SlideShow

0

Gyllenhaal



Aslında ben kendimden başka kimsenin hayranı değilimdir bu hayatta. Hiç bir zaman öyle fanatik bir seyirci olmamışımdır, hiçbir şey yada hiç kimse için. Yine de fazladan sevdiğim bazı kişiler, şeyler var. Takım olarak Fenerbahçe ama ondan bahsetmeyeceğim. Herkes  Leonardo Dicaprio,Brad Pitt, Johnny Depp, Orlando Bloom falan sever de benim sevdiğim aktörlerin başında Jake Gyllenhaal; ne kadar sevsemde hala soyadını ezberden yazmayı beceremiyorum. Tahminimce kendisini fazladan sevmemin sebebi biraz kendime benzetmem ve içimde ki narsistlik. Neyse egosal bi yazı olmasın bu; daha sanatsal yönlerden bakalım olaya.
Donnie Darko filmini duymayanınız var mıdır bilmem(Varsa vay arkadaş); kendisi enler listemin en başlarında gelmekte. Hele filmin soundtrack Mad World olmazsa olmazımdır. Hatta bu postun şarkısı Mad World olsun(Tık Tık
Donnie Darko filmine başka bir zaman ekstra bir parantez açmak istiyorum; şimdi ona başlarsam ohoo. 
Birde unutmadan bana göre 2014'ün en iyi filmi olan ve Jake abimizin başrolünde oynadığı Nightcrawler filmini de kesinlikle izleyin.
Kendisinin oynadığı iki film hakkında daha önce yazmışım. The Prisoners ve Love&Other Drugs .
En son izlediğim filmi Southpaw olmuştu ; uzun süre beklemiştim fragmanları görünce. Ben boks filmlerini de bi ekstradan fazla severim; üstüne bir de Gyllenhaal oynayınca tadından doyamamıştım. (Tabi Rachel Mcadams'ı da unutmamak lazım. )

19 Aralık 1980 LA doğumlu olan Gyllenhaal, bana göre çok başarılı olmasına rağmen mütevazi bir aktör. Çok ahım şahım filmlerde oynasa da arada sırada öyle ödüllere oynamayan romantik komedi filmlerinde falan da oynuyor. Zaten adam ne oynasa altından kalkıyor gibi bir durum var. Kız kardeşi de kendisi gibi oyuncu : Maggie Gyllenhaal. E genlerde olunca herhalde çok fazla bir çabaya gerek kalmıyor. 
Filmlerinin yüzde 80'ini izledim, hem filmlerin tarzlarını hem de kendisinin oyunculuğunu gayet takdir ediyorum. Eğer siz de oturup öyle fazla film aramak istemezseniz oturup oynadığı filmleri izleyebilirsiniz.

Everest filmini henüz izlemedim ama herhalde bu gece izlerim. 
Beni bu yazıyı yazmaya iten ise internette tesadüfen rastladığım Demolition filminin fragmanı.
Ki yine çok başarılı bir fragman.(Naomi Watts la beraber)


Ve fragmanın sonunda ki müthiş şarkı.(Oturdum shazamladım sizin için) Tık Tık

Bol linkli bir yayın oldu. İyi seyirler, dinlemeler.



2

Baba Post

 

İşte geldik asıl yayınımıza; dünden beri içime işleyen şarkıya. Siz beni sevmesenizde olur; hem belirsizlik güzel şey. Kim bilir belki sevmeden sevişiyoruzdur. Yine de gitmeden alırım bir alt dudak.

Ve bu da bonus videosu.(Nerden denk geldiğimi anlatan hoş bir sahne )


0

Bu post bir sonraki Postun Geçmişte doğacak olan gayr-i meşru çocuğudur.

Neydi ne oldu lan öyle ... Yaklaşık 1 saat önce işten eve geldikten sonra çayımı yapıp götümü koydum sandalyenin üstüne ve yapıştım laptoba. Direk 2 gündür aklımda olan şarkıyı sizinle paylaşıp biraz takılıp yatacaktım. Ve yine her zaman ki gibi browserın tabları konu konuyu açar misali açılmaya başladı vakit su gibi aktı gitti ve yanında beyin de. Face'te Aslı Enver Murat Boz paylaşımına denk gelip ( çok zükümde olan bişey değil magazin sevmem ama ) tıkladım; ordan Aslı Enver'in rezil Arnavut Kaldırımı performansına yol aldım. Kendisinin mimiklerini çok severim, hoştur ama Arnavut Kaldırımı olmamış ; hele bir şarkıyı çok sevince böyle ziyan edilmesine üzülüyorsunuz. Sonra oturdum youtube'da amatör Arnavut Kaldırımı denemelerine daldım gittim. Bir yanım geçmişe daldı bir yanım memlekete. Aslında hepsi aynıydı benim için.
Neyse ordan oraya turladıktan sonra Conor Mcgregor'ın en kanlı nakavtlarına daldım.(Kendisinden de başka bir postta bahsederim artık)
Yok valla 2 saat oldu youtube'da o kadar arka sayfalara geldim ki artık kaldırım döşeme makinesi videoları çıkıyor.
Buralara gelene kadar bin tane şey izledim; gerek yeni şeyler gerekse eskiden bildiğim ve hala çok sevdiğim şeyler.
Yine de sizin için aralarından birini seçtim : Tık Tık
0

Bir AHS Yıldızı

Uzun süredir aklımda olan bu gönderiyi yayınlamak bu geceye kısmetmiş. Film izlemeye gitmeden önce size bu gece American Horror Story dizisinin yıldızlarından birini tanıtacağım veyahut kendisinin bu diziyle birlikte başlayan evrimini göstereceğim.
Aslında American Horror Story deyince tek bir yıldızdan bahsetmek zor; her oyuncu müthiş cüretkar sahnelerde oynayıp, müthiş performans sergiliyorlar. Zaten bu kadar aykırı bir dizide böyle oyuncular olmasa bunu efsaneleştirmek bu kadar kolay olmazdı.
Ben bu gece size ne Titanik Ablamızdan(Kathy Bates) ne Jessica Lange'dan ne de Sarah Poulson'dan bahsedeceğim.(Daha sonra üçünden de bahsedebilirim.) Bu gecenin yıldızı Evan Peters.
87 Amerika doğumlu Evan kardeşimizin öyle çok dişe dokunur bir film geçmişi yok. Az olan film kariyerinde de öyle ahım şahım bir rol yok. Onun dışında sağda solda dizilerde oynayan Evan, American Horror Story ile kalbimizde sağolsun taht kurdu; daha hiç bi çüküm çekmese olur o derece.
Gelelim Evan'ın Horror ile evrimine.

2011'de serinin ilk sezonunda:

Tate Langdon olarak karşımıza çıkıyor. Tate Langdon, davranışları öngörülemeyen agresif bir genç. Bunun yanı sıra sürekli şiddet ve okul arkadaşlarını öldürmeyi hayal etmesi kendisini tehlikeli kılıyor. Ancak onu bu şiddetten bir adım uzaklaştıran şey herzaman ki gibi Violet'e olan aşkı...



Gelelim ikinci sezona. Güvenilir ve sadık bir insan olan Kit Walker o zamanlar uygun görülmemesine rağmen siyahi bir kadınla evlidir; taa ki karısını öldürmekten suçlu bulunup "Bloody Face" adlı seri katil lakabını alana kadar.
Savunmasında parlak ışıklar ve küçük yeşil adamlar gördüğünü iddaa eden Kit tımarhanede kendine yer bulur... Gerisini izleyin herşeyi anlattırmayın (=



Sezon 3'te karşımıza cadılar tarafından başka vücut parçalarıyla dikilip, diriltilmiş bol sevişgen(sürekli 3lü(threesome) yapıyor) Kyle Spencer olarak çıkıyor.


Sezon dörtte, Jimmy Darling karakteri ile çok garip elleri olan ve bu nedenle sirkte çalışan bir ucubeyi canlandırıyor.  Elleri nedeniyle sirk dışında para karşılığında zengin kadınlara garip elleriyle vajinal masaj sunuyor.


Ve gelelim sezon 5'e . Burada müthiş aksanı olan psikopat katil James Patrick March'ı oynuyor. Mr. March cesetleri mükemmel şekilde saklayıp yok edeceği ölümsüz bir hotel inşa etmiş.
Ve bu karakter aslında gerçek bir seri katilin kopyası olarak karşımıza çıkmakta.
Gerçek kişi Herman Webster  Mudgett veyahut nam-ı diğer  Henry Howard Holmes( H.H. Holmes) . 1861 ile 1896 yılları arasında yaşayan bu kişi amerikanın ilk resmi seri katiliymiş. Ve fantezisini kurduğu cinayetleri rahatça yapabilmek için bir otel tasarlamış. Toplamda 27 cinayeti itiraf etmesine rağmen 200 ün üzerinde cinayet işlediği düşünülüyormuş.

H.H. Holmes


Sezonlar geldikçe unutmazsam postu güncellerim. Ve eğer siz hala AHS ye başlamadıysanız e bi zahmet şu an tam zamanı.

0

Azrail'in olta attığı orman

"Your life is a precious gift from your parents."

Bildiğiniz üzere yeni eve taşındım; bu ev sinemaya 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde. Hal böyle olunca dün akşam o2'nun perşembe günleri uyguladığı bir al bir bedava kampanyasını kaçırmayalım dedik ve bizimkiyle atladık sinemaya gittik.
The Forest filmi Natalie Dormer'ın ağzı kadar enteresan değildi ama konunun geçtiği ormanın gerçek olması gerçekten ilgi çekiciydi.Ormana geçmeden önce filmi puanlandırayım 5.7.
Japonya'nın Aokigahara ormanı ; diğer adı ise İntihar ormanı. Filmden öncesine kadar hakkında hiç birşey duymadığım bu ormanı dün gece yatmadan önce epey bir araştırdım.

Fuji dağının ortasında yer alan Aokigahara ormanının farklı farklı 3 lakabı var :
Ağaçlar denizi
İntihar Ormanı
Japonya'nın Şeytanlar Ormanı

Bu ormanın dünyanın en çok intihar edilen ikinci yeri ; 1950'lerden bu yana 500'ün üzerinde kayıtlı intihar vakası olmuş ve tahminlere göre bir o kadar da bulunamayan.
En çok intihar edilen yeri merak ettiğinizi biliyorum ; tahmin ettiğiniz üzere orası bir köprü. San Francisco'nun Golden Gate köprüsü dünyanın en çok intihar edilen noktası. Orasıyla ilgili başka bir gün yazacağımı umarak ormanımıza geri dönüyorum.
Ormanı bu kadar ünlü hale ve intihar noktası haline getiren aslında bir roman. Tabi bu bir dilemma; çünkü bir romanı yazdıran gerçek olaylar mı yoksa gerçek olayları yaratan bir roman mı; bilmemiz imkansız.

