SlideShow

1

Yokuş yukarı sevda

Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi ,
Saçlarına tutunamayan boncuklar,
Hep hızlıydı kalp atışlarımızdan... 
Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi, 
Miyavlamayı öğrememiş kedilerin bakışları, 
Hep masumdu iç tanışlarımızdan.. 
Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi, 
Kaldırımla sevişen rüzgar ,
Hep şehvetliydi tutkularımızdan ...
Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi,
Toprağa koşan bir ihtiyarın ki,
Hep daha kaderdi birbirimize yuvarlanışımızdan...
Yokuş yukarı bir sevdaydı bizimkisi ,
Hiç düşemediğimiz bir sevda....
7

İstemek vakti


Vakti geldi  ; evet lan geldi.. Şimdi insan böyle yalnızlıktan bıkar usanır ara ara . İşte benim usandığım zamanlardan biridir bugün. Yok arkadaş bu iş bağlanmakla cinsellikle falan alakalı değil. Boş beleş bir hayat yaşıyor gibi hissediyorum ; paylaşım yok paylaşım. İşe git partiye git okula git ; hayatta hep gitmeler var ve birde o gitmelerin dönüşleri..
Ama her dönüş evedir yada birinedir.. Hangi ev ve kim soruları geliyor aklıma.. Hangi ev sorusunun cevabı muamma ; kim sorusunun cevabı ise yok ..

Hani şöyle güzel bir kadın çıksa karşıma konuşabileceğim , en azından beni anlayabilecek.. Duygusal bir yakınlaşma olsa.. Sadece konuşsak , sevişmesekte olur ... Günümün nasıl geçtiğini anlatsam , hobilerimizi birlikte yapsak  , sinemaya gitsek falan. Önüme çıkan her kadına ayrı dünyaların insanıyız diyebiliyorum ancak yada ayrı dillerin insanı..
Arada basıyorlar işte insana , bana da bastılar ..

Dün gece birşeyi farkettim : eğer gerçekten birşeyi istersem hep elde edebildiğimi .. Ve hatta yeterince yavşak surat ifademe kavuşabilirsem tanımadığım kadınları bile ..

Neyse aradığım şey bir kadın ; ruhu benim ruhumla dans edebilecek bir kadın...  Gökyüzünün renginden saatlerce konuşabileceğimiz , manzaralara abuk açılardan bakıp güzel bir fotoğraf olup olmayacağı konusunda tartışabileceğimiz , geceleri hayat korkusundan uykusuz kalıp birbirimizle kafamızı dağıtabileceğimiz türden bir kadın...

Evet çok şey istiyorum ,
İyisi mi siktir et ; sevişelim mi ?                              diyebilen türden bir erkek olmayı isterdim ; sanırım...
11

Baba ve Gün

Öncelikle belirteyim bu yazı pek bir kişisel olacak...
Bugün babalar günü ve babamla aramızda uzun mesafeler var ; sorun değil.  Benim öyle çok çok fırsatım olmadı babamla vakit geçirmek için.. Üzülmedim değil ; üzüldüm .. Hani böyle kanınızın en deli aktığı dönemlerde babanızın sırtınızı sıvazlamasını istersiniz ya benim ki de öyle bir istekti .. İlk defa buraya itiraf edeceğim ; onun için çok kez ikinci planda kaldığımı hissetmişliğim var.  Ben de mükemmel bir evlat değildim zaten..  Herşeye rağmen bizim aramızda ki bağ çok sıkıdır ve son bir kaç senedir bana duyduğu güven  geçmişi biraz silikleştiriyor.  Aslında içimi döksem ortaya çok şey çıkar ama gerek yok. Ben hiçbir zaman dertlerini anlatan bir tip olmadım ; benimle birlikte ölecek o kadar çok sırrım var ki , bazen hepsiyle beraber nasıl yaşadığıma ben bile şaşırıyorum...

Şimdi gelelim babamla aramızda ki  1 fıkra ve 1 sözün bağına...

Aile yadigarı sözdür : " Bu da geçer yahu"

Ve gelelim babadan kalma  fıkraya.. Bu fıkra güldüren tarzdan bir fıkra değil .. Yinede küçük yaşta dinlememe rağmen bu fıkrayı her fırsatta benimsedim ve insanlara anlattım.. Kim bilir belki baş karakteri benimdir..

" Köyün birinde bir deli var .. Köylerde herkes birbirini tanıdığından , biri öldüğünde cenaze için bütün ahali toplanır.. Bütün ahali cenazeyi geçirirken bizim deli arkadan bağırmaya başlar :  Yuh olsun yuh olsun yuh olsun.
Tabi ahali bu durumu hoş karşılamaz ; yine de karşılarında ki deli olduğundan birşey diyemezler..
Bir cenaze ,iki cenaze  , üç cenaze derken bu böyle sürüp gidivermiş.. Gün gelip çatmış ve cenaze sırası bizim deliye gelmiş... Bütün ahali cenazenin arkasından toplanıp bağırmaya başlamış :  Yuh Olsun Yuh Olsun Yuh Olsun ..
Bizim deli tabuttan kafasını çıkartmış ve demiş ki :   Bende sizin gibi gidiyor isem , bana da Yuh Olsun..."

Evet hayatımın hikayesi yada fıkrası budur. Beni diğer insanlara göre bir adım daha fazla tanıyorsunuz artık...

Bütün babaların babalar günü kutlu olsun..

Ps: Boynumda babamın askerlik künyesi takılı..
2

Heide-Park Trip


Göttingene 1-2 saatlik mesafede olan bu eğlence merkezine dün evde ki arkadaşlarla ufak bir gezi düzenledik. 
Epey büyük bir park olmasına rağmen adrenalin seviyesini yükseltecek bir kaç alet vardı. Ve ben yükseklik korkum nedeniyle bir çoğuna binmeyi düşünmezken hepsine bindim. Normalde dötüm yemezdi ama ben de anlamadım..

