SlideShow

0

FB-Benfica


Dananın kuyruğuna geldik artık; tarih 14 Ağustos 2018'i yani Fenerbahçe-Benfica maçını ayağımıza getirdi. Az buz değil tam tamına 10 yıl oldu Fenerbahçe şampiyonlar ligine gitmeyeli...  Sanırım bu hem Fenerbahçe hem de ülke için büyük bir utanç. Futbolun önde gelen bir vitrin olduğunu düşünürsek biz vitrin dışında ki ciğerci kedi kıvamındayız.
Futbolcularımızın bu maçı kazanacaklarına dair inançları az görünsede taraftar yıllar sonra kenetlenmiş durumda. Bu kenetlenmişlik oyuncuların hırsında ve isteğinde gözlemleniyor. İnanmak başarmanın yarısıymış derler ama bugün istemek başarmanın yarısıdır. Eğer bugün elimizde ki imkansızlıklara rağmen kadroda ki ruhsuzları(Giulaino,Dirar vs.) banka oturtabilirsek bir şansımız var. Uzun yıllar sonra ilk defa tomurcuk düştü bu taraftarın gönlüne ve umarım çabuk solmaz.
Türkiye saatiyle 21.00 da başlayacak olan maç maalesef D Smart kanalından yayınlanacak. Onun dışında internette düşük kalite illegal yayın bulmak mümkün.
Benim için ideal Fenerbahçe ilk 11'i şu şekilde:

Volkan
Isla Yiğithan Skertel Hasan Ali Kaldırım(HAK)
Souza Eljif
Barış Mehmet Ekici Valbuena
Ayew

Yiğithan yerine maalesef Neustadter oynayacak ama ne yapalım hayallerle gerçekler bir türlü tutmuyor. Herşeye rağmen bu akşam gönlümüz sarı lacivert.

0

Runaway Bride Dollar


Şimdi benim Almanya'da yaşadığımı okuyanlar zaten biliyor ama okumayanlar için bi daha söylemiş olduk. Daha eski okuyanlarsa Almanya'ya ilk geldiğim zamanları bilir. Yani ben Almanya'da doğup büyümüş jenerasyondan değilim. Bilakis İstanbul'un arka mahallelerinde usülüyle raconları öğrenip üniversite için yurtdışına kapak atmış biriyim. Ne kadar politikayla haşır neşir olmasam da son dönemde buralarda ki konsoloslukları tavaf etmişlim doğrudur. Sonuca etkisi oldu mu pek sanmıyorum. Velhasıl ben arasıra böyle memleket ve aile aşkıyla tutuşur dururum ve kafamda acaba dönsem mi planı yaparım. Memleket bu ya; sen misin lan kodumun düşüneni der gibi bam diye yapar bişey. Bu sefer yaptığı zaten malum. TL' nin değeri burada götünüzü sileceğiniz zımpara kıvamında ki tuvalet kağıdıyla eş değer oldu.. Biraz kapitalist ve bencil biri olsam üzülsem mi sevinsem mi durumuna çok uygunum ama şu an sadece üzülüyorum. Burada kazanıp orada bozdurup harcayacağım eurolara sokayım efenim. Hal böyle olunca memlekete  daha sık gelip sıcak para sokasım geliyor ki benim sokacağım sıcak paradan bi poh olmaz. Onların doları eurosu varsa bizim Tanrımız var, rakımız var ,aga nigi naga nigimiz var; tecavüzcümüz var abazamız var.. Bize has o kadar çok şeyimiz var ki; anlatamam. Zaten anlatmaya da gerek yok. Bugünlerde bilmem kaçıncı dünya ülkesi olmayı iyice iliklerimizde hissederken gerek iç politikayı gerek dış politikayı kesinlikle suçlayabiliriz. Ama dış güçleri bu denli suçlayan kesime soruyorum; biz değil miyiz Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti. Kim bizi dış mecralara bu kadar bağımlı hale getirdi ! Bizi bağımsızlığımızdan eden iç ve dış bütün etkenlere yazıklar olsun.
Utandık; döviz kuru utanç katsayımızla doğru orantılı.
0