Seicho Matsumoto 1960'larda  Kuroi Kaiju(Black Sea of Trees) adlı bir roman yazmış. Bu romanın ana karakterleri hikayenin sonunda Aokigahara ormanı içerisinde intihara teşebbüs etmişler. Ve bu romandan sonra zaten öncesinde intihar olayları barındıran orman daha da cezbedici bir intihar noktası haline gelmiş.
Hatta öyle ki intihar etmek üzerine yazılan bir kitapta (Wataru Tsurumui- The Complete Suicide Manual) intihar etmek için kusursuz bir yer olarak kendinden söz ettirmiştir.

Peki bu orman bunların dışında ne tür özellikleriyle bu ünvanı almayı başarmış ? 3500 hektarlık bir orman düşünün ve üzerinde öyle sık bir bitki örtüsü ve ağaçlanma var ki adeta doğal bir labirent.Bitki örtüsünden mi yoksa ağaçların bu kadar sık olmasından mıdır bilinmez bu ormanda vahşi hayvanlara pek rastlanmamakla birlikte kuş sesleri çok nadiren duyulurmuş.
Ormanda patikayı terk etmek kesinlikle tavsiye edilmiyor; zaten intihar etmek isteyenler patikayı terkedip ormanın derinliklerinde kendilerine ölümsüz bir köşe seçiyorlarmış.
Ve bonus olarakta ormanın yakınında olan Fuji dağının volkanik toprak ve manyetik demir barındırması nedeniyle bölgede telefon, internet , gps ve pusula kullanımı olanaksız.

Dünyayı gezme merakı olan biri olarak umarım kısa sürede bu ormana yolum düşer ve size fotoğraflarla başka bi post atma imkanım olur ; şimdilik zor gözüküyor.

Eğer bir gün intihar etmeye karar verirseniz (umarım öyle birşey olmaz) ve biraz birikmiş paranız varsa atlayın bu ormana gidin; hem ölmeden önce yeni yerler görmek ve biraz fazladan adrenalin salgılamak hoş olur ; kim bilir belki sizi tekrar hayata bile bağlayabilir.

Ve gitmeden dün gece okuduğum ve beni geren bir reddit hikayesi LİNKİ
0

Clif and Derek

İki, üç gündür biraz nane mollayım; bu nedenle bugün yaklaşık 13 saat uyudum. Akşam 18-24 arası part time garsonluğumu da yaptıktan sonra eve geldim; hanım yatağa ben tv başına geçtim. Malum 13 saat uyku sonrası insanın erken yatası gelmiyor. Ulan dedim şöyle gerilimli merilimli bi film açayım... Film izlemeye bayılıyorum ama şu film arama faslı yok mu; adamı deli ediyor arkadaş. O an hangi moddaysan o tarz film bulman gerekir, afiş hoşuna gitmelidir, konu cezbetmelidir ve altta yazılan yorumlar heves kaçırmamalıdır falan.
Neyse sonunda Afflicted filminde karar kıldım ; aslında en başta o filme karar kılmıştım ama üstüne yarım saat daha başka filmlerin konularına göz gezdirdikten sonra ilk ve son kararım olan Afflicted filmini izlemeye karar verdim.
Bu karar sonuç olarak beni bu posta getirdi ; vampirik kader.

E gelelim o zaman artık filmimizin konusuna ; zaten anladığınız üzere Afflicted, bir vampir filmi. Found footage tarzında çekilmiş olan bu film iki kankanın dünya turu yada diğer bir deyişle dünya turu başında geçiyor. Başrollerde ve yönetmen koltuğunda aynı isimlerle Clif ve Derek var.
Başta vampir filmi dediğimi biliyorum ama yine de öyle bildiğiniz vampir filmlerinden olmadığını belirtmek istiyorum.
Uzun süredir izlediğim en iyi found footage tarzı filmlerden biriydi; gerçi ben bu tarzı zaten sevenlerden olduğum için bana fazla söz hakkı düşmez.
Yinede Afflicted filmine kesinlikle bir şans vermenizi tavsiye ediyorum.

Benim bu filme puanım 7.8 .
Bana göre senaryo gayet özgün(vampir hikayesi üzerine ne kadar özgün olabilirse) ve oyunculuklar kesinlikle övgüyü hakkeden cinsten.

Ve buyrun; oyuncular demişken işte oyuncularımız.
İyi seyirler



0

Ne kadar çok o kadar hapis


Taşınma arifesi, en sevdiklerimden biri olan "Ne kadar çok malın var o kadar bağımlısın" mottosunu bi daha anıyorum. Şerefsizim herşeyi atasım var ; tabi viski koleksiyonunu karaciğere bindirmek lazım. Ulan zengin bi adam değilim ama ıvır zıvır bitmiyor; 30 tane usb 1000 tane kartpostal, xbox ve oyunları, dvd filmler, müzikler, kitaplar, laptop, fotoğraf makineleri diye uzayıp gidiyor bu liste. Yok abi yakında başarabilirsem sıfırlayacağım herşeyi kiralık yaşayacağım anasını satayım. Düşünsene 3 farklı kıyafet setin olacak.(3 pantolon ,3 kazak, 3 gömlek,3 T-Shirt,1 Ayakkabı , 1 Ceket/Mont) Ne gerek var havluya falan, kuruyacaksın ya yaz güneşi altında yada kuzey rüzgarı ayazında. Az eşyan olacak bir sırt çantasına sığıp gelebilecekler seninle. Ya da ayrılıklara alışacaksın her defasında bırakacaksın bir çok şeyi geride.
Bana kalsa ben herşeyi saklarım yada saklardım ; artık daha duygusuzum daha rahat atıyorum bir çok şeyi. Mesela geçende 70 parça kıyafet verdim , üzerine şiirler yazdığım abuk subuk kağıt parçalarını da attım çöpe.
Aslında herşey kapitalizmin zincirleri ; para kazan eşya al, daha çok kazan daha çok al, aldıkça bağlan bağlandıkça sessizleş; sonunda evlen, kredi çek ev al. Ne kadar çok bağımlıysan o kadar çok korkun vardır ; kaybetme korkusu. İşte bu korkuyla insanlığın yüzde 80'i dışarıda olan kötülüklere tepki veremiyor, risk alamıyor.

Öyle bir dünya isterdim ki ;
İçinde bir sen çırılçıplak,
Ruhu okyanus kıvamında ,
İçimizden akacak...
0

Küçük bir başlangıç


Bilmem; yazmalı mıyım... Neyse boşvereyim yazmayayım ne sizi ne de kendimi hayatın gerçekleriyle daha fazla üzmeyeyim bu gece.
Önce gecenin şarkısıyla başlayalım ;
Robin Schulz & Judge - Show me LoVe ( Tık Tık )

Bugün ev malzemelerinin satıldığı o büyük marketlerden birine gittim ; türkçesini bile unuttum anasını satayım. Burada Baumarkt diyorlar; neyse ne zükümse işte ondan. Gitmeliydim çünkü bu pazar götüngen'de dördüncü kez taşınıyorum. Yaklaşık iki buçuk yıldır kız arkadaşımla beraber tuttuğumuz evde kalıyordum ; ev sahibinin bazı mecburi özel ihtiyaçlarından dolayı yeni ev arama durumunda kalmıştık. Biraz şans biraz torpille şehrin merkezinde gayet hoş bi ev bulabildik. Şans tanrıları bizi seviyordu. Bugün anahtar teslim faslı sonrası evin acil zaruri ihtiyaçlarını not edip alışveirşe çıktım. Çıkmaz olaydım ; fakirlik çarptı suratıma.
Bir küvet 4 bin tl; lazım olduğundan değil, dedim ya suratıma çarptı. Neyse ben en ucuzundan gidip duş perdesi ve demiri, banyoya bir duvar lambası mutfağa da tavan lambası alıp kasaya yöneldim. En basic markaları ve malzemeleri almama rağmen post cihazının tecavüzünden kaçamadım.
Bakalım yeni ev bize daha ne masraflara patlayacak.
Bu yeni evde ne kadar kalacağımız belli bile değil ; belki 3 ay sonra iş bulup uzaklara kaçacağız ama 3 ay sokakta kalma gibi bi lüksümüz de yok. Hayat bazen farklı mecburiyetler getiriyor, ki hiçbirinden şikayetçi değilim. Diğer insanların aksine hayattan garip hazlar aldığım da oluyor hiç haz almadığım anlar da . Ama yine de diğer insanların aksine genelinde memnunum; son zamanlarda insanlarda gözlemlemlediğim o memnuniyetsizlik beni efsane germiş durumda.
Çok sikimsoniksiniz amınızakoyim. Kendime son zamanlarda sosyal çevrede bir yer edinemiyorum ; vaktim olmadığından değil; ben  iki karpuzu bi koltuğa sığdıramayanlardanım sanırım. Hem ilişki sahibi olup hem arkadaş sahibi olamıyorum. Kadınlarla sosyalleşmek restricted area , kafa dengi erkek bulmak zor ; yeni bağlar kurmak için de vakit yok. Sanırım saçma bir paradoksun içindeyim.
Yabancı dillerde kendimi ifade etmeyi sevemedim gitti ; eskiden severdim gerçi koynuma girenlerin kendini o ye; go on diye ifade etmesini. Sanırsın "when i was young , i was like a playboy " yok lan biraz abartıp egomu tatmin edeyim dedim; çok görmeyin hımısını. Libidom hep yüksek ama özgüvenim az bu aralar, hem belki cazibe mi bile kaybetmiş olabilirim. Onun yerine shredded bir vücut, sağlam kondisyon (pompacı mülayim kondisyonu) ve ip man sporu yapıyorum. Daha 4. seviye olsam da hoşuma giden bir spor yada dövüş sanatı; ileride bir sifu olma ihtimali neden olmasın.
Göreceğiz ; e bari yazının da resmi onunla alakalı olsun.
0

Dua Lipa ablamıza selamlar yada sis'e

Ben böyle bazı bazı şarkılara tutulurum anlık aşık olurum falan ; hatta genelinde gelir burda paylaşırım bu durumu. Bugün bizim kızın üvey anneannesinin doğum günü vardı trenle oraya gittik; arabaya tam bindiğimizde radyoda bir şarkı çalıyordu ah dedim budur Shazam Shazam söyle bakam kimdir bu şarkıyı dandanlatan...
Bütün gün dışarıda olduğum için şarkıyı baştan sona dinleme fırsatını bi türlü yakalayamamıştım ; eve geldiğimizde de biraz şekerleme biraz film derken anca şimdi dinleme fırsatı bulabildim herhalde 10. kez çalıyor şuan. He film olarakta Creed'i izledim ; belki film üzerine yazarım bi ara. 