Hadi biraz bindiğimiz aletleri tanıtalım ... 

Colossos

Bu arkadaşın yüksekliği 60 metre ve 61 derecelik bir iniş açısıyla 120 km hıza ulaşıp kalp atışınıza yeni limitler kazandırıyor. Yaklaşık 2 buçuk dakika boyunca beni en çok zorlayan alet buydu sanırım ...

Dessert Race


19 metre yükseklikte 49 saniye süren bu alet kıvraklığıyla yer çekiminin kıvraklığını hatırlatıyor..

Limit

80 km hızla baş aşağı bir şekilde yolculuk edilseydi eğer buna benzerdi. Ama bu alette herşeyden çok korkutan şey boşta sallanan ayaklarınızın kolonlara çarpma ihtimali .. Ha çarptı ha çarpıcak derken bütün bacaklarınız kasılıyor.. 


Scream

Bu alet resimde görünen kule oluyor.. Kemerimizi bağladıktan sonra inmek istediğim tek alet.. Biraz geç kalmıştım... 103 metrede bir koltuktan ayakları sallayıp aşağıya bakmak pek hoş değilmiş , üstüne bir de yükseklik korkusu eklenince... 71 metreye yavaşça indikten sonra manzarayı 10 saniye kadar izlemenize müsade ediyor ; peki ya 71 metre? 71 metreyi 2 saniyede indiriyor , allah razı olsun ; zaten 60 saniye falan sürse kalbim dayanmazdı. 

Krake


41 Metre yükseklik , 108 km hız ve 87 derecelik dikey bir açı... Yüz üstü düşmenin en kötü yanı yeri görmektir... Bi buna 2 kere binebildik... 
1

Özge Borak ve Eyvah Eyvah 2

Film hakkında söylenebilecek pek fazla şey yok ; epey bir vasattı. Serinin ilkini izlemediğim için ikisi arasında kıyaslama yapamıyorum. Yine de filmde beni etkileyen bir oyunculuk vardı : Özge Borak'ın o enfes performansı. Özge Borak' ı ekranlarda hep somurturken gördüğümüzden gülerken görmek daha bir etkiledi sanırım.

Kendisi zaten pek beğendiğim bir bayandı , böyle güzel gülüşü olduğunu görünce daha bi beğenir oldum. Memleketimin prodüktörlerine ve yönetmenlerine sesleniyorum : Bu kadar çok romantik-komedi filmi çekiyorsunuz da başrolde Özge Borak niye yok ?

Ela gözleri ve güzel gülüşüyle filme bahar etkisi katmış...

Videonun sonunda Özge Borak'ın "Yaee" diye verdiği tepki ise aşık olunası...

4

Birkaç Değişik Ölüm

Bir çiftçi, Nil Nehri'ne düşen tavuğunu kurtarmak için suya atlar. Ancak girdaba yakalanır. Kıyıya dönemeyince,
bağırarak yardım ister. Bu kez oğlu atlar suya. O da girdaba kapılır. Beraberce yardım isterler. Derken adamın
kızı, karısı da aynı kaderi paylaşır. Sonunda tavuk kurtulur ama ardında 6 ölü bırakır.



Karabük Demir Çelik Fabrikaları'nda bir işçi 2450 santigratlık fırında sigarasını yakmak isterken 600 tonluk
pres makinesinin arasından emekleyerek geçmeye çalıştı ve pres makinesinin altında ezilerek öldü.



Iraklı terörist Khay Rahnajet, içinde bomba olan paketi postayla suikast adresine göndermeye kalkar. Ancak 
yeterli sayıda pul yapıştıramadığı için, paket ev adresine geri gönderilir. İçinde bomba olduğunu unutan acemi 
terörist paketi açar ve sonrası malum.


1983'de mağazada hırsızlık yaparken yakalanan San Diegolu bir kadın polislere eğer onu bırakmazlarsa morarana 
kadar nefesini tutacağını söyledi. Polisler kadını bırakmadılar, o da gerçekten ölünceye kadar nefesini tuttu.


Sibirya'nın köylerinden birinde cenaze mezarlığa götürülüyormuş. Mısır tarlasının ortasında, tabut köylülerin 
ellerinden düşüvermiş. Tabutun içindeki ceset düşüp dereye yuvarlanmış. Akıntı, cesedi dinamitle avlanan 
balıkçıların yanına sürüklemiş. Balıkçılar "Acaba adamı dinamitle biz mi öldürdük?" diye endişeye kapılarak, 
cesedi askeri kışlanın tellerine bırakmışlar. Nöbetçi er, bölgeye birinin yaklaştığını düşünerek cesedi yaylım 
ateşine tutmuş. Hemen ambulans çağrılmış. Delik deşik olan ceset, hastaneye kaldırılmış. Operasyon 6 saat 
sürmüş. Ameliyattan çıkan doktor, alnından akan terleri silmiş ve "Çok zor oldu ama galiba yaşayacak" demiş

(alıntıdır)
13

Ya Sen Yoksan


Kalbime giden bütün damarlar gibi , kaderimin bütün yolları sanaydı... 
Ya sen yoksan ? 
Kim bilir ; 
Belki de bitiş çizgisi olmayan,
Engelli bir koşuydu benimkisi ... 
Üstelik sisli havalarda yapılan bir koşu,
Görüş mesafesi 1 ışık saliyesini geçmezdi... 
Bedenimi tamamlayan ruhum gibi, hayatımın bütün inançları sanaydı...
Ya sen yoksan ?