift santrafora donulebilir . Ama bu kadroyla asla oynamayacaginiz sey 1 den fazla defansif orta sahadir. Bir fenerbahceli olarak ajax ve galatasaray maclarindan ümitsizim maalesef.
Bahsettigim kadro dizilisine dönerse belki bir kipirdanma olabilir ama bu dizilise takimin alismasi da zaman alacaktir. Alperin takimdan sogumus oldugu, Diegonun fazla forma sansi bulamamasi ve sürekli elestirilmesi ve Van Persienin tripleriyle Perreiranin acemiligi birlesince ortaya zor bir durum cikiyor.
Pererira'nin ya son haftasi yada uzun süreli bir birlesmenin ilk haftasi.
Bana göre derbi maci belirleyici bir unsur olmasa da Türkiye de bu tür maclar teknik direktörler icin dönüm noktalaridir. Oysa ki böyle maclarda skoru her zamankinden daha fazla olarak futbolcular belirler. Cünkü tek gecelik performanslar bu tür maclarda hayati önem tasirlar.

Simdiden Avrupa'da bütün takimlarimiza basarilar; haftasonu oynanacak derbide ise hakeme basarilar diliyorum.

2

Internet sokuslari

ULan daha 3 gün önce günesi görürken bugün kar yagdi buralara. Daha ekimin ortasi olmadi bu ne soguk. Zaten bu ic karartan havalarla erken depresyona girmisken ve hergün saat 9-17 arasi staj yapip aksamlari da ise giderken  bi de dolandirilmayadur.
Sizi bilmem ama ben öyle internetten cok alisveris yapan bi adam degilim; amazonu internetten saymiyorum cünkü amazon bizim bakkal gibi bisey ne lazim olursa ordan aliyorum. Neyse velhasil amazonu saymadik gittim ben ebay kücük esyalar sayfasindan telefon alayim dedim. Gittim güzel bir telefon buluverdim son model Camcung sik-alti öjj pilüs . OO dedim fiyatta iyi .. Adama sordum hocam paypal ile ödeme mümkünmüdür diye evet dedi. Yattim üstüne hemen gönderdim parayi araya haftasonu girdi teelfonu bekliyorum p.tesi gelir diye. Arada adamdan da mesaj bekliyorum posta takip kodu yollasin falan diye. Herif bi anda sirra kidem basmaz mi  vay himisini dedim. Yaklasik 2bin tl cik var isin ucunda ben hala o kadar yasli olsam da ufak bir ögrenciyim nihayetinde. Basti beni stres; neyse bosuna almadik ya paypalden . Hemen orda alici haklarini koruyan bölgeye el attim; adam altta kalmayip direk olayi paypal davasina cevirdi ve altina yorum olarak sunu eklemis : sözde ben arkadasa mesaj atmisim ve demisim ki benim bir arkadasim telefonu elden alacak ve üstünde para yok diye ben paypal üstünden yatirmisim. Yok ebenin ami ali sami. Herif bu kadar profesyonel yalan söyleyince ben iyice tirstim aha dedim para gitti. Sikimi alicaz falan hesabi.
Neyse bugün ibnenin oglu yavsak pezevenk mail atmis bana ; mail de diyor ki paypal sana parani geri ödeyecek git cek davayi yoksa seni polise sikayet ederim 3 yasinda kizim var ; sana telefonu bedavaya birakmam ... cart curt. Ya bu herif agir sizofren ; ya beni korkutmaya calisiyor . E be amkdugumun evladi ismimi biliyorsun adresimi biliyorsun belli ki ismim soyadim ecnebi ismi hic mi korkmuyorsun agzini burnunu 2bin liralik dagitirim diye..
Burda ecnebi = türk oluyor ....
Neyse siz siz olun birsey alacaksaniz gidip elden tedarik edebileceginiz kisilerden alin ; öbür türlüsü sadece stres kavga gürültü..
Bugün polise gidecem bakalim. Himisini cükiym bu sansin ... Para geri gelene kadar da ayfon fourseason la devam.
Teknolojisiz geneleksel alisverisler diliyorum sizlere.
0

Bayram Postu

Post derken hem post hem post. Bayram postunu henüz atmadım ama unutmadım reserved diyip akşam gelince atıcam...

----Reserved dedim gittim aradan kaç gün geçti .----
Ulan ne sorumsuz adam oldum ben. Bayram mayram da dinlemiyorum artık amansız depresyonlara girip sistem adamlığına bürünüyorum. Ne kadar ağladıysam gençken beyaz koyun olmayacam diye şimdi bi o kadar beyaz koyun oluyorum. Hayatımda ki ilişkiler, çabalarım ve bir çok şey sisteme dair. Sanki o sisteme daha fazla ait olmaya çalışmaktan başka bir bok yapmıyorum yada beraber yapmıyoruz. Sevişsek bile sırf sisteme ait olmak için sevişmişliğimiz olacak. Büyük göğüsleri önemsemeyen bi toplumda ve sistemde meme dolu ama kesinlikle cinsel bi güdü gitmediğimiz meme temalı partiler hayal ediyorum.
Ne diyordum lan ben .. Hee bayram. Olum yada kızım ben artık 5 sene sonunda dejenerenin dibine vurmuşum. Biz domuzu direk sosis makinasına soktuk bu kurban bayramında. Geçen şeker bayramın da da çocuklara Mon Cherie dağıtmıştık hepsi sarhoş oldu piçosların. Mübalağa ya gel yada müjgana gel müjgana . Müjgan güzeldir hoştur ; müjgan bile bir memleket hasreti. Bayram ne güzel şeydir lan ; sabah kalkınca o boktan İstanbul'da bile boş minibüslerin içinde bir akrabadan bir akrabaya seyir ederken insanlarda ahlak kırıntısı görmektir bayram. Ve tabi paraları topladıktan sonra akşam taksime gidip o son ahlak kırıntısının amkymuşları da görüp bi nevi öz intihar eylemidir. Öz intihar dedim biliyorum. Siktirtme şimdi anlatım bozukluğunu ! Her boku doğru özümsedin de hala bozukluklardan bahsediyorsun. Madem herşey bu kadar doğruydu neden hala burdasıyız.
Evet bayram bitti bi daha ki bayram görüşmek üzere. Bayram postları benim için özeldir o yüzden rezerve ettiydim. Belki gününde yazamadım ama bu post benim için hala bir bayram postu . Postlarımız üzerimizde kaldıkça post atmaya devam.
0