Fazla detaya giremedim; duygularımı yüzeye çıkaramadım... Maalesef şarkının büyüsü altındayım , yada mallık sendromunda.

Dua Lipa  -- Adını yediğim ; hoşuma gitti bea.... 

Tipini yediğim... 

Birazda sözlerle sevişelim ... 

I see the moon
I SEEE THE MOON
I see the moon
Oh when you are lookin  at the sun
not a fool
I'm not a fool
not a fool

Oh but when you're gone


When you're gone
When you're gone
Oh baby, all the lights go out
Thinking oh that, baby, I was wrong
I was wrong
I was wrong
Come back to me, baby, we can work this out
Oh baby come on, let me get to know you
Just another chance so that I can show
That I won't let you down, oh no
No I won't let you down, oh no

Cause I could be the one
I could be the one

I see in blue
Oh and you see everything in red
And there's nothing that I wanna do for you
Do for you
Do for you
Oh cause you got inside my head
Oh but when you're gone
When you're gone
When you're gone
Oh baby, all the lights go out
Thinking oh that, baby, I was wrong
I was wrong
I was wrong
Come back to me, baby, we can work this out
Oh baby come on, let me get to know you
Just another chance so that I can show
That I won't let you down, oh no
No I won't let you down, oh no
Cause I could be the one


I could be the one
Be the one, be the one


Will you be mine?
Oh baby come on, let me get to know you
Just another chance so that I can show
That I won't let you down, oh no
No I won't let you down, oh no
Cause I could be the one
I could be the one
I could be the one


The One olmaya hiç niyetim yok; 28 yaşında hala sıradan biriyim ve bu sıradan dünyada fark göstermek gibi bi niyetimiz yok bırakın o bize kalsın. 

0

Başlıksız


İnsan yazmayı özlüyor ,
Ya da yazmak insanı...
Gece karanlığı özler mi hiç ,
Şeytan günahı... 
Benim ki de öyle işte;
Özlüyorum yalnızlığı.

Hayatta ne kadar benim tarzım olmasada daha bedensel şeylere yöneldim ; mütemadiyen spora gidiyorum, haftada iki gün wing chun antremanına gidiyorum , sigarayı bırakalı 3 yılı geçiyor. Bıraktım derken sadece keyif içicisiyim diyelim ; ayda 2-3 tane içiyorum gibi bişey. 10 sene günde 1-2 paket içen birine göre başarılı ; gerçi bırakmamda katkıları olan midemi es geçmeyelim . 
Alkolü bırakamam diyordum hep ama bugün spor nedeniyle 2 haftadır ağzıma damla sürmediğimi farkettim. Yaşım 28 ulan ne yaratacaksam kendimden ; bi gereksiz gaza gelmeler falan. Yok neymiş 3 ayda 8 kilo kas aldırıcam vücuda he bi de gidip wt de 8. seviyeye yükselicem 2016'da . Anlayacağınız kasıcam kendimi ; bütün bunlar 2016 hedefleri listesinde var. He bi de olursa yüz bin avro kazanmam lazım bir sene içerisinde. Başka bir şeyler daha yapmam lazım ama kendime fazla vakit ayırabildiğimi söyleyemeyeceğim ; sanırım düzenli hayat düzenli ilişki şeyleri beni bozdu. Bana ait olmayan bi hayatı yaşıyormuşum gibi ; nerde melankolik tanrıyla mütemadiyen pasif agresif sohbetler eden ben. 
"Eskiden çıplak gelirdi geceler ; sevişirdik simsiyah."
0

Losin my Religion


Bazen inancımı kaybediyorum; çok inançlı biri zaten değilim. Bahsettiğim dini inançlar değil ; tanrısal inançlar ya da kişisel inançlar. İçinde herkes gibi potansiyel bir katil bulunduran ben ne kadar insanları sevmesemde masum insanların katledilmesine pek göz yummak istemiyorum. 120 bin nüfusu olan bu şehirde 5 yıldır yaşıyorum ve 4 buçuk yıldır garsonluk yapıyorum. Sizin anlayacağınız bir çoğunu sima olarak tanıyorum. Hal böyle olunca en ufak bir suç olayı sizi rahatsız ediyor. Geçtiğimiz yıllarda 3 sarsıcı cinayet olayı yaşandı buralarda. Biri iki alt sokağımızda biri eskiden yaşadığımız evin karşı apartmanında ve sonuncusu da kız arkadaşımın arkadaşının evinin kapı komşusunda . Hem de bizim ki de ordayken. Ertesi gün haberlerden duydular. Bu anlattığım olay 3 gün önce oluyor. Diğer olaylardan biri de geçen sene olmuştu ve kısmen tanıdığım birisi 1. dereceden aile ferdini maalesef epey kanlı bi şekilde hakkı rahmetine göndermişti. Üç dört hafta etkisinden kurtulamamıştım ; o ara düşündüğüm tek şey insan kendi validesine kıyabiliyorsa başka kime kıyamazdı ki !
Neyse dedim ya insanları sevmiyorum , ve bu sevgisizlik her geçen gün çirkinleşiyor.
3 gün önce olan olayın detaylarını buranın yerel gazetesinden mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum.
Ve yaklaşık 1 saat önce polisin yaptığı açıklama aynen şu :
"Bu katilin aramızda sokaklarda dolaşıp, rastgele kurban seçip öldürdüğünün aksini iddaa edecek herhangi bir ipucumuz yok."
Giriş katında yaşayan camdan bahçe kapısı olan bir insan olarak iyice rahatladım yani he.
Kendim için korkum yokta düşünsel krizlerim sevdiklerim söz konusu olunca arşa değiyor.

Nefs-i Müdafaam hoştur ;
Düşüncelerim kanlı,
Ellerim sarhoş,
Gözümde katilin,
Tabutu boştur...
0

Alamadım yevet...

Internet sokuşları adlı yazımı okumuşsunuzdur ; hani telefon alacaktım da dolandırılmaya çalışıldım da falan filan hikayesi. Neyse dedik sütten ağzımız yandı yoğurdun üstüne oturalım. Evet oturduk yoğurdun üstüne.. Ben 4 yıldır o2 ipnelerinin sömürgelerinden biriyim. Yine sözleşmemi iptal ettiğim için sözleşmem otomatik olarak 1 sene uzamış. Neyse ne burda tonlarca kampanya yapıyorlar yok 2 senelik uzat sana şunu verelim bunu verelim. Peki abi dedim önce saturne gittim ; dediler yeni üye olursan 400 avroluk hediye çeki e peki sözleşme uzatırsak nolur abi ? 200 e düşer ; e duş da bedava mı amk.. Yok dedim ııh vermicem vermicem.. Nerde o ablam vermicem ci.. Neyse asıl o2 nun tükkanına gittim siz nabıyonuz dedim ; dedi biz direk barnaklıyoruz , istersen tabi. İki tükkan arası 30 tur yaptım 1 haftada hangisi daha hesaplı diye . En sonunda kalktım barnakçıya gittim. Dedik 64 gb samsung edge artı samsung tab 4 ayda 30 avroya anlaştık. Altın rengini ısmarladık falan filan eve gelecek dediler. 4 gün evde bekle bekle paket gelsin diye ; gelen giden yok, telefon da yok.. Neyse bugün bir email gelir ; sizi arıyoruz ulaşamıyoruz o yüzden mail attık. E be amkydugum; telefonla ulaşılabilir olsam niye telefon alayım. Neymiş benim pakette sorun çıkmış ; altın rengi yokmuş sadece beyaz varmış kampanya kapsamında. Gittim güzelce tartıştık ; dedim ki amcaoğlu senin dükkanda şimdi bu telefonun altın rengi var mı ? Var.. E peki niye bana vermiyosun ; tabletle olan kampanya dahilinde sadece beyaz var. Sikeyim insiyatifinizi dedim ; bütün sözleşme iptallerini imzaladım telefonu iptal ettim yaptıgım yeni sözleşmeyi de eski sözleşmeyi de iptal ettim.
Scheisse o2 dedim ve çıktım gittim. Ne bir yeni telefon ne yeni bir sözleşmem var. Iphone 4s ime yeni şarj aleti aldım mutsuz ama mesut yaşıyorum.
Benden size tavsiye o2 ya bulaşmayın ..
Evet telefon bana kısmet değilmiş ; bir ay içerisinde telefon alamayan tek beceriksiz benimdir herhalde.
Öpüldünüz ..
2

Black Mass - Kara Pislik Seni


Bayadir filmler hakkinda yazmiyorum son zamanlarda eskiye nazaran daha az film izlemis olsam da izledigim filmlerin sayisinin hatri sayilir herhalde.
Herkesin son dönemde merak ettigi ve Johnny Depp'in de rol aldigi Black Mass filminden kisaca bahsetmek istiyorum .

Öncelikle yine Johnny Depp'in oynadigi Public Enemies filmiyle karsilastirmak imkansiz. Public Enemies filminde John Dillinger i canlandiriyordu ve ortaya tadindan yenmez bir film cikmisti . Tabi Marion ablamiz da vardi o filmde.
Neyse asil filmimizden uzaklasmayalim . Black Mass filmi Amerikali gangster James "Whitey" Bulger'in hayatini anlatiyor. Johnny Depp abimiz yine ne kadar güzel oynamis olsa da filmde birseyler eksik. Nelerin eksik oldugunu cok cözememis olsamda uzun vadeli hafiza depomda cok ön safhalarda bir yer bulabildigini söylemek zor.

Ben yine de bu filme 6.8 veriyorum ve rahatlikla izlenilebilir bir film olarak nitelendiriyorum . Yani mutlaka izlemelisiniz degil ama izlenmek icin güzel bir film.
He tabi eklemeden edemeyecegim Public Enemies'i izlemediyseniz mutlaka izleyin.
Filmin soundtracklerinden olan Otis Taylor- Ten Million Slaves i bi dinleyin zaten izleyesiniz gelir..
Hadi iyi seyirler.

Gitmeden ufak bir tanitim yazisi vereyim.
James Whitey Bulger kimdir ?