Globus


Uyluklarından akan ılık düşler gibiyim,
Molaya duran otobüslerin yolcuları gibi,
Kimi zaman yorgun,
Kimi zaman kıpıp kıpır ...
Ya yeni doğan güneşin,
Sıcağını tutuyorsun içinde,
Ya da bir falcının kristal topu gibi,
O gizemli soğuk rüzgarları...
Gözlerinden aşağıya inip,
Kadınlığına değdiğimde,
Tanrı beliriyor kafamın çeperlerinde... 
Ve ben o tropikal yağmurları düşünüyorum
Ilık sıcaklığında.
Sana varmak 
Özgürlük demek.
Ve kalan gidenden çok olamaz,
Çünkü gitmeyen bir sen,
Aslında sen değilsin,
Ben haritasında... 

Yazının şarkısı için TIK TIK



Source of Picture:https://www.deviantart.com/littleconfusion/art/11-sun-rays-374161872
0

Elbet


Ne seviyorum biliyor musun !?
Bulutlarin üstünde 
Emekleyen,
Camdan hayalleri.. 
Ne görüyorum biliyor musun;
Gönlü gökyüzü dolmus,
Icini biraz da deniz tutmus,
Tirnaktan ruhlari... 
Ne düsünüyorum biliyor musun!?
Sakilik yakisiyor Tanri'ya .. 
Anlamasaydi meyden,
Koymazdi bizi ayni masaya...
Artik bilmene gerek yok;
Ayni siseye sigamadiysakta,
Karisiriz birbirimize elbet...

________________________________________________________________________
In English:

Do you know what i love ?
Over the clouds,
Crawling vitreous dreams.
Do you know what i see ?
Heart filled by sky,
Got a bit seasickness,
Souls made from nail..
Do you know what i think ?
Being Dionysos suits to the God,
If god have no clue about quencher,
Doesn't bring us to the same table..
No more you need to know,
Doesn't matter that we couldn't go into same bottle,
Eventually we will blend together...




Source of Picture: https://www.deviantart.com/decklansheur/art/ASK-I-RAKKASE-EFKAR-I-RAKI-48804078
0

Yeni Baslangic: FB-Benfica


Uzun zaman sonra bir maçı heyecanla beklemiştik Fenerbahçe taraftarı olarak. Tabi ki içimizde öyle Pollyana umutları yoktu ama ufak birşeyler yokta değildi hani. Ve dün tarih 7 Ağustos 2018'i gösterdiğinde maç için yerlerimizi aldık. İlk 30 dakika gerçekten bizi umutlandıran şeyler görsekte sonrasında bütün umutlarımız kül oldu. Anladık ki şu takımın oyuncuları geçen yıllarda hiç ağır antreman görmemişler. Adeta 30 dakikada bütün takımın kondisyonu yerle bir oldu. Sahada gücü kalan tek futbolcu Dirardı; tabi ona da futbolcu diyebilirseniz. Kendisi bir sporcu olabilir ama futbolcu asla. Zaten gerek yaptığı yanlış paslar gerekse ileride ki etkisizliği bu sözümüzü kanıtlar nitelikte. Neyse medyanın kafası rahattı bu maç; günah geçisi aramaya gerek yoktu. Nasıl olsa Valbuena vardı; vurucam kırbacı Valbuena'ya. İyi bir maç çıkarmamış olabilir ama kötü bir maç çıkardığını da düşünmüyorum. Adam defansa müthiş yardım etti ki kendisi defansif özellikleri çok düşük olan bir oyuncu. Yaşı da olduğu için Benfıca gibi diri futbolcuları olan bir takıma karşı çift taraflı oyunu kaldıramadı ki gayet normal. Bu yüzden medya köpeklerini eleştiriyorum; sanırım aynı maçı izlemedik. Neden  Giuliano denilecek andavalı eleştiren yazılar yazmadınız; geçen seneden beri sürekli düşüşte olan ve vücut dilinden sanki antremana hiç çıkmayan bir oyuncu gibi gözüken Giulianodan neden bahsetmediniz. 90 dakika boyunca bir orta saha olarak topa en az değen oyuncu. Ne defansif ne ofansif olarak herhangi bir katkı sağlamadığı gibi herhangi bir vasfı olan bir kişilikte değil. Alper Potuk'u saymıyorum zaten; kendisi benim için porno sektöründe oynayan bir aseksüel. Bir insan bu kadar mı asportif olur; onun da antremanlara çıkıp çıkmadığı meçhul. 5 senedir zerre bir artış görmedik.
Emre Bol, Cocu'yu orta sahaya oyuncu yerine Soldado'yu aldı diye eleştirmiş. Ekici'yi aldıktan sonra elde kalan tek orta saha oyuncusu Ozan Tufan. Performansı ortada, gidip gitmeyeceği belli değil; bu adamla mı güçlendirsin orta sahayı. Bizim ülkede herşey boşken yorumcular nasıl boş olmasın.
Cocu'yu eleştirebileceğimiz tek nokta Barış olabilir; ki o da gayet anlaşılabilir bi durum. Yeni takımınla ilk resmi maçın Benfica deplasman maçı ve ona karşı takıma yeni gelmiş defansif yönü düşük olan 18'lik bir oyuncuyla başlamak istemiyorsun. Kesinlikle kabul edilebilir.