Çok erken yarı final

Yarın akşam yani 4 Ağustos 2015 Salı akşamı oynanacak olan Shakhtar Donetsk - Fenerbahçe maçı bir nevi çok çok erken yarı final maçı gibi .(Tabi ki avrupa ligi için ) İlk maçı Istanbulda 0-0 bitiren Fenerbahçemiz ilk maçta iyi oynayan taraf olmasada bu turu atlar diye düşünüyorum.
Shakhtarın genelde kontrollü oynadığını ve iyi kontra ataklar yaptığını düşünürsek 0-0 ın rövanşında kendi evlerinde panikleyeceklerdir. Çünkü yiyecekleri herhangi bir golü çıkarmak onlar için zor olacaktır.
Eğer Fenerbahçe kendi kalesinde erken bir gol görmezse yüzde 90 bu turu atlayacaktır. Duran toplarda usta ayakların olması ve Fernandao gibi uzun bir santraforun bulunması turun en büyük avantajlarından biri olsa gerek.
Ve bu maç Sow yerine Stoch orta saha da oynar tek santrafor oynanırsa daha rahat bir Fenerbahçe galibiyeti göreceğimize inanıyorum. Çünkü çift santraforda bekler daha fazla çıkmaya çalışırken Caner'in çok yönlü olmaması o taraftan çok fazla pozisyon vermemize sebep oluyor.
Alves mi Ba mı sorusunaysa henüz cevap verebilmiş değilim. İkiside riskli oyuncular ; Alves'e kişisel olarak bi türlü ısınamadım ama Ba'da çok hataya dönük bir oyuncu. Yalnız Ba'nın artısı ise duran toplarda muazzam kafa toplarıyla ağlarla buluşabilme ihtimali.
Bir Fenerbahçeli olarak yarın gönlümüz turdan yana . Futbol bu ne olur belli olmaz ama bu turu geçen takım avrupada bir çeyrek final görür düşüncesindeyim.
Şimdiden iyi seyirler . 
0

Bütün içgüdüler...


İç güdü diyince aklıma gelen tek şey var yada tek şarkı ; The Cranberries 'in o ekstra manyak şarkısı The Animal Instinct . Efsane gitar solosu ve o Dolores O'Riordan'ın müthiş huhusu.

Suddenly something has happened to me
As I was having my cup of tea
Suddenly I was feeling depressed
I was utterly and totally stressed
Do you know you made me cry
Do you know you made me die

Ve ansızın içinize çöken ağırlık ; bir intihar neferinin denize atlamadan önce ayağına bağladığı ağırlık gibi. Bizi ne ağlatır yada ne öldürür bilmiyorum ama ikiside doğru zamanda içgüdüsel olarak yaptığımız şeyler belki de.

And the thing that gets to me
(...thing that gets to me)
Is you'll never really see
(.never really see)
And the thing that freaks me out
(...thing that freaks me out)
Is I'll always be in doubt
(...always be in...)

Korkmak ne kadar afilli  , ve bazen ölümcül bir kurt kadar sevimli. Neden korkarız biz ; neyi severiz ... Ya hepsi Tanrı sıfatından bir içgüdüyse...

It is a lovely thing that we have
It is a lovely thing that we
It is a lovely thing
The animal
The animal instinct

So take my hands and come with me
We will change reality
So take my hands and we will pray
They won't take you away
They will never make me cry, no
They will never make me die

And the thing that gets to me
(...thing that gets to me)
Is you'll never really see
(.never really see)
And the thing that freaks me out
(...thing that freaks me out)
Is I'll always be in doubt
(...always be in...)

The animal
The animal
The animal instinct to me

It's the animal
The animal
The animal instinct to me

It's the animal
It's the animal
It's the animal instinct to me

It's the animal
It's the animal
It's the animal instinct to me

The animal
The animal
The animal instinct to me

Ve bazen herşey iki kişilik ; şizofrenik bir iki... Bugüne kadar içimizde ki insanı aydınlığa çıkardık peki ya karanlıkta kalan hayvana neler yaptık...
Şimdi ise tam zamanı ;

"Bırak,
Karanlıkla bezenmiş yanını ,
Kim demiş 10 9 dan iyidir diye ;
Ne yaparsan yap kendine çıkar aydınlık,
Bir tünel gibi ...
Ne yaparsan yap,
Saklayamazsın...
Bırak,
Artık bu yalanı ,
Kucakla içinde ki hayvanı ..." 
0