James abimiz 3 Eylül 1929 da dogmus ve hala hayatta. 89 yasinda olan James daha 4 sene önce 2011 de yakalanabilmis . Daha önceleri de hapse girmis olmasina ragmen uzun süre özgür ve suclu bir hayat sürmeyi basarmis. Kendisi bir cok suctan yargilanmasina ragmen 19 cinayetten de sorumludur. Filmde bu cinayetler ne kadar seksi gözüksede gercek hayatta o kadar seksi olduklarini düsünmüyorum.
Hadi saygilar sevgiler.
0

Fenerbahcenin son haline bir bakis


Fenerbahce hakkinda ne kadar yazmamak icin dirensemde bugün hirsima yenik düstüm. Vitor Pereira ilk geldiginde ne kadar cok sevindik ; ulan dedik bu sefer agresif ve ofansif bir top oynayacagiz . Nitekim 3 mac sonra hevesimiz kursagimizda kaldi . Adam bildigin podyumlarda kaslarini catan ama disarida yumos olan model cikti basimiza . Gerci allahin sevgili kuluymus ; alves ,meireles , nani sakatlandi sansina . Bi de mehmet topal sakatlansa hizir mi geldi diyecem o derece. Gerci vitor dan once baskalarin sucunu konusalim . Biz selcukla yillar boyu oynadik , ve sonra baroni ; hatta bi donem begendikte baroniyi ; düsünün o kadar yoklukta kalmisiz. Simdide mehmet topal ; bi aldilar yine demirbas gibi yerlesti.
Bana dünya üzerinde boyle futbolcular gosterin ; yok arkadas nesli tukendi bunlarin . Karsilastirma yapalim ayni bolgede ki oyuncularla ; kasimpasa donk , besiktas hutchinson , barcelona rakitic , real toni kroos , man .u schweinsteiger , dortmund kagawa .  Bizim topal , meireles defansif ortasaha olayini yanlis anlamislar . Defansif ortasaha demek ileri hatlara destek veren dikey paslarla ataga hizli cikmayi saglayan gerektigin de geriye dönüp defansa destek verecek oyunculardir. Bizde kiler ofansif defans oyunculari ; genelde defans yapip yuzyilda bir ataga cikiyorlar.
Neyse gelelim ideal kadroya.
Fabiano
Sener-kjaer - ba- caner(hasan ali)
Ozan tufan
Markovic - alper(volkan)- diego - nani
Fernandao(Van Persie)

Duruma gore cift santrafora donulebilir . Ama bu kadroyla asla oynamayacaginiz sey 1 den fazla defansif orta sahadir. Bir fenerbahceli olarak ajax ve galatasaray maclarindan ümitsizim maalesef.
Bahsettigim kadro dizilisine dönerse belki bir kipirdanma olabilir ama bu dizilise takimin alismasi da zaman alacaktir. Alperin takimdan sogumus oldugu, Diegonun fazla forma sansi bulamamasi ve sürekli elestirilmesi ve Van Persienin tripleriyle Perreiranin acemiligi birlesince ortaya zor bir durum cikiyor.
Pererira'nin ya son haftasi yada uzun süreli bir birlesmenin ilk haftasi.
Bana göre derbi maci belirleyici bir unsur olmasa da Türkiye de bu tür maclar teknik direktörler icin dönüm noktalaridir. Oysa ki böyle maclarda skoru her zamankinden daha fazla olarak futbolcular belirler. Cünkü tek gecelik performanslar bu tür maclarda hayati önem tasirlar.

Simdiden Avrupa'da bütün takimlarimiza basarilar; haftasonu oynanacak derbide ise hakeme basarilar diliyorum.

2

Internet sokuslari

ULan daha 3 gün önce günesi görürken bugün kar yagdi buralara. Daha ekimin ortasi olmadi bu ne soguk. Zaten bu ic karartan havalarla erken depresyona girmisken ve hergün saat 9-17 arasi staj yapip aksamlari da ise giderken  bi de dolandirilmayadur.
Sizi bilmem ama ben öyle internetten cok alisveris yapan bi adam degilim; amazonu internetten saymiyorum cünkü amazon bizim bakkal gibi bisey ne lazim olursa ordan aliyorum. Neyse velhasil amazonu saymadik gittim ben ebay kücük esyalar sayfasindan telefon alayim dedim. Gittim güzel bir telefon buluverdim son model Camcung sik-alti öjj pilüs . OO dedim fiyatta iyi .. Adama sordum hocam paypal ile ödeme mümkünmüdür diye evet dedi. Yattim üstüne hemen gönderdim parayi araya haftasonu girdi teelfonu bekliyorum p.tesi gelir diye. Arada adamdan da mesaj bekliyorum posta takip kodu yollasin falan diye. Herif bi anda sirra kidem basmaz mi  vay himisini dedim. Yaklasik 2bin tl cik var isin ucunda ben hala o kadar yasli olsam da ufak bir ögrenciyim nihayetinde. Basti beni stres; neyse bosuna almadik ya paypalden . Hemen orda alici haklarini koruyan bölgeye el attim; adam altta kalmayip direk olayi paypal davasina cevirdi ve altina yorum olarak sunu eklemis : sözde ben arkadasa mesaj atmisim ve demisim ki benim bir arkadasim telefonu elden alacak ve üstünde para yok diye ben paypal üstünden yatirmisim. Yok ebenin ami ali sami. Herif bu kadar profesyonel yalan söyleyince ben iyice tirstim aha dedim para gitti. Sikimi alicaz falan hesabi.
Neyse bugün ibnenin oglu yavsak pezevenk mail atmis bana ; mail de diyor ki paypal sana parani geri ödeyecek git cek davayi yoksa seni polise sikayet ederim 3 yasinda kizim var ; sana telefonu bedavaya birakmam ... cart curt. Ya bu herif agir sizofren ; ya beni korkutmaya calisiyor . E be amkdugumun evladi ismimi biliyorsun adresimi biliyorsun belli ki ismim soyadim ecnebi ismi hic mi korkmuyorsun agzini burnunu 2bin liralik dagitirim diye..
Burda ecnebi = türk oluyor ....
Neyse siz siz olun birsey alacaksaniz gidip elden tedarik edebileceginiz kisilerden alin ; öbür türlüsü sadece stres kavga gürültü..
Bugün polise gidecem bakalim. Himisini cükiym bu sansin ... Para geri gelene kadar da ayfon fourseason la devam.
Teknolojisiz geneleksel alisverisler diliyorum sizlere.
0

Bayram Postu

Post derken hem post hem post. Bayram postunu henüz atmadım ama unutmadım reserved diyip akşam gelince atıcam...

----Reserved dedim gittim aradan kaç gün geçti .----
Ulan ne sorumsuz adam oldum ben. Bayram mayram da dinlemiyorum artık amansız depresyonlara girip sistem adamlığına bürünüyorum. Ne kadar ağladıysam gençken beyaz koyun olmayacam diye şimdi bi o kadar beyaz koyun oluyorum. Hayatımda ki ilişkiler, çabalarım ve bir çok şey sisteme dair. Sanki o sisteme daha fazla ait olmaya çalışmaktan başka bir bok yapmıyorum yada beraber yapmıyoruz. Sevişsek bile sırf sisteme ait olmak için sevişmişliğimiz olacak. Büyük göğüsleri önemsemeyen bi toplumda ve sistemde meme dolu ama kesinlikle cinsel bi güdü gitmediğimiz meme temalı partiler hayal ediyorum.
Ne diyordum lan ben .. Hee bayram. Olum yada kızım ben artık 5 sene sonunda dejenerenin dibine vurmuşum. Biz domuzu direk sosis makinasına soktuk bu kurban bayramında. Geçen şeker bayramın da da çocuklara Mon Cherie dağıtmıştık hepsi sarhoş oldu piçosların. Mübalağa ya gel yada müjgana gel müjgana . Müjgan güzeldir hoştur ; müjgan bile bir memleket hasreti. Bayram ne güzel şeydir lan ; sabah kalkınca o boktan İstanbul'da bile boş minibüslerin içinde bir akrabadan bir akrabaya seyir ederken insanlarda ahlak kırıntısı görmektir bayram. Ve tabi paraları topladıktan sonra akşam taksime gidip o son ahlak kırıntısının amkymuşları da görüp bi nevi öz intihar eylemidir. Öz intihar dedim biliyorum. Siktirtme şimdi anlatım bozukluğunu ! Her boku doğru özümsedin de hala bozukluklardan bahsediyorsun. Madem herşey bu kadar doğruydu neden hala burdasıyız.
Evet bayram bitti bi daha ki bayram görüşmek üzere. Bayram postları benim için özeldir o yüzden rezerve ettiydim. Belki gününde yazamadım ama bu post benim için hala bir bayram postu . Postlarımız üzerimizde kaldıkça post atmaya devam.
0

Çok erken yarı final

Yarın akşam yani 4 Ağustos 2015 Salı akşamı oynanacak olan Shakhtar Donetsk - Fenerbahçe maçı bir nevi çok çok erken yarı final maçı gibi .(Tabi ki avrupa ligi için ) İlk maçı Istanbulda 0-0 bitiren Fenerbahçemiz ilk maçta iyi oynayan taraf olmasada bu turu atlar diye düşünüyorum.
Shakhtarın genelde kontrollü oynadığını ve iyi kontra ataklar yaptığını düşünürsek 0-0 ın rövanşında kendi evlerinde panikleyeceklerdir. Çünkü yiyecekleri herhangi bir golü çıkarmak onlar için zor olacaktır.
Eğer Fenerbahçe kendi kalesinde erken bir gol görmezse yüzde 90 bu turu atlayacaktır. Duran toplarda usta ayakların olması ve Fernandao gibi uzun bir santraforun bulunması turun en büyük avantajlarından biri olsa gerek.
Ve bu maç Sow yerine Stoch orta saha da oynar tek santrafor oynanırsa daha rahat bir Fenerbahçe galibiyeti göreceğimize inanıyorum. Çünkü çift santraforda bekler daha fazla çıkmaya çalışırken Caner'in çok yönlü olmaması o taraftan çok fazla pozisyon vermemize sebep oluyor.
Alves mi Ba mı sorusunaysa henüz cevap verebilmiş değilim. İkiside riskli oyuncular ; Alves'e kişisel olarak bi türlü ısınamadım ama Ba'da çok hataya dönük bir oyuncu. Yalnız Ba'nın artısı ise duran toplarda muazzam kafa toplarıyla ağlarla buluşabilme ihtimali.
Bir Fenerbahçeli olarak yarın gönlümüz turdan yana . Futbol bu ne olur belli olmaz ama bu turu geçen takım avrupada bir çeyrek final görür düşüncesindeyim.
Şimdiden iyi seyirler . 
0

Bütün içgüdüler...