Takımın en kötülerini sıralarsak şöyle;
Giuliano; nedenini yukarıda yazdım.
Neustadter; bizi bitiren oyuncudur aslında. Gerek defansta ki yumuşaklığı ve pasifliği gerekse rakibe giden 100 tane şişirme pası bizi kendi alanımıza hapsetti. Aykut Kocamanın Neto yerine entegre edip içimize soktuğu başka bir hıyar.
Alper Potuk
Dirar

Bu dört futbolcunun dışındakiler herzaman ki gibi inişli çıkışlı futbolunu sürdürdüler. Volkan Demirel'in yediği basit gollere zaten taraftar olarak alışkınız.
Umarım haftaya Soldado,Ayew ve Barış üçlü değişikliğiyle turu atlarız.
0

Ben geldim

Aa harbiden ben geldim. Nasıl oldu bende bilmiyorum ama 2 yıl sonra gecenin bir saatinde melankolik youtube playlisti yaptıktan sonra üçüncü mojitomu alıp blogumun başına geçtim. Karanlıktaki yabancıdan kaçmaya çalışan bir ben olduğu için erteliyorum artık bu buluşmaları. Toplumsal normlara göre sağlıklı olanı öyleymiş.. Evet iyi bir işim ve çok güzel bir sevgilim var. Hayatım Tanrıya şükür çok tıkırında. Şükür veya tatmin modunda mıyım ? Tabiki hayır. Hiro var lan burda; yapraam. Öyle hava basıyorum da, bakma sen bana. İçim dışım iki bile değil. Keşke pi sayısı kadar öngörülebilir olsam; en azından kendim için. O bu değilde acaba yüzyüze görüşürmüyüz lan sizinle. Gerçi eski blog okurları nerdeee; Nikitanın saçımı kesmişliği bile var .

Nasıl kendini beğenmiş
Ağzından küfür eksilmezmiş
Ama güzel gözlüyüm... 

İşte bu definisyon beni define ediyor. Yüzyüzeyken konuşuruz sen ne güzel bi grupsun. Son birkaç aydır gecelerimin melankoli dozajını bu denli arttırabildiğin için size sonsuz sevgilerimi sunuyorum.
Duygularım sessiz moda alınmış sivri sinek modunda. Sizin anlayacağınız ben bir sik anlamıyorum. Bir düğmem falan olsa da kendime gelebilsem; otomatiğe bağlamış parmaklarımın hızını yakalayabilsem. İnsanların klitorisine giden yol benim cehennemime gidiyorsa benim suçum ne.
Bakmayın böyle boş konuştuğuma çünkü boş konuşurum ben; en azından beyaz sayfalarda.

Geldim ve gidiyorum.

30.07.2018 23:15
0

Libidonun Sarısı

Aslında herşey libidoyla başlar. Vücudunuz size o muhteşem hormon kokteylini sunduğunda hayır diyememe ihtimaliniz Tanrı'nın egosundan daha yüksektir.
Diyorum ya herşey aslında libidoyla başlar; bazen yeni bir iş, yeni  bir tatil ya da yeni bir sabah... 
Bu hikaye de böyle başladı işte... 
Anatomik saatim akreple yelkovana aldırmaksızın yemişti gazı ve gidiyordu çarpacagı duvara aldırmaksızın. Hayatta olan herşeyin bir sebebi vardır ya hani bu olayın da sebebi beni bloga yönlendirmek olabilir. Oysa bu kadar banal ve müstehcen bişeyin iyi bişeye vesile olacağını düşünmek düpedüz ahmaklık; neyse. Klavyede yazmak için harcadığım bilek enerjimi başka şeylere mi saklasam diye düşünmüyor değilim. O zehirli düşünceler hepimizde var o yüzden bırak yavşak yavşak sırıtmayı da hikayeye geri dönelim.
Anatomik saati bir kenara bırakırsak saat sabahın 8:25 iydi(evet benim için epey erken). Normalde bindiğim trende oturma alışkanlığım olmamasına rağmen oturmuştum ve olağanın aksine bir keko misali güneş gözlüğüm kapalı alana ihanet edercesine gözlerimdeydi. Hayat görevini yapmak zorunda olan bir robocop ve onu kimse durduramaz. Güneş gözlüğüme mi inat yoksa en sevdiği renge mi kabahat bilemem ama o şeffaf sarı kıyafetiyle burnumdan 10 cm uzakta duruverdi. Birşeye yakından bakmanın en kötü yanı bütününü görememenizdir; oysa ben bütün olmuştum en azından kısmen. Saniyeleri satırlara sığdırmak ne kadar güzel şey; sanki ömrüm uzuyor ve ben Cemal Süreya kıvamında güzelliklere sapıklaşıyorum..
İç güzellik ne kadar önemliyse iç çamaşırının güzelliği de o kadar önemli olabiliyor bazen ve hele ki sarının altında parlayan göz misaliyse. Ben ne dediğimi bi bilsem ! 
Sırt dekoltesinden gözüken turuncumsu bronz teninin üstünde ki o egzotik dövme de ne . Sol gözüm zaten sabit ama sağ gözüm yavaş yavaş aşağı yukarı kayıyor; en yukarı çıkıp o turuncu saçlarını gördükten sonra vücuduma pompalanan kanı yavaşlatmak adına en aşağı iniyorum; lanet olası hayat süprizleri seviyor  ve topuklu ayakkabılarının de desteğiyle o müthiş yuvarlağımsı seksiliği alan calfleri gözüme çarpıyor. Ve o iniyor trenden; bense yoluma devam ediyorum yüzünü görememiş olmanın şükrüyle. Günüm iş başında düşünsellerle geçiyor sayesinde.
Bu betimleme umarım onun obje olmadığını size iyi bir şekilde anlatıyordur; ruh ve beden bütündür. Ve bazen bedenin sunduğu görselin yanında ruhun yarattığı o enerji sizi alıp götürür. Bedensel içgüdüleriniz ruhsal enerji çekimiyle birlikte aynı yöne hareket ettiğinde kendinizi değişik bir boyutta bulursunuz.
Tabi siz bunları basite indirgeyip sadece seksüel sapıklık olarakta algılayabilirsiniz. Maalesef hayat siyah ve beyaz değil hatta sadece grinin 50 tonu da değil. Empati yeteneğiniz ne kadar gelişmişse renk yelpazeniz o kadar geniştir ve tat duygunuz evrimleşir.
Bugünlük libidoluyum yarın çok duygusal geri dönebilirim..