Wassup

4 Non Blond ablamız söylemiş zamanında What's Up şarkısını. Sizde benim gibi 80ler  kuşağıysanız iyi bilirsiniz bu şarkıyı. Hani duş şarkıları vardır ya bağıra bağıra söylenebilecek onlardan biri işte ..
Neyse aslında olay tek başına bu şarkı değil. Wachowski Brothers var bizim amca oğulları ; şu Matrix'i yöneten Andy ve Larry Wachowski.Gitmişler Sense8 diye dizi yapmaya karar vermişler ; iyi de yapmışlar. Şöyle güzel bir yönetmen eli değdi mi ortaya neler çıkabileceğini ben unutmuşum.
Sense8 i izlerken hem konunun yönetmenlere müthiş fırsatlar verdiğini ; bu noktaya ortalardaysa Wachowskilerin o müthiş volelerini tecrübe ettik.
 Henüz sadece ilk beş bölümüne bakmış olsam da sırf sahneleri için bile izlenebilecek bir dizi ki konusu benim sevdiğim tarzda .
Neyse işte dizinin 4 . bölümünden Whats up şarkısına çekilmiş bir klip geliyor şimdi karşınıza .
Beni benden aldı , belki sizi de alır .


0

Bir tutam Replik


 Valla değerinizi bilin şunu hazırlayana kadar götüm çıktı ... Mr.Robot dizisinin 5 . bölümünde sonlara doğru beni benden alan repliklerden biri. Ve bunu sizinle paylaşmadan edemedim. Tabi hazırlarken ingilizce duy yaz ve üstüne tercüme etmek biraz uğraştırıcı oldu. Gerçi henüz tercüme etmedim ama şu an ediyorum gibimsi.
 Bilmeyeniniz varsa Mr. Robot netflixin çiçeği burnunda dizilerinden biri. Konusunu kısaca özet geçmek imkansız ; uzun uzun yazacak vaktim yok maalesef şuan. Ama internetin herhangi bir köşesinden bulabilirsiniz.

Evet sizi bu replikle başbaşa bırakayım artık.


_____________________________________________________
My father picked me up from school one day, and we played hooky and went to the beach.
It was too cold to go in the water, so we sat on a blanket and ate pizza.
When I got home, my sneakers were full of sand, and I dumped it on my bedroom floor.
I didn't know the difference.
I was six.
My mother screamed at me for the mess, But he wasn't mad. He said that billions of years ago, the world shifting and the oceans moving brought that sand to that spot on the beach, and then I took it away.

"Every day," He said,

"We change the world," which is a nice thought until I think about how many days and lifetimes
I would need to bring a shoe full of sand home until there is no beach, until it made a difference to anyone.
Every day, we change the world, but to change the world in a way that means anything, that takes more time than most people have.
It never happens all at once.
It's slow.
It's methodical.
It's exhausting.
We don't all have the stomach for it.
______________________________________________________________________________
Bir gün babam beni okuldan aldı ve okulu asıp kumsala gittik. Hava suya girmek için çok soğuktu, bizde yere örtü serip oturduk ve pizza yedik.
Eve geldiğimizde ayakkabılarım hep kum doluydu, bütün hepsini odamın ortasına yere boşalttım.
Farkı bilmiyordum , 6 yaşındaydım.
Annem bana bu dağınıklık için bağırdı , ama babam sinirli değildi. Ve dedi ki ;
Bundan milyarlarca yıl önce  dünya kayarak ve okyanuslar hareket ederek o kumları o sahile götürdüler.Hemde her gün.
Ve sen o kumu alıp başka yere götürdün.

"Biz dünyayı değiştiriyoruz." ne kadar güzel bir düşünceydi , taa kii bir değişiklik yaratabilmek için kaç gün ve kaç yaşam boyu bir ayakkabı dolusu kumu eve getirmem gerektiğini anlayana kadar.
Her gün dünyayı değiştiriyoruz ama bir şekilde hiç bir anlam ifade etmiyor ve bunu yapabilmek çoğu insanın sahip olmadığı kadar vakit alıyor.
Asla bir kere de olmuyor ,
Yavaş yavaş,
Düzenli bir şekilde ,
Ve yorucu.
Hepimizin bunu kaldıracak bünyesi olmayabilir.
0

Bir Cemal Usta Şiiri

Az önce özgürlük falan diyordum ya , az önce dediğim bir önce ki yazımda; öyle ki Cemal Üstatta pek bi ceremesini çekmiş bu özgürlüğün. ince yada karanlık ruhlular (artık siz hangisini uygun görürsenız) anında görürler güzellikleri; bir oyuktan sızan gün ışığı gibi. Sırf o oyugun inceliginden denir ince ruhlu yada icerinin karanlıgından karanlık . İşte öyleydi senin güzelliğinden sonra beraber bakardık dünyaya ve sadece güzel olanlara ; güzellik bitince yeni denizlere yeni güvercinlere , fazla büyütmemek lazım ; seviselim hayat tadında.
Cigarayı attım denize
Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüyoruz
Gökyüzünün o meşhur maviliğinde
Uzun saçlı iri memeli kadınlarıyla
Bir akdeniz şehri çıkabilir içinde
Alıp yaracak olsa yüreğini
Şimdi bir güvercinin

Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir
Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetişkin bir günışığı
Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük
Çalışan insanlar için akşamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinde de boyuna ekmek kesiyorsun

Biz eskiden de en aşağı böyleydik senlen
Bir bulut geçiyorsa onu görürdük
Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu
Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu

Cemal Süreya
1954
0

Azicik

Azicik minicik kisacik ... Evet 5 yillik üniversite maceramin bitmesine cok az kaldi gibi gözüküyor . Bir aksilik cikmazsa aralik , ocak gibi 28 yasinin karli baharinda üniversite mezunu olmus olacagim. Herkesin takintilsri vardir ya buda benim takintilarimdan biriydi insallah güzel bi sekilde arkamda kalacak. . Rutine cok katlanabilen biri degilim , stabil olmayan ruhum hayatimi her zaman kolaylastirmiyor ; hatta genelde zorlastiriyor diyebilirim. Daha sistemsiz daha özgür bir dünya da bir da vinci bir freud bir montaigne olabilirdim ama simdi sadece bir köle olmayi seciyorum . Yine de ret edebildigim tek sey aitlik . Bir köle olarak sadece dünyaya aitim; simdilik. Henüz kötü yada büyük seyler yapmadiysam da hic yapmayacagim anlamina gelmiyor. Hem belki yeterince kötü biri olursaniz sizi en karanlik yanlarinizdan bicaklayabilirim .
Bu 5 yillik yari yalniz yari zombi hayatimda cok seyler tecrübe ettim ; bazilarini sizinle paylastim bazilariniysa sadece Tanriyla . Zincirleme yollar olan hayat zimbirtisinda bir yolun daha sonuna gelmek üzereyiz gerisine bakacagiz artik. Amma velakin planli seyler beni sıkıyor. Özgür olasım var olamıyorum, kötü olasım var olamıyorum , ben olasım var olamıyorum...
Tanrım benim için planların var mı bilmiyorum , varsa da itaat eder miyim hesaba kattın mı ?

0

Jurassic World Eğlence Parkı


Aslında benim bu filme gönderme yapmama gerek yok film kendi içerisinde kendi kendine gönderme yapmış. 
Kim kaldı eskilerden Jurassic Park hastası ; bir ben bir sen bir de T-Rex. İsterdim ki dinozorların o gizemli dünyasında Raptor koştursaydık her daim. Düşünsenize at üstünde değil de raptor üstünde olan savaşları ; çok daha seksi olurdu. Neyse konuyu fazla dağıtmayayım da filme döneyim. 
Dediğim gibi ben Jurassic Park hayranı bir filmkoliğim ; o filmde ki suyun titreme sahnesi bütün bir filmi unutulmaz kılmaya yetmiştir. Yani sizin anlayacağınız o filmde ki gerilim o filmi efsane yapan en önemli unsurdur.
İşte bu gerilimden yola çıkarak Jurassic World'ü ele alırsak karşımıza yavan bir film çıkıyor. He yavan olup zevk verme şansı yok mu ; tabi ki var. Macera seviyorsanız ve dinozorlardan da hoşlanıyorsanız kesinlikle zevk alacaksınız bu filmi izlemekten. Ama öte yandan eskiyle kıyaslayınca hayal kırıklığınız kaçınılmaz olacak. 
Ah şu para göz insanlar ; herşeyi olduğu gibi sanatı da sömürüyorlar. Film kesinlikle gişe kaygısıyla çekilmiş ; başlıkta da dediğim gibi Jurassic World eğlence parkı.. Film de gerilim en alt seviyede tutulmuş , ayrıca bir damla kan gördüğümü hatırlamıyorum. Siz dünyanın en vahşi hayvanlarıyla ilgili bir film çekiyorsunuz ve bir damla kan yok (vay mk) ; gay , vejetaryen vampirleri anladıkta dinozorlara ne oluyor ... 
Neyse neyse ; eğer ailecek bir film izlemek istiyorsanız Jurassic World tam sizlik. He bir de bu sefer ailenin ergen üyeleri sıkılmasın diye güzel bir bayan koymuşlar; seksi bir kıyafet ve topuklu ayakkabılarıyla dinozorlardan kaçıyor.
Gel gelelim bu filme notuma : 
6.1 
İyimser bir not bile olabilir. Öyle Chriss Patt'i falan koyarak tribünlere oynasanız da benim aklımı çelemezsin Holyfood .. Ayağını denk al. 
İyi seyirler öpüldünüz. 
2

Tesadüf

Başımdan geçen bişeyi anlatasım var ama 6 senelik blog macerasında pek fazla anonimliğim kalmadı. O yüzden arada tesadüfi okuma ihtimallerinden tırsmıyor değilim. Neyse ne yine de anlatayım...
"X akrabası diyor ki bizim çok uzun süredir tanıdıgımız birinin kızı sizin oralarda; ona bi yardımcı oluver . Senin telefonunu verdik sana ulaşacaktır. Bu y kişisi bizim kıza ulaşır ; ben de bizim kızdan telefonu mesajla alınca bir bakıyorum ki bu telefon numarası benim telefonumda zaten kayıtlı. Bizim kız da yanımda ne desem bilemedim .. Beni bir panik almadı değil ya neyse."
 Ve şimdi Flashback gelsin.
Ben bu yaşlı yaşıma rağmen halen üniversite yollarında koştururken bunun yanı sıra part time profesyonel garsonluk yapıyorum ; evet evet çok profi bsg. Biz garsonlar sosyal ilişkilerin orospusu olma yolunda ilerleyen enteresan varlıklarız diyebilirim ; malum bu varlıklar olaraktan insanlarla kendi çizdiğimiz çizgiler içinde sosyal iletişimlerde bulunuyoruz. Düzenli bir ilişkisi olan biri için benim çizgilerim yeterince dar ; oysa içimde büyüyen şeytani bir benlikte yok değil. Velhasıl günlerden bir gün bir iki bayan gelmiş bizim oraya neyse servis ediyorum falan ; aralarından biri türkçe konuştuğu için ona türkçe servis ediyorum ; kendisi epey yeni buralarda . Yurtdışında tanıdık bir dil görmek insanı her zaman çekiyor  ; kendisi telefon numaramı istiyor ben de veriyorum haliyle.. Kesinlikle herhangi bir art niyet yok ; ben de yok onda da olduğunu sanmıyorum. Dedim ya benim düzenli bir ilişkim var herhangi bir yanlış yapmaya niyetim olmadığı kadar saçma sapan yanlış anlaşılmalara da yol açmak istemiyorum. İşte bu nedenden dolayı bu kızın bir iki mesajından sonra numarayı engelliyorum ; herkes için gayet makul ve masum bir çözüm diye düşünüyorum. Fazla da tartıp düşünmüyorum da neyse . Aradan uzun zaman geçiyor ve çat türkiyeden x akrabasından bir telefon. ..