İç güdü diyince aklıma gelen tek şey var yada tek şarkı ; The Cranberries 'in o ekstra manyak şarkısı The Animal Instinct . Efsane gitar solosu ve o Dolores O'Riordan'ın müthiş huhusu.

Suddenly something has happened to me
As I was having my cup of tea
Suddenly I was feeling depressed
I was utterly and totally stressed
Do you know you made me cry
Do you know you made me die

Ve ansızın içinize çöken ağırlık ; bir intihar neferinin denize atlamadan önce ayağına bağladığı ağırlık gibi. Bizi ne ağlatır yada ne öldürür bilmiyorum ama ikiside doğru zamanda içgüdüsel olarak yaptığımız şeyler belki de.

And the thing that gets to me
(...thing that gets to me)
Is you'll never really see
(.never really see)
And the thing that freaks me out
(...thing that freaks me out)
Is I'll always be in doubt
(...always be in...)

Korkmak ne kadar afilli  , ve bazen ölümcül bir kurt kadar sevimli. Neden korkarız biz ; neyi severiz ... Ya hepsi Tanrı sıfatından bir içgüdüyse...

It is a lovely thing that we have
It is a lovely thing that we
It is a lovely thing
The animal
The animal instinct

So take my hands and come with me
We will change reality
So take my hands and we will pray
They won't take you away
They will never make me cry, no
They will never make me die

And the thing that gets to me
(...thing that gets to me)
Is you'll never really see
(.never really see)
And the thing that freaks me out
(...thing that freaks me out)
Is I'll always be in doubt
(...always be in...)

The animal
The animal
The animal instinct to me

It's the animal
The animal
The animal instinct to me

It's the animal
It's the animal
It's the animal instinct to me

It's the animal
It's the animal
It's the animal instinct to me

The animal
The animal
The animal instinct to me

Ve bazen herşey iki kişilik ; şizofrenik bir iki... Bugüne kadar içimizde ki insanı aydınlığa çıkardık peki ya karanlıkta kalan hayvana neler yaptık...
Şimdi ise tam zamanı ;

"Bırak,
Karanlıkla bezenmiş yanını ,
Kim demiş 10 9 dan iyidir diye ;
Ne yaparsan yap kendine çıkar aydınlık,
Bir tünel gibi ...
Ne yaparsan yap,
Saklayamazsın...
Bırak,
Artık bu yalanı ,
Kucakla içinde ki hayvanı ..." 
0

Wassup

4 Non Blond ablamız söylemiş zamanında What's Up şarkısını. Sizde benim gibi 80ler  kuşağıysanız iyi bilirsiniz bu şarkıyı. Hani duş şarkıları vardır ya bağıra bağıra söylenebilecek onlardan biri işte ..
Neyse aslında olay tek başına bu şarkı değil. Wachowski Brothers var bizim amca oğulları ; şu Matrix'i yöneten Andy ve Larry Wachowski.Gitmişler Sense8 diye dizi yapmaya karar vermişler ; iyi de yapmışlar. Şöyle güzel bir yönetmen eli değdi mi ortaya neler çıkabileceğini ben unutmuşum.
Sense8 i izlerken hem konunun yönetmenlere müthiş fırsatlar verdiğini ; bu noktaya ortalardaysa Wachowskilerin o müthiş volelerini tecrübe ettik.
 Henüz sadece ilk beş bölümüne bakmış olsam da sırf sahneleri için bile izlenebilecek bir dizi ki konusu benim sevdiğim tarzda .
Neyse işte dizinin 4 . bölümünden Whats up şarkısına çekilmiş bir klip geliyor şimdi karşınıza .
Beni benden aldı , belki sizi de alır .


0

Bir tutam Replik


 Valla değerinizi bilin şunu hazırlayana kadar götüm çıktı ... Mr.Robot dizisinin 5 . bölümünde sonlara doğru beni benden alan repliklerden biri. Ve bunu sizinle paylaşmadan edemedim. Tabi hazırlarken ingilizce duy yaz ve üstüne tercüme etmek biraz uğraştırıcı oldu. Gerçi henüz tercüme etmedim ama şu an ediyorum gibimsi.
 Bilmeyeniniz varsa Mr. Robot netflixin çiçeği burnunda dizilerinden biri. Konusunu kısaca özet geçmek imkansız ; uzun uzun yazacak vaktim yok maalesef şuan. Ama internetin herhangi bir köşesinden bulabilirsiniz.

Evet sizi bu replikle başbaşa bırakayım artık.


_____________________________________________________
My father picked me up from school one day, and we played hooky and went to the beach.
It was too cold to go in the water, so we sat on a blanket and ate pizza.
When I got home, my sneakers were full of sand, and I dumped it on my bedroom floor.
I didn't know the difference.
I was six.
My mother screamed at me for the mess, But he wasn't mad. He said that billions of years ago, the world shifting and the oceans moving brought that sand to that spot on the beach, and then I took it away.

"Every day," He said,

"We change the world," which is a nice thought until I think about how many days and lifetimes
I would need to bring a shoe full of sand home until there is no beach, until it made a difference to anyone.
Every day, we change the world, but to change the world in a way that means anything, that takes more time than most people have.
It never happens all at once.
It's slow.
It's methodical.
It's exhausting.
We don't all have the stomach for it.
______________________________________________________________________________
Bir gün babam beni okuldan aldı ve okulu asıp kumsala gittik. Hava suya girmek için çok soğuktu, bizde yere örtü serip oturduk ve pizza yedik.
Eve geldiğimizde ayakkabılarım hep kum doluydu, bütün hepsini odamın ortasına yere boşalttım.
Farkı bilmiyordum , 6 yaşındaydım.
Annem bana bu dağınıklık için bağırdı , ama babam sinirli değildi. Ve dedi ki ;
Bundan milyarlarca yıl önce  dünya kayarak ve okyanuslar hareket ederek o kumları o sahile götürdüler.Hemde her gün.
Ve sen o kumu alıp başka yere götürdün.

"Biz dünyayı değiştiriyoruz." ne kadar güzel bir düşünceydi , taa kii bir değişiklik yaratabilmek için kaç gün ve kaç yaşam boyu bir ayakkabı dolusu kumu eve getirmem gerektiğini anlayana kadar.
Her gün dünyayı değiştiriyoruz ama bir şekilde hiç bir anlam ifade etmiyor ve bunu yapabilmek çoğu insanın sahip olmadığı kadar vakit alıyor.
Asla bir kere de olmuyor ,
Yavaş yavaş,
Düzenli bir şekilde ,
Ve yorucu.
Hepimizin bunu kaldıracak bünyesi olmayabilir.
0

Bir Cemal Usta Şiiri

Az önce özgürlük falan diyordum ya , az önce dediğim bir önce ki yazımda; öyle ki Cemal Üstatta pek bi ceremesini çekmiş bu özgürlüğün. ince yada karanlık ruhlular (artık siz hangisini uygun görürsenız) anında görürler güzellikleri; bir oyuktan sızan gün ışığı gibi. Sırf o oyugun inceliginden denir ince ruhlu yada icerinin karanlıgından karanlık . İşte öyleydi senin güzelliğinden sonra beraber bakardık dünyaya ve sadece güzel olanlara ; güzellik bitince yeni denizlere yeni güvercinlere , fazla büyütmemek lazım ; seviselim hayat tadında.
Cigarayı attım denize
Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüyoruz
Gökyüzünün o meşhur maviliğinde
Uzun saçlı iri memeli kadınlarıyla
Bir akdeniz şehri çıkabilir içinde
Alıp yaracak olsa yüreğini
Şimdi bir güvercinin

Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir
Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetişkin bir günışığı
Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük
Çalışan insanlar için akşamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinde de boyuna ekmek kesiyorsun

Biz eskiden de en aşağı böyleydik senlen
Bir bulut geçiyorsa onu görürdük
Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu
Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu

Cemal Süreya
1954
0

Azicik

Azicik minicik kisacik ... Evet 5 yillik üniversite maceramin bitmesine cok az kaldi gibi gözüküyor . Bir aksilik cikmazsa aralik , ocak gibi 28 yasinin karli baharinda üniversite mezunu olmus olacagim. Herkesin takintilsri vardir ya buda benim takintilarimdan biriydi insallah güzel bi sekilde arkamda kalacak. . Rutine cok katlanabilen biri degilim , stabil olmayan ruhum hayatimi her zaman kolaylastirmiyor ; hatta genelde zorlastiriyor diyebilirim. Daha sistemsiz daha özgür bir dünya da bir da vinci bir freud bir montaigne olabilirdim ama simdi sadece bir köle olmayi seciyorum . Yine de ret edebildigim tek sey aitlik . Bir köle olarak sadece dünyaya aitim; simdilik. Henüz kötü yada büyük seyler yapmadiysam da hic yapmayacagim anlamina gelmiyor. Hem belki yeterince kötü biri olursaniz sizi en karanlik yanlarinizdan bicaklayabilirim .
Bu 5 yillik yari yalniz yari zombi hayatimda cok seyler tecrübe ettim ; bazilarini sizinle paylastim bazilariniysa sadece Tanriyla . Zincirleme yollar olan hayat zimbirtisinda bir yolun daha sonuna gelmek üzereyiz gerisine bakacagiz artik. Amma velakin planli seyler beni sıkıyor. Özgür olasım var olamıyorum, kötü olasım var olamıyorum , ben olasım var olamıyorum...
Tanrım benim için planların var mı bilmiyorum , varsa da itaat eder miyim hesaba kattın mı ?

0

Jurassic World Eğlence Parkı


Aslında benim bu filme gönderme yapmama gerek yok film kendi içerisinde kendi kendine gönderme yapmış. 
Kim kaldı eskilerden Jurassic Park hastası ; bir ben bir sen bir de T-Rex. İsterdim ki dinozorların o gizemli dünyasında Raptor koştursaydık her daim. Düşünsenize at üstünde değil de raptor üstünde olan savaşları ; çok daha seksi olurdu. Neyse konuyu fazla dağıtmayayım da filme döneyim. 
Dediğim gibi ben Jurassic Park hayranı bir filmkoliğim ; o filmde ki suyun titreme sahnesi bütün bir filmi unutulmaz kılmaya yetmiştir. Yani sizin anlayacağınız o filmde ki gerilim o filmi efsane yapan en önemli unsurdur.
İşte bu gerilimden yola çıkarak Jurassic World'ü ele alırsak karşımıza yavan bir film çıkıyor. He yavan olup zevk verme şansı yok mu ; tabi ki var. Macera seviyorsanız ve dinozorlardan da hoşlanıyorsanız kesinlikle zevk alacaksınız bu filmi izlemekten. Ama öte yandan eskiyle kıyaslayınca hayal kırıklığınız kaçınılmaz olacak. 
Ah şu para göz insanlar ; herşeyi olduğu gibi sanatı da sömürüyorlar. Film kesinlikle gişe kaygısıyla çekilmiş ; başlıkta da dediğim gibi Jurassic World eğlence parkı.. Film de gerilim en alt seviyede tutulmuş , ayrıca bir damla kan gördüğümü hatırlamıyorum. Siz dünyanın en vahşi hayvanlarıyla ilgili bir film çekiyorsunuz ve bir damla kan yok (vay mk) ; gay , vejetaryen vampirleri anladıkta dinozorlara ne oluyor ... 
Neyse neyse ; eğer ailecek bir film izlemek istiyorsanız Jurassic World tam sizlik. He bir de bu sefer ailenin ergen üyeleri sıkılmasın diye güzel bir bayan koymuşlar; seksi bir kıyafet ve topuklu ayakkabılarıyla dinozorlardan kaçıyor.
Gel gelelim bu filme notuma : 
6.1 
İyimser bir not bile olabilir. Öyle Chriss Patt'i falan koyarak tribünlere oynasanız da benim aklımı çelemezsin Holyfood .. Ayağını denk al. 
İyi seyirler öpüldünüz. 
2

Tesadüf

Başımdan geçen bişeyi anlatasım var ama 6 senelik blog macerasında pek fazla anonimliğim kalmadı. O yüzden arada tesadüfi okuma ihtimallerinden tırsmıyor değilim. Neyse ne yine de anlatayım...
"X akrabası diyor ki bizim çok uzun süredir tanıdıgımız birinin kızı sizin oralarda; ona bi yardımcı oluver . Senin telefonunu verdik sana ulaşacaktır. Bu y kişisi bizim kıza ulaşır ; ben de bizim kızdan telefonu mesajla alınca bir bakıyorum ki bu telefon numarası benim telefonumda zaten kayıtlı. Bizim kız da yanımda ne desem bilemedim .. Beni bir panik almadı değil ya neyse."
 Ve şimdi Flashback gelsin.
Ben bu yaşlı yaşıma rağmen halen üniversite yollarında koştururken bunun yanı sıra part time profesyonel garsonluk yapıyorum ; evet evet çok profi bsg. Biz garsonlar sosyal ilişkilerin orospusu olma yolunda ilerleyen enteresan varlıklarız diyebilirim ; malum bu varlıklar olaraktan insanlarla kendi çizdiğimiz çizgiler içinde sosyal iletişimlerde bulunuyoruz. Düzenli bir ilişkisi olan biri için benim çizgilerim yeterince dar ; oysa içimde büyüyen şeytani bir benlikte yok değil. Velhasıl günlerden bir gün bir iki bayan gelmiş bizim oraya neyse servis ediyorum falan ; aralarından biri türkçe konuştuğu için ona türkçe servis ediyorum ; kendisi epey yeni buralarda . Yurtdışında tanıdık bir dil görmek insanı her zaman çekiyor  ; kendisi telefon numaramı istiyor ben de veriyorum haliyle.. Kesinlikle herhangi bir art niyet yok ; ben de yok onda da olduğunu sanmıyorum. Dedim ya benim düzenli bir ilişkim var herhangi bir yanlış yapmaya niyetim olmadığı kadar saçma sapan yanlış anlaşılmalara da yol açmak istemiyorum. İşte bu nedenden dolayı bu kızın bir iki mesajından sonra numarayı engelliyorum ; herkes için gayet makul ve masum bir çözüm diye düşünüyorum. Fazla da tartıp düşünmüyorum da neyse . Aradan uzun zaman geçiyor ve çat türkiyeden x akrabasından bir telefon. ..

Velhasıl kendine faceten yardımcı olmak amacıyla mesaj attım kendisi de kısa bir cevap verdi ; pek sikine taktığını sanmıyorum ama yine de kendimi kötü hissettim.
                       "İyi kalpli bir şeytan olma yolunda emin adımlarla sevişiyorum."

0

Derin Siyah


 "Ne kadar oldu vapurla karşıya geçmeyeli ,
                                             Oturup bir çay bahçesinde çay içmeyeli...."

Hem ben bu şarkı hakkında yazmasam olmaz.. Yaklaşık dört haftadır milyon kaçıncı kez dinliyorum bilmiyorum .. İçimi depreştiriyor ;

"Yanmışız aman halimiz duman ,
                                        Yetmiyor zaman aman aman ..."

Ne desem bilmiyorum ; sertab dinleyince İstanbul'u koklar gibi oluyorum. İçimde sanki bir martı kalkıp uçmaya başlıyor boğaz semalarında .. Ve kendine güzel bir vapur seçip ona aşık oluyor..

"Ben yine taşlara vurdum deli başımı , 
                                Sürüklüyorum kendimi tesadüf aşklara ..."

Vapura aşık bir martı.. Hiç olacak şey mi ; her aşk gibi bu da imkansız olanından... Hem vapur dalgalandırıyor o güzelim mavi saçlarını ; kalbi alev alev kokluyorum dumanından .. Herşey aşka elverişli...


"Bir adım atsaydın ben hazırdım halbuki,
                                                      Kendini bıraksan taşırdım gel gitlerini...
Neden kabuk bağlamaz ki bu gizli yara
                                                         Biraz daha dayansan sarardık belki"

Oysa ne kadar çok aşığın varmış ; peşinden koşarken anladım bir ben sürüsüyle... Hepsi bir bendi ama sende başka başka birdi. 


"Ben yine yollara düştüm yine zorlara
                                                     Hem korkak hem gözü kara uçlardan uçlara !!!
Ben yine taşlara vurdum deli başımı , 
                                Sürüklüyorum kendimi tesadüf aşklara ..."


Ve hiç peşinden ayrılmayacağım ; belki de sevdiğim sen değil arka planda ki manzaran ... Hem bahaneler ne güzel , seni denizden dolayı seviyorum Tanrıyı gökyüzünden dolayı... Şimdi sen buna binbir anlam katabilirsin ; maviyi seviyorsun derini seviyorsun diye..
İşte bu yüzden kendimi seviyorum belki de en çok ; derin mavi kendimi .. Ama bilir misin çok derinlere inersen mavi kalmaz artık ; çünkü hepsi siyahtır. Derin Siyah!
0

Müftü Abla Hovar-da

"Hüküm giymiş hayaller  ...
Günah bunun neresinde...
Sarıldık tuzaklarla...
Yine de Aşk Boyun Eğmez!!!"

Ah be ne zamanlardı diyesim var ..  Aşkların boyun eğmediği zamanlar ; çiçeklerin bile üstünde ki aşıklara ithafen daha güzel açtıkları zamanlar... Hem ne güzel söylemiş Emel Müftüoğlu ablamız hovarda şarkısını ; eskiden insanlar bir çok duygu uyandıran şarkılar yaparken bugünler de sadece bir duyguya yöneliyorlar. Oysa hayat duygular resitali  : 


"A ciğerim söyle neyleyelim ? 
Sevmeyelim de taşa mı dönelim ... 
Bu yüreği kimlere gösterelim ,
Kim bilir kimdir aşk ile yanan ?"

Ne ateşi buluyoruz bazen ne aşığı ;  bir yolcuyuz gördüğü ilk handa sarhoş olan...    Ya aşklarımıza sınırlar koymasalardı ; tek Tanrılıktan sonra tek aşklılık gelmeseydi ... 

"Sen arada sırada uğra bana 
Hovardayım diye kıyma bana 
Fikri firardayım uyma  bana 
Oyuna gelme aman aman. .."

Emel Müftüoğlu bende milyarlarca duygunun aynı anda bahar mevsimine girmesini sağlayan Hovarda Tekli albümünü yapalı 20 sene olmuş . Emel ablamızı gözlerinden öpüyorum.
8'mişim o zamanlar ben ; kim bilir neler düşünüyordum .. Hangi müstakbel kadına aşıktım ; hep çekingendim ama kadınları hep sevdim ; Tanrının farklı yüzlerini sever gibi ...
0

Bugün Çiftli Olsun

Hem 16 da çift sayı ; bugün uzun süre sonra bir gün içerisinde iki post atmış olayım. Ruh halimin polenlere özendiği zamanlardayım ; bir o kadarda kırılgan. Bilmem eskiyi hatırlıyor muyum yada eski beni hatırlıyor mu ; sanırım Duman dinledikçe geçmiş saplantılı biri olduğum geliyor aklıma ; tabi geçmişte.
Geçenlerde ilk defa ve geç defa dinlediğim Öyle Dertli şarkısıyla takıldım yine Duman'a . Hem özlemişim hem de garipsemişim. Ne bileyim abi ; öyle bir ses ki bağdaştığı ilk şey hayatının ilk aşkı. Sen şimdi oturmuşsun başka bir ülkede bambaşka bir şehirde başka bir kültürde başka bir kadınlasın.. Sana dair bir sen bile yoksun aslında ; ben insan öldükçe uzaklaşır sanıyordum oysa insan yaşadıkça uzaklaşıyormuş herşeyden ; kendinden , sevdiğinden , özünden.
Hem ben epi topu 27 yaşındaydım 28 e ne kadar gün saysamda ; ne kadar hayat dolu ya da ne kadar bıkmış olabilirdim ki ; hafıza kayıpları yaşıyorum yada hafıza kaybetme oyunları oynuyor vücudum kendi kendine . Kendimden bihaber yaşıyordum bu şarkıya kadar ; iyi mi oldu kendimi bulmam ; görelere göre değişir.
"Öyle dertli dertli bakma gören olmaz "
Harbiden olmaz ; insan 3 evreden oluşur derler dün bugün gelecek. Peki ya bu 3 evreyi 3 le çarparsak kaç evre oluyor ? Evrim bile evrilmekten bıkmışsa , en sert dinozor yumurtaları bile intihara kalkışmışsa neden zorluyoruz ki .
Belki sadece bir an'ı özlemişimdir , belki sadece bir şarkıyı , belki sadece bir kadını ; yine de hepsinin toplamı sadece bir ben ediyor. Milyarlarca olan benlerden bir tanesi.. İşte bugün o beni özledim ; en tutkulu aşklardan daha tutkulu bir şekilde özledim o beni .


"Alnım dik yürüyordum önümde uzanan dağlara doğru, o kadar emindim ki bütün dünyanın benlerden oluştuğuna ; korkmuyordum sensizlikten. İmkansız kelimesi hafızamdaydı nasıl olsa . Ama hiç hesaba katmamıştım ; ya sen sadece bir ilüzyonsan ! Biri kanıyorsa aslında hepsi kanmıştır...."
0

Gray


"Heteroseksüel bir Dorian Gray"'im ben. . .

Dudaklarından şehvet , gözlerinden arzu akan bir adam. Karanlık sokakları adımlarken en çıplak yalanların meme uçlarını avuçlayan bir ağaçkakan... 
                                               Kolay değil; bağlılık yeminlerini mezar taşlarından içmek... Ve sabaha dek en kasvetli tabloların üstünde sevişmek...
              "Vejetaryen bir Dracula" yım ben ; o güzelim şakaklarda binbir orgazmla dans eden... Dedim ya vejetaryen ; kanını sadece şehvetli dişi kırmızısı dudaklardan içen. . . 
                                               Kolay değil ; şeytanlarını sofrada beslemek... Ve damarlarını en bulut dikenlerde bilemek...

                         "Siyah kalpi bir Katil" im ben; aşkla cinayeti denizci gibi düğümleyen ... Ve en derin kan göllerinde kemik çeken... 



                    "Bilmem; belki de hayal kırıklığına uğramış intikam peşinde koşan bir Tanrı'yım ben... Her tutkulu kadın yaratışım ; yeni benler salışım ... "
0

Herkes Ağlar Aslında


Herkes ağlar aslında ; bitmeye yüz tutmuş bir sigaranın son alevi gibi. Herkes ağlar aslında ; denizin dibinde ama bir o kadar uzak dağlar gibi. Ve herkes ağlar aslında ; sevdiğine bağırıp çağırırken son nefeslerinde.
Yalan söylemek isterdim şuan ; hemde öyle büyük yalanlar söylemek isterdim ki beynimin bütün hücrelerini ömür boyu kandırırcasına. Bir kadını ne kadar sevdiğiniz mi önemli yoksa onunla neler yaşadığınız mı ... Herkes ağlar aslında ; ve bazen birlikte ağlarlar, kaç kere sildiniz sevdiğiniz kadının gözyaşını yada o sizin kini. Empati kurulamayacak durumlar vardır bazen işte ben de o durumlardan birindeyim şuan. Kalbim titriyor , beynim şekillendiremiyor bazı şeyleri. Kendimi o kadar çok soyutlamışım ki hayatın gerçeklerinden acısal şeylere tepki vermem geç ama derin oluyor bazen.

Herkes ağlar aslında ; süper kahraman yada soğuk kanlı bir katil olan babanızın ağlamasıyla anlarsınız bunu . 

Bir komşum var benim aynı zamanda ev sahibim ; ellili yaşlarının ortasında sert mizaçlı birisi. Biraz iş kolik biraz da hobikolik biri aslında. Çok paylaşmışlımız yok ama az da sayılmaz . Hem bir kere birlikte oturup içtiniz mi pek çok paylaşmışlıklardan daha fazla paylaşmışlık sahibi oluyorsunuz . Neyse bu abimiz çok sempatik bir ablamızla evli. Öyle fazla çevreleri de yok bizim gördüğümüz kadarıyla ; yıllardır birbirine yeten sempatik bir çift . Çocukları yok amma güzel bir köpekleri ve iki tanede kadife sesli papağanları var.  Şu an Sezen Aksu'dan Beni Unutma ve git şarkılarını dinliyorum ; o kadar manasızlar ki . Kimbilir bu çift kaç şarkı paylaşmıştır arasında ve kaç gözyaşı beraber. Bugün yavru köpeklerine göz kulak olmamızı rica ettiler ; hanımın ameliyat olması gerekiyormuş.. Ve akşam üzeri geri geldiğinde öğrendik ki ; herkes ağlar aslında .
Durum kötüymüş; hastalık heryerini sarmış. Onun sesi bizim içimiz titredi; ne empati kurabilir insan ne de başka birşey. Kaç soğuk algınlığı geçirdiler kimbilir beraber ve kimbilir kaç duygusal an...

 Ve şimdi....

" Herkes ağlar aslında ve ölmekte göz yaşlarına ait."
1

Gel - Biraz Mabel Biraz Matiz

Biraz Mabel biraz Matiz ve üstüne en güzel Mabel Matiz olan Fatih Karaca ile kulak-kalp frekansında buluşalı çok olmadı aslında. Epi topu 4 senedir herhalde; belki çoğu kişiye göre erken çoğuna göre de geç tanışmışımdır .. Mabel matizin bu blogla ilişkisi çoktur ; bu blog sayesinde kendilerini dinleme fırsatı oldum ve bir çok şarkısı bu blogda ki yazılara fon oldu.
Uzun olduydu kendilerinden yeni şarkı dinlemeyeli ve az önce Gel adlı parçalarına denk geldim ; içimde ki yazma tutkusu ortaya çıktı yeniden. Bir Türk olarak türkçeden ilham almak , bir dile aşık olmak ne güzel şey .
Ey Mabel Ey Matiz ; daha çok sevdim seni Matizin anlamını da öğrendikten sonra.
1985 doğumlu Fatih Karaca'nın sahne adı Mabel Matiz.
Mabel'i  Kumral Ada Mavi Tuna adlı romanın eşsiz kahramanı Tuna'dan almış ; kimbilir neler geçmiş aklından alırken , bilemedim. Ve Matiz bir o kadar hoş oturmuş tunanın yanına : çok sarhoş, düşkün anlamına gelen yunanca kelime.

Gel anla dikenimden ;
Güllerim uyansın bahçeleirmde
Gel öyle bir apansız ; ellerim yansın ah ellerinde ....

Diyip kaçıyoruz buralardan yine. Bol Mabelli ve Bol Matizli bir hayatınız olsun.. Ne okumaktan vazgeçmeli bu hayatta nede içmekten... Ne insanlar okuyoruz ve ne aşklar içiyoruz kimbilir.
0

Bir hemcins Ihtiyaci

simdiden uyariyorum bu yazi enteresan bir yazi olacak ; arasira belki rahatsiz bile edebilir. Bir erkek olarak bir erkege ihtiyac duymak temamiz. Yok lan öyle homo bir durum degil. Bir insan hemcinsine ne kadar cok ihtiyac duyar acaba ; iste bunun limitlerini zorluyorum sanirim . Hayatimda hersey var somut olarak; ama galiba sadece somut olarak. Bütün soyutlugumu kaybetmis gibi hissediyorum ;   blog fazla yazdigim söylenemez onun disinda manyakliklarim kizaga cekilmis durumda. Bunlarin olmuyo olmasinin sebeplerinden biri uzun süreli iliski olabilir digeri yaslaniyor olmam 27.5 yasindayim komplekslerim ve depresyonum tavana vurmus durumda. Ve son ihtimal bir ekürim olmamasi, o kadar cok isterdim ki istanbulda ki cok samimi arkadaslarimdan birinin yada benim kankanin burada olmasi yada kuzenlerimden birinin burada olmasini ; yada babam bile olabilirdi. O kadar cok kisi tanisamd tam kafa dengi birine rastlayamadim burada gecen 4 bucuk senede. Tabi yavas yavas problemi kendimde bulmaya baslamadim degil. Gerci arasira baya kafadengi arkadaslar olmustu ama onlarin da hepsi bizim buralara kisa süreligine gelmisti. Neyse neyse yaptigim sey ders , is ,online oyunlar , fitness ve wing tsundan  ibaret haline geldi. Bide uzun süreli iliskinin getirdigi güzel tecrübeler; bilimum sinema aksamlari , gurmeler gibi restoran maceralari. Aslinda hicbirinde basarili degilim yada hepsinde birden basariliyim ; kriter ne bende bilmiyorum o yüzden bi karara varamiyorum. Neyse ne simdi bi kanka olaydi buralarda neler olmazdi ki bah ; bizim evin güzel bahcesinde haftada 2 mangal yapardik yazin acilan acik hava havuzunda bikinili kizlara laf atardik. Evde 600 euroluk oyunla beraber cürümeye hal tutmus xbox in anasini aglatirdik. Her hafta yapacagimiz hali saha maclarini ve icecegimiz alkolün hesabini tutmuyorum bile. Bu hayat sevgilisiz bile oluyor da samimi bi arkadas olmadan zor. Belki illa ki hem cins olmak zorunda degil ama yinede karsi cinsle isler sarpa sarabiliyor veza bir iliskiniz varsa karsi cinsle arkadaslik samimi sekilde devam edemiyor. Bir ipte iki cambaz oynamiyor ya ayni peniste iki prezervatif de durmuyor iste.
Ben yine havanin 15 dereceyi gösterdigi bu günesli Almanya gününde götümü kütüphanenin sandalyesine koymus yalnizliktan yakiniyorum oysa ben hic yalniz kalmadim ve aslinda hic birileriyle birlikte olmadim.Bir Tanri kivaminda insanlar benim hem kölem hemde efendilerimdi ; yaratilisin amkyim.
Simdi siktirip gidiyorum Altaylar hakkinda ödev yazmaya devam etmem lazim. Bir burkhanist , budist , saman, zerdüst , tengrist , hristiyan , müslüman vs vs . her sik olabilirsiniz ama bir insandan öte olamayacaginiz kesin. Ve siz karar verin ki ne kadar yar... yemissiniz. Hadi kolay gelsin.
0

Kingsman: The Secret Service (Bir Kralın Dallamaları)


Geldik yine az ama öz olan film seanslarımızdan birine daha. Bu filmi sinemada izleme fırsatım oldu. Aslında bizim burda bir filmi sinemada izlemek benim için biraz zor. Malum yurtdışının handikapları; gerek almancayı çok iyi anlamam gerekse küçük şehirde yaşadığımızdan dolayı filmlerin orjinal dilleriyle sinemaya pek sık gelmemesi. Neyse her pazartesi orjinal dil günü olduğundan bizde dün orjinal gösterimi olan Kingsman filmine gittik. Ben Chappie filmini tercih ederdim diye düşünüyordum ya neyse.
Fragmanını falan seyrettiğinizde klasik aksiyon filmi olarak düşünebileceğiniz Kingsman'i bu kategoriden ayıran bir havası var . Aslında bu havanın adı British; hani yok mudur bizim ingilizlerin filmlerinde kullandığı ufak kara-komediler ve hoş aksanlı küfürler. İşte bu havayla güzel bir aksiyonu birleştirince film aksiyon filmleri arasında en üstlerde kendine yer bulabilmiş. Zaten güncel imdb puanı 8.2 .
He siz hayatıma birşeyler katsın tarzında bi film arıyorsanız bu film onlardan değil..

Bir prensesin de motivasyonun ne demek olduğunu bildiği gibi : 'If you save the world, We can do it in the asshole.'

Kesinlikle izlemenizi tavsiye ettiğim bir film.. Tabi benim notum imdb kadar bol değil ; ben 7.6 veriyorum bu güzel filme. 

Başrollerde ;
Colin Firth
Samuel L. Jackson 
Taron Egerton

Şimdiden iyi seyirler
0

Whiplash - Eleştirisel Motivasyon

Whiplash, 2015 Oscar ödüllerine adaylığını koymuş filmlerden yalnızca biri. Dün gece oturup izleme fırsatı buldum. Spoiler falan yok tırsmayın. Öncelikle filmin konusunu söyleyeyim ; efsanevi bir müzisyen olmak isteyen Neyman'ın müzik hocasıyla olan ilişkisi. Ve bu ikilinin iç dünyaları.
Yönetmene saygılar sevgiler. Senaryo için çok ahım şahım şeyler söylemem mümkün değil ama bazen size gereken sadece bi melodidir yada nota ; komple bir roman değil. Bir filme roman sığdırmak zorunda değilsiniz bazen ufak bir cümle bile sığdırabilirsiniz. Kısa cümlelerin içsel sancıların filme dökülmüş hallerini seviyorsanız işte tam sizlik bir film.
O kadar iyi yönetilmiş ve resmedilmiş ki baterinin her bir vuruşu içinize işleyecek. Güzel geren ve insanın kendisine bakmasına neden olan filmlerden biri. Oscar adayı olabilir ama benim gözümde Oscar kazanmayı hakketmiyor. Sanırım bu sene ki oyumu Nightcrawler filmine vereceğim ; nitekim aday listesinde yer almıyor.
Neyse müthiş oyunculuk gösteren ve bize bu zevki yaşatan oyunculara ve yönetmene saygılar .

Başrol:
Miles Teller
J.K. Simmons

Yazan ve yöneten : Damien Chazelle


0

En büyük korku


Bilmem yazmamak mı köreltiyor insanı ; körelmekten kastım mutluluk yalanları mı ; maalesef bende bilmiyorum. İlham perisi hep karanlıklarda mı yaşar ; sizinkisini bilmiyorum ama benimkisi ,evet.
Blog dünyası bi kere tadıldığında özlenilecek bi dünya. Sıfatsız isimler , cisimsiz ikilemler , hoş sohbetler vs.
Ama hayat o kadar meşgul ediyor ki bizi sevdiğimiz herşeye olduğu gibi buna da vakit ayıramıyoruz.
Hayatımda ki en büyük korkulardan biri ve aynı zamanda hiç dile getirmediklerimden ; ilk defa size söyleyeyim. Aslında siz de benim melankolik acılarımın şizofrenik yansımaları değil misiniz ?

Ya içimde ki şair ölürse?
Korkuyorum,
Kalemin,
Katile dönüşeceğine.
Oysa ne güzeldir,
Severek öldürmek...


Yazının şarkısı
Tom Odell -Another Love
0

Tanrisal Kompleksler


Attigim adimlarin önemi yok ; yazacaklarim cogu zaman yine bu bloga düsecek. Sizin gidip yada kalmanizin önemi olmadigi gibi. Satma arzusu olmayan bir yazi serisi bu. O yuzden belirli cikis tarihleri yok beklentiler yok. Herseyin ve hatta hayatin ötesinde ben haric hicbir degiskenden etkilenmeyen bir degisken. Üstelik etkisi 0 ile 1 kapali araliginda. Belki yüzünüze bir gülümseme birakabilirim , hic olmadi kasiklariniza arzusal kasilmalar salabilirim. Hic sikinize yada vajinaniza da takmayabilirsiniz ; umursamam, umursanmam. Bir katilin kulübesi burasi ; icten ice herkese göstermek istedigi ama ayni zamanda kimsenin görmemesi icin cani pahasina sakladigi. ---

Saat 18.25 hava gecenin karanligini mi yoksa yagmurun kini mi alsam diye kararsiz. Kulagimda A Walk Among Tombstones filminin Trailerinin soundtracki ; hayatimin genel Eylüllerinden farkli olarak ne tatildeyim ne de pinekleme modunda. Sikilmis beynimi son hakkim olan Informatik 2 sinavina hazirliyorum. Ya herro ya merro durumlari yani. Gerci suan blogu okuyanlar sorabilir hala bitmedi mi amkdugumun okulu diye. Ne diyeyim bahanesi cok ; hem basari ne sike yariyor diye sorasim var basariya ac biri olarak. ELimde kapitalist bi basari yok ; sosyal bi basari da yok. Basarisiz olmamin sebebi geneli sikip özel olarak yasamam olabilir mi ; bilmiyorum. Aslinda basarisizim da diyemem. Hicbiseyim; yada herseyim; hangi ruh penceresinden baktiginiza bagli.
Kan emici bir ruhum olsa da dislerim hic o kadar saglam olmadi; Tanrinin sag kolu gibi olan o yaratici beynim hic Akademik düsünemedi. Bir katilin kemikleri kesen o azmi icimde olsa da öldürmek hic legal olmadi. Özgürlük icimde alevlense de benim yasadigim zamanlar Devrim zamanlari degildi.
Diyorum ya bahanesi cok ; milyonlarca degiskenin hicbiri mi uymaz. Akreple yelkovana benziyor hayat hikayem üst üste geldikleri tek zamandaysa bile boylari uymuyor.

-En güzel günahlara girerken bedeninde , girmeden edemiyorum Tanrisal komplekslere. -
0

Kahramanlik

Bir film kahramani olmakla bir muzik kahramani olmak arasinda cok fark yok aslinda. Sonucta ikisi de bir seridin üzerinde akip gidiyor. Tümevarimdan gercek bir kahramandan farksiz ; hayatta bir serit üzerinde akiyor yada ölüyor. Kendi hayatimi kurtaramazken neden bu kahramanlik sevdasi bilmiyorum. Ah güzel kadinlar ; o kadar seyin arasinda bir de siz. Arzularimi evcillestirememisken neden bu kadar tanrigüdüselsiniz. Sevmek bazen karanlik bir sokakta en güzel günahlarin sevismesi kadar saf ve katil. Hayat bize sevmeyi ögretiyor ve ölmek daha da . Sevismeyi ögretense seytanin aksine Tanri. En sehvetli insanlar degil mi Tanrinin basrol oyunculari. Bir supermen olamamissan bir sahin k. olabilirsin mesela yada Rokko . Kim bilir uzuvlarindan mucize akiyordur belki dünyayi kurtaracak. Birseyi sikmeden bilemezsin kurtarip kurtaramayacagini. Happy fucks . 
0

Vaskanson 4

                                      Göt sikmek icin am yalamaya benzer hayat. - Vaskanson

Türkceye cevirince baya terbiyesiz durdu. Ingilizce o kadar da kötü durmuyor aslinda. Yani insan yabanci dilde duygulari hissedemiyor . Icli icli orospu cocugu demek kadar son of a bitchhhh denmiyor. 
Bir dil insanin ayni zamanda duygulsariymis. 

                        Life  ; Just for ass hole , your tongue is prisoner in a pussy.- Vaskanson
0

Adamsiz Memleket

Aslinda yazacak tek kelime yok ; en azindan benim icin. Cünkü memleketin cogu üyesi avaz avaz bagiriyor ; yol kenari fahise kivaminda. Ya caf cafli sözler var havada yada en yumusak yerimize dokunan köse yazilari. Artik düz küfür eden bile yok ; icerik var siyaset var. Denizler bile utanirdi bu nesilden . Akpci chpci mhpci tkpci hep beraber amkyduk memleketin. Fazla söze gerek yok ; somadan sonra göz yasindan cok laf sokmalar gördük . Herkes bir hesap pesinde , koyun can derdinde diyesim var ama tek bir sürü bile olamayan biz embesiller icin iltifat olur.
Oturup facebookta twitterda elestiriler yazacaginiza gaza geleceginize siktirin gidin vicdan muhakemesi yapin. Ulan en cokta su ne üdügü belirsiz herifin eline koz veriyoruz ya ona üzülüyorum.
Siz bu tavrinizla cahilleri onlarin kucagina iterken memleketi kendi ellerinizle ucuruma itiyorsunuz. Elestirdiginiz muhalefetle ayni kevase siyaseti yapiyorsunuz.
Fazla söze gerek yok biz buyuz ; Sosyetik , süslü cümlelerin dansözü siyaset orospusu. 
Adamsiz bir memleket bizim ki dedikodularin köse yazilarinda döndügü.
0

Aynı Mantıksal Hata


Aslında hep aynı mantıktan yola çıkarak hata yapıyoruz ; sahiplenerek. Çok güzel bir telefon alıyoruz ve sonra onu korusun diye binbir çeşit kap yada güzelliğini daha da güzelleştirdiğini sandığımız kaplar. Bir tablet alıyoruz dünyanın en hafif tableti mesela ama bir kılıfla birlikte belki en obezi. Bir kadın seviyoruz mini etekli bacaklarını seviyoruz belki ama sonra bir kılıf alıyoruz ona da . Uzaktan sevişmek güzel belki hani hiç tanımadan. Dünya'yı sahipleniyoruz hem de ne sahiplenme ; binbir kılıf giydirdik üstüne.

 " Bir sikmediğimiz kaldı , hem de prezervatifle"
0

Mesafeler

Ah be mesafeler; ulan insan bu kadar üzülür mü şiddetten uzak kaldığına . Memlekette her gün eylem var , her yer taksim meydanı olmuş ama o her yer bize kilometrelerce uzak. Kalbimiz orda atarken sizinle aynı şiddete maruz kalmamak vicdanımı sızlatıyor. Oysa ne çok istiyorum haksız yere bir iki darbe yemeyi polisten, ve sırf içimde ki insanlık ve özgürlük adına şiddete şiddetle karşı çıkmayı. Eskiden solcuydum ben şimdiyse önemsiz, orda olmak vardı sağa sola bakmadan. Ah be kardeşim belki biz orda olsaydık çocuklar sokaklarda olmazdı.