Velhasıl kendine faceten yardımcı olmak amacıyla mesaj attım kendisi de kısa bir cevap verdi ; pek sikine taktığını sanmıyorum ama yine de kendimi kötü hissettim.
                       "İyi kalpli bir şeytan olma yolunda emin adımlarla sevişiyorum."

0

Derin Siyah


 "Ne kadar oldu vapurla karşıya geçmeyeli ,
                                             Oturup bir çay bahçesinde çay içmeyeli...."

Hem ben bu şarkı hakkında yazmasam olmaz.. Yaklaşık dört haftadır milyon kaçıncı kez dinliyorum bilmiyorum .. İçimi depreştiriyor ;

"Yanmışız aman halimiz duman ,
                                        Yetmiyor zaman aman aman ..."

Ne desem bilmiyorum ; sertab dinleyince İstanbul'u koklar gibi oluyorum. İçimde sanki bir martı kalkıp uçmaya başlıyor boğaz semalarında .. Ve kendine güzel bir vapur seçip ona aşık oluyor..

"Ben yine taşlara vurdum deli başımı , 
                                Sürüklüyorum kendimi tesadüf aşklara ..."

Vapura aşık bir martı.. Hiç olacak şey mi ; her aşk gibi bu da imkansız olanından... Hem vapur dalgalandırıyor o güzelim mavi saçlarını ; kalbi alev alev kokluyorum dumanından .. Herşey aşka elverişli...


"Bir adım atsaydın ben hazırdım halbuki,
                                                      Kendini bıraksan taşırdım gel gitlerini...
Neden kabuk bağlamaz ki bu gizli yara
                                                         Biraz daha dayansan sarardık belki"

Oysa ne kadar çok aşığın varmış ; peşinden koşarken anladım bir ben sürüsüyle... Hepsi bir bendi ama sende başka başka birdi. 


"Ben yine yollara düştüm yine zorlara
                                                     Hem korkak hem gözü kara uçlardan uçlara !!!
Ben yine taşlara vurdum deli başımı , 
                                Sürüklüyorum kendimi tesadüf aşklara ..."


Ve hiç peşinden ayrılmayacağım ; belki de sevdiğim sen değil arka planda ki manzaran ... Hem bahaneler ne güzel , seni denizden dolayı seviyorum Tanrıyı gökyüzünden dolayı... Şimdi sen buna binbir anlam katabilirsin ; maviyi seviyorsun derini seviyorsun diye..
İşte bu yüzden kendimi seviyorum belki de en çok ; derin mavi kendimi .. Ama bilir misin çok derinlere inersen mavi kalmaz artık ; çünkü hepsi siyahtır. Derin Siyah!
0

Müftü Abla Hovar-da

"Hüküm giymiş hayaller  ...
Günah bunun neresinde...
Sarıldık tuzaklarla...
Yine de Aşk Boyun Eğmez!!!"

Ah be ne zamanlardı diyesim var ..  Aşkların boyun eğmediği zamanlar ; çiçeklerin bile üstünde ki aşıklara ithafen daha güzel açtıkları zamanlar... Hem ne güzel söylemiş Emel Müftüoğlu ablamız hovarda şarkısını ; eskiden insanlar bir çok duygu uyandıran şarkılar yaparken bugünler de sadece bir duyguya yöneliyorlar. Oysa hayat duygular resitali  : 


"A ciğerim söyle neyleyelim ? 
Sevmeyelim de taşa mı dönelim ... 
Bu yüreği kimlere gösterelim ,
Kim bilir kimdir aşk ile yanan ?"

Ne ateşi buluyoruz bazen ne aşığı ;  bir yolcuyuz gördüğü ilk handa sarhoş olan...    Ya aşklarımıza sınırlar koymasalardı ; tek Tanrılıktan sonra tek aşklılık gelmeseydi ... 

"Sen arada sırada uğra bana 
Hovardayım diye kıyma bana 
Fikri firardayım uyma  bana 
Oyuna gelme aman aman. .."

Emel Müftüoğlu bende milyarlarca duygunun aynı anda bahar mevsimine girmesini sağlayan Hovarda Tekli albümünü yapalı 20 sene olmuş . Emel ablamızı gözlerinden öpüyorum.
8'mişim o zamanlar ben ; kim bilir neler düşünüyordum .. Hangi müstakbel kadına aşıktım ; hep çekingendim ama kadınları hep sevdim ; Tanrının farklı yüzlerini sever gibi ...
0

Bugün Çiftli Olsun

Hem 16 da çift sayı ; bugün uzun süre sonra bir gün içerisinde iki post atmış olayım. Ruh halimin polenlere özendiği zamanlardayım ; bir o kadarda kırılgan. Bilmem eskiyi hatırlıyor muyum yada eski beni hatırlıyor mu ; sanırım Duman dinledikçe geçmiş saplantılı biri olduğum geliyor aklıma ; tabi geçmişte.
Geçenlerde ilk defa ve geç defa dinlediğim Öyle Dertli şarkısıyla takıldım yine Duman'a . Hem özlemişim hem de garipsemişim. Ne bileyim abi ; öyle bir ses ki bağdaştığı ilk şey hayatının ilk aşkı. Sen şimdi oturmuşsun başka bir ülkede bambaşka bir şehirde başka bir kültürde başka bir kadınlasın.. Sana dair bir sen bile yoksun aslında ; ben insan öldükçe uzaklaşır sanıyordum oysa insan yaşadıkça uzaklaşıyormuş herşeyden ; kendinden , sevdiğinden , özünden.
Hem ben epi topu 27 yaşındaydım 28 e ne kadar gün saysamda ; ne kadar hayat dolu ya da ne kadar bıkmış olabilirdim ki ; hafıza kayıpları yaşıyorum yada hafıza kaybetme oyunları oynuyor vücudum kendi kendine . Kendimden bihaber yaşıyordum bu şarkıya kadar ; iyi mi oldu kendimi bulmam ; görelere göre değişir.
"Öyle dertli dertli bakma gören olmaz "
Harbiden olmaz ; insan 3 evreden oluşur derler dün bugün gelecek. Peki ya bu 3 evreyi 3 le çarparsak kaç evre oluyor ? Evrim bile evrilmekten bıkmışsa , en sert dinozor yumurtaları bile intihara kalkışmışsa neden zorluyoruz ki .
Belki sadece bir an'ı özlemişimdir , belki sadece bir şarkıyı , belki sadece bir kadını ; yine de hepsinin toplamı sadece bir ben ediyor. Milyarlarca olan benlerden bir tanesi.. İşte bugün o beni özledim ; en tutkulu aşklardan daha tutkulu bir şekilde özledim o beni .


"Alnım dik yürüyordum önümde uzanan dağlara doğru, o kadar emindim ki bütün dünyanın benlerden oluştuğuna ; korkmuyordum sensizlikten. İmkansız kelimesi hafızamdaydı nasıl olsa . Ama hiç hesaba katmamıştım ; ya sen sadece bir ilüzyonsan ! Biri kanıyorsa aslında hepsi kanmıştır...."
0

Gray


"Heteroseksüel bir Dorian Gray"'im ben. . .

Dudaklarından şehvet , gözlerinden arzu akan bir adam. Karanlık sokakları adımlarken en çıplak yalanların meme uçlarını avuçlayan bir ağaçkakan... 
                                               Kolay değil; bağlılık yeminlerini mezar taşlarından içmek... Ve sabaha dek en kasvetli tabloların üstünde sevişmek...
              "Vejetaryen bir Dracula" yım ben ; o güzelim şakaklarda binbir orgazmla dans eden... Dedim ya vejetaryen ; kanını sadece şehvetli dişi kırmızısı dudaklardan içen. . . 
                                               Kolay değil ; şeytanlarını sofrada beslemek... Ve damarlarını en bulut dikenlerde bilemek...

                         "Siyah kalpi bir Katil" im ben; aşkla cinayeti denizci gibi düğümleyen ... Ve en derin kan göllerinde kemik çeken... 



                    "Bilmem; belki de hayal kırıklığına uğramış intikam peşinde koşan bir Tanrı'yım ben... Her tutkulu kadın yaratışım ; yeni benler salışım ... "
0

Herkes Ağlar Aslında


Herkes ağlar aslında ; bitmeye yüz tutmuş bir sigaranın son alevi gibi. Herkes ağlar aslında ; denizin dibinde ama bir o kadar uzak dağlar gibi. Ve herkes ağlar aslında ; sevdiğine bağırıp çağırırken son nefeslerinde.
Yalan söylemek isterdim şuan ; hemde öyle büyük yalanlar söylemek isterdim ki beynimin bütün hücrelerini ömür boyu kandırırcasına. Bir kadını ne kadar sevdiğiniz mi önemli yoksa onunla neler yaşadığınız mı ... Herkes ağlar aslında ; ve bazen birlikte ağlarlar, kaç kere sildiniz sevdiğiniz kadının gözyaşını yada o sizin kini. Empati kurulamayacak durumlar vardır bazen işte ben de o durumlardan birindeyim şuan. Kalbim titriyor , beynim şekillendiremiyor bazı şeyleri. Kendimi o kadar çok soyutlamışım ki hayatın gerçeklerinden acısal şeylere tepki vermem geç ama derin oluyor bazen.

Herkes ağlar aslında ; süper kahraman yada soğuk kanlı bir katil olan babanızın ağlamasıyla anlarsınız bunu . 

Bir komşum var benim aynı zamanda ev sahibim ; ellili yaşlarının ortasında sert mizaçlı birisi. Biraz iş kolik biraz da hobikolik biri aslında. Çok paylaşmışlımız yok ama az da sayılmaz . Hem bir kere birlikte oturup içtiniz mi pek çok paylaşmışlıklardan daha fazla paylaşmışlık sahibi oluyorsunuz . Neyse bu abimiz çok sempatik bir ablamızla evli. Öyle fazla çevreleri de yok bizim gördüğümüz kadarıyla ; yıllardır birbirine yeten sempatik bir çift . Çocukları yok amma güzel bir köpekleri ve iki tanede kadife sesli papağanları var.  Şu an Sezen Aksu'dan Beni Unutma ve git şarkılarını dinliyorum ; o kadar manasızlar ki . Kimbilir bu çift kaç şarkı paylaşmıştır arasında ve kaç gözyaşı beraber. Bugün yavru köpeklerine göz kulak olmamızı rica ettiler ; hanımın ameliyat olması gerekiyormuş.. Ve akşam üzeri geri geldiğinde öğrendik ki ; herkes ağlar aslında .
Durum kötüymüş; hastalık heryerini sarmış. Onun sesi bizim içimiz titredi; ne empati kurabilir insan ne de başka birşey. Kaç soğuk algınlığı geçirdiler kimbilir beraber ve kimbilir kaç duygusal an...

 Ve şimdi....

" Herkes ağlar aslında ve ölmekte göz yaşlarına ait."
1

Gel - Biraz Mabel Biraz Matiz

Biraz Mabel biraz Matiz ve üstüne en güzel Mabel Matiz olan Fatih Karaca ile kulak-kalp frekansında buluşalı çok olmadı aslında. Epi topu 4 senedir herhalde; belki çoğu kişiye göre erken çoğuna göre de geç tanışmışımdır .. Mabel matizin bu blogla ilişkisi çoktur ; bu blog sayesinde kendilerini dinleme fırsatı oldum ve bir çok şarkısı bu blogda ki yazılara fon oldu.
Uzun olduydu kendilerinden yeni şarkı dinlemeyeli ve az önce Gel adlı parçalarına denk geldim ; içimde ki yazma tutkusu ortaya çıktı yeniden. Bir Türk olarak türkçeden ilham almak , bir dile aşık olmak ne güzel şey .
Ey Mabel Ey Matiz ; daha çok sevdim seni Matizin anlamını da öğrendikten sonra.
1985 doğumlu Fatih Karaca'nın sahne adı Mabel Matiz.
Mabel'i  Kumral Ada Mavi Tuna adlı romanın eşsiz kahramanı Tuna'dan almış ; kimbilir neler geçmiş aklından alırken , bilemedim. Ve Matiz bir o kadar hoş oturmuş tunanın yanına : çok sarhoş, düşkün anlamına gelen yunanca kelime.

Gel anla dikenimden ;
Güllerim uyansın bahçeleirmde
Gel öyle bir apansız ; ellerim yansın ah ellerinde ....

Diyip kaçıyoruz buralardan yine. Bol Mabelli ve Bol Matizli bir hayatınız olsun.. Ne okumaktan vazgeçmeli bu hayatta nede içmekten... Ne insanlar okuyoruz ve ne aşklar içiyoruz kimbilir.
0

Bir hemcins Ihtiyaci

simdiden uyariyorum bu yazi enteresan bir yazi olacak ; arasira belki rahatsiz bile edebilir. Bir erkek olarak bir erkege ihtiyac duymak temamiz. Yok lan öyle homo bir durum degil. Bir insan hemcinsine ne kadar cok ihtiyac duyar acaba ; iste bunun limitlerini zorluyorum sanirim . Hayatimda hersey var somut olarak; ama galiba sadece somut olarak. Bütün soyutlugumu kaybetmis gibi hissediyorum ;   blog fazla yazdigim söylenemez onun disinda manyakliklarim kizaga cekilmis durumda. Bunlarin olmuyo olmasinin sebeplerinden biri uzun süreli iliski olabilir digeri yaslaniyor olmam 27.5 yasindayim komplekslerim ve depresyonum tavana vurmus durumda. Ve son ihtimal bir ekürim olmamasi, o kadar cok isterdim ki istanbulda ki cok samimi arkadaslarimdan birinin yada benim kankanin burada olmasi yada kuzenlerimden birinin burada olmasini ; yada babam bile olabilirdi. O kadar cok kisi tanisamd tam kafa dengi birine rastlayamadim burada gecen 4 bucuk senede. Tabi yavas yavas problemi kendimde bulmaya baslamadim degil. Gerci arasira baya kafadengi arkadaslar olmustu ama onlarin da hepsi bizim buralara kisa süreligine gelmisti. Neyse neyse yaptigim sey ders , is ,online oyunlar , fitness ve wing tsundan  ibaret haline geldi. Bide uzun süreli iliskinin getirdigi güzel tecrübeler; bilimum sinema aksamlari , gurmeler gibi restoran maceralari. Aslinda hicbirinde basarili degilim yada hepsinde birden basariliyim ; kriter ne bende bilmiyorum o yüzden bi karara varamiyorum. Neyse ne simdi bi kanka olaydi buralarda neler olmazdi ki bah ; bizim evin güzel bahcesinde haftada 2 mangal yapardik yazin acilan acik hava havuzunda bikinili kizlara laf atardik. Evde 600 euroluk oyunla beraber cürümeye hal tutmus xbox in anasini aglatirdik. Her hafta yapacagimiz hali saha maclarini ve icecegimiz alkolün hesabini tutmuyorum bile. Bu hayat sevgilisiz bile oluyor da samimi bi arkadas olmadan zor. Belki illa ki hem cins olmak zorunda degil ama yinede karsi cinsle isler sarpa sarabiliyor veza bir iliskiniz varsa karsi cinsle arkadaslik samimi sekilde devam edemiyor. Bir ipte iki cambaz oynamiyor ya ayni peniste iki prezervatif de durmuyor iste.
Ben yine havanin 15 dereceyi gösterdigi bu günesli Almanya gününde götümü kütüphanenin sandalyesine koymus yalnizliktan yakiniyorum oysa ben hic yalniz kalmadim ve aslinda hic birileriyle birlikte olmadim.Bir Tanri kivaminda insanlar benim hem kölem hemde efendilerimdi ; yaratilisin amkyim.
Simdi siktirip gidiyorum Altaylar hakkinda ödev yazmaya devam etmem lazim. Bir burkhanist , budist , saman, zerdüst , tengrist , hristiyan , müslüman vs vs . her sik olabilirsiniz ama bir insandan öte olamayacaginiz kesin. Ve siz karar verin ki ne kadar yar... yemissiniz. Hadi kolay gelsin.
0

Kingsman: The Secret Service (Bir Kralın Dallamaları)


Geldik yine az ama öz olan film seanslarımızdan birine daha. Bu filmi sinemada izleme fırsatım oldu. Aslında bizim burda bir filmi sinemada izlemek benim için biraz zor. Malum yurtdışının handikapları; gerek almancayı çok iyi anlamam gerekse küçük şehirde yaşadığımızdan dolayı filmlerin orjinal dilleriyle sinemaya pek sık gelmemesi. Neyse her pazartesi orjinal dil günü olduğundan bizde dün orjinal gösterimi olan Kingsman filmine gittik. Ben Chappie filmini tercih ederdim diye düşünüyordum ya neyse.
Fragmanını falan seyrettiğinizde klasik aksiyon filmi olarak düşünebileceğiniz Kingsman'i bu kategoriden ayıran bir havası var . Aslında bu havanın adı British; hani yok mudur bizim ingilizlerin filmlerinde kullandığı ufak kara-komediler ve hoş aksanlı küfürler. İşte bu havayla güzel bir aksiyonu birleştirince film aksiyon filmleri arasında en üstlerde kendine yer bulabilmiş. Zaten güncel imdb puanı 8.2 .
He siz hayatıma birşeyler katsın tarzında bi film arıyorsanız bu film onlardan değil..

Bir prensesin de motivasyonun ne demek olduğunu bildiği gibi : 'If you save the world, We can do it in the asshole.'

Kesinlikle izlemenizi tavsiye ettiğim bir film.. Tabi benim notum imdb kadar bol değil ; ben 7.6 veriyorum bu güzel filme. 

Başrollerde ;
Colin Firth
Samuel L. Jackson 
Taron Egerton

Şimdiden iyi seyirler
0

Whiplash - Eleştirisel Motivasyon

Whiplash, 2015 Oscar ödüllerine adaylığını koymuş filmlerden yalnızca biri. Dün gece oturup izleme fırsatı buldum. Spoiler falan yok tırsmayın. Öncelikle filmin konusunu söyleyeyim ; efsanevi bir müzisyen olmak isteyen Neyman'ın müzik hocasıyla olan ilişkisi. Ve bu ikilinin iç dünyaları.
Yönetmene saygılar sevgiler. Senaryo için çok ahım şahım şeyler söylemem mümkün değil ama bazen size gereken sadece bi melodidir yada nota ; komple bir roman değil. Bir filme roman sığdırmak zorunda değilsiniz bazen ufak bir cümle bile sığdırabilirsiniz. Kısa cümlelerin içsel sancıların filme dökülmüş hallerini seviyorsanız işte tam sizlik bir film.
O kadar iyi yönetilmiş ve resmedilmiş ki baterinin her bir vuruşu içinize işleyecek. Güzel geren ve insanın kendisine bakmasına neden olan filmlerden biri. Oscar adayı olabilir ama benim gözümde Oscar kazanmayı hakketmiyor. Sanırım bu sene ki oyumu Nightcrawler filmine vereceğim ; nitekim aday listesinde yer almıyor.
Neyse müthiş oyunculuk gösteren ve bize bu zevki yaşatan oyunculara ve yönetmene saygılar .

Başrol:
Miles Teller
J.K. Simmons

Yazan ve yöneten : Damien Chazelle


0

En büyük korku


Bilmem yazmamak mı köreltiyor insanı ; körelmekten kastım mutluluk yalanları mı ; maalesef bende bilmiyorum. İlham perisi hep karanlıklarda mı yaşar ; sizinkisini bilmiyorum ama benimkisi ,evet.
Blog dünyası bi kere tadıldığında özlenilecek bi dünya. Sıfatsız isimler , cisimsiz ikilemler , hoş sohbetler vs.
Ama hayat o kadar meşgul ediyor ki bizi sevdiğimiz herşeye olduğu gibi buna da vakit ayıramıyoruz.
Hayatımda ki en büyük korkulardan biri ve aynı zamanda hiç dile getirmediklerimden ; ilk defa size söyleyeyim. Aslında siz de benim melankolik acılarımın şizofrenik yansımaları değil misiniz ?

Ya içimde ki şair ölürse?
Korkuyorum,
Kalemin,
Katile dönüşeceğine.
Oysa ne güzeldir,
Severek öldürmek...


Yazının şarkısı
Tom Odell -Another